deep-seated - English Turkish Sentences
English Turkish
deep-seated derin adj.
  • That there is particularly deep-seated frustration among rural communities is no secret.
  • Özellikle kırsal kesimdeki topluluklar arasında derin bir hayal kırıklığı olduğu bir sır değil.
  • That there is particularly deep-seated frustration among rural communities is no secret.
  • Kırsal topluluklar arasında özellikle derin bir hayal kırıklığı olduğu bir sır değildir.
  • There are many deep-seated differences.
  • Çok derin farklılıklar var.
Show More (0)
deep-seated köklü adj.
  • Their deep-seated hatred for each other prevented any chance of reconciliation.
  • Birbirlerine karşı duydukları köklü nefret, her türlü uzlaşma ihtimalini ortadan kaldırıyordu.
  • To conclude, real courage consists in campaigning for deep-seated change in the world economic order.
  • Sonuç olarak gerçek cesaret dünya ekonomik düzeninde köklü bir değişim için kampanya yürütmekten geçer.
Show More (-1)