|
- Of course, we are unable to stop deer running around in the fog but we have to decide what to do about pensions.
- Elbette sisin içinde koşuşturan geyikleri durduramayız ama emekli maaşları konusunda ne yapacağımıza karar vermeliyiz.
- What will happen if deer, wild boar or goats are affected?
- Geyik, yaban domuzu ya da keçiler etkilenirse ne olacak?
- I shot a deer right off your front porch on a butte just like that.
- Tam da senin verandanın önünde, böyle bir tanıktepede bir geyik vurmuştum.
- Layla initially thought the body was a deer carcass.
- Leyla başlangıçta cesedin bir geyik leşi olduğunu düşündü.
- The dogs were closing in on the deer.
- Köpekler geyiğe yaklaşıyordu.
- A deer jumped out in front of Tom's car.
- Bir geyik Tom'un arabasının önüne atladı.
- He went deer hunting.
- Geyik avlamaya gitti.
- Layla initially thought the body was a deer carcass.
- Layla ilk başta cesedin bir geyik leşi olduğunu düşünmüş.
- Tom shot at the deer but missed.
- Tom geyiğe ateş etti ama ıskaladı.
- I ran into a deer.
- Bir geyiğe çarptım.
- The deer was running by itself.
- Geyik tek başına koşuyordu.
- Tom took aim at the deer.
- Tom geyiği hedef aldı.
- He couldn't bring himself to shoot the deer.
- Geyiği vurmaya cesaret edemedi.
- Tom hit a deer on the highway.
- Tom otoyolda bir geyiğe çarptı.
- The deer roam freely inside the park.
- Geyikler parkın içinde özgürce dolaşıyor.
- Is the milk from this deer really good?
- Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir?
- The dogs were closing in on the deer.
- Köpekler geyiklerin etrafını çeviriyorlardı.
- There was a deer in the road.
- Yolda bir geyik vardı.
- Tom stalked the deer.
- Tom geyiği sinsice takip etti.
- The deer is three times as heavy as Jane.
- Geyik Jane'den üç kat daha ağır.
- The hunter shoots deer and hares.
- Avcı tavşanları ve geyikleri vuruyor.
- Deer are fairly intelligent.
- Geyikler oldukça zekidir.
- They hunted deer and foxes.
- Geyik ve tilki avladılar.
- It looks like a deer.
- Bu bir geyik gibi görünüyor.
- I followed the deer's tracks.
- Ben geyiğin izlerini izledim.
- Tom stalked the deer.
- Tom sessizce geyiğin izini sürdü.
- The hunter shoots deer and hares.
- Avcı geyik ve tavşan vurur.
- The archer killed the deer.
- Okçu geyiği öldürdü.
- Our pointer took off after a big deer.
- Köpeğimiz büyük bir geyiği kovaladı.
- It's deer season.
- Geyik mevsimi.
- She took aim at a deer.
- Bir geyiğe nişan aldı.
- The hunter shot at a deer.
- Avcı bir geyiğe ateş etti.
- Tom stalked the deer.
- Tom usulca geyiğe yaklaştı.
- We followed the deer's tracks.
- Biz geyiklerin izini takip ettik.
- We followed the tracks left by the deer.
- Geyiklerin bıraktığı izleri takip ettik.
- This species of deer is so elusive that only two have ever been photographed in the wild.
- Bu geyik türü o kadar zor bulunur ki vahşi doğada sadece iki tanesi fotoğraflanmıştır.
- A baby deer can stand as soon as it's born.
- Bir bebek geyik doğar doğmaz ayakta durabilir.
- We don't often see deer around here.
- Buralarda sık sık geyik görmüyoruz.
- A baby deer can stand as soon as it's born.
- Yavru bir geyik doğar doğmaz ayağa kalkabilir.
- We followed the deer's tracks.
- Geyik izlerini takip ettik.
- It's deer season.
- Bu geyik sezonu.
- We hit a deer.
- Bir geyiğe çarptık.
- Is the milk from this deer really good?
- Bu geyiğin sütü gerçekten iyi midir?
- Is the milk from this deer really good?
- Bu geyiğin sütü gerçekten iyi mi?
- He shot an arrow at the deer.
- Geyiğe bir ok attı.
- It looks like a deer.
- Geyiğe benziyor.
- I ran into a deer.
- Bir geyiğe rastladım.
- I felt like a deer in the headlights.
- Kendimi farlara yakalanmış bir geyik gibi hissettim.
- The deer is faster than it is strong.
- Geyik güçlü olduğundan daha hızlıdır.
- The hunter was skinning the deer.
- Avcı geyiğin derisini yüzüyordu.
- The deer ran for its life.
- Geyik can havliyle kaçtı.
- He couldn't bring himself to shoot the deer.
- Geyiği vurmaya gönlü elvermedi.
- Tom looks like a deer caught in headlights.
- Tom farlara yakalanmış bir geyik gibi görünüyor.
- Tom and Mary went deer hunting.
- Tom ve Mary geyik avlamaya gittiler.
- There are a lot of deer in Nara.
- Nara'da bir sürü geyik var.
- We didn't see many deer in the forest.
- Ormanda pek geyik görmedik.
- There was a deer walking through the meadow.
- Çayırda yürüyen bir geyik vardı.
- Tom shot a deer.
- Tom bir geyik vurdu.
- In Nara there are lots of deer!
- Nara'da bir sürü geyik var!
- The deer was killed by hunters.
- Geyik avcılar tarafından öldürüldü.
- Deer tracks are easy to identify.
- Geyik izlerini tanımlamak kolaydır.
- The deer is three times as heavy as Jane.
- Geyik, Jane'in üç katı kadar ağırdır.
- We don't often see deer around here.
- Buralarda sık sık geyik görmeyiz.
- The deer was running by itself.
- Geyik kendi başına koşuyordu.
- A deer jumped out in front of Tom's car.
- Tom'un arabasının önüne bir geyik atladı.
- He shot an arrow at the deer.
- O, geyiğe bir ok attı.
- Jane ran after the deer as fast as possible.
- Jane, geyiğin arkasından elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- I followed the deer's tracks.
- Geyiğin izlerini takip ettim.
- Tom took aim at the deer.
- Tom geyiğe nişan aldı.
- Is it a deer?
- Bu bir geyik mi?
- Jane ran after the deer as fast as possible.
- Jane geyiğin peşinden olabildiğince hızlı koştu.
- This species of deer is so elusive that only two have ever been photographed in the wild.
- Bu geyik türlerinin yakalanması o kadar zor ki yabanda şu ana kadar sadece iki tanesinin resmi çekildi.
- In Nara there are lots of deer!
- Nara'da birçok geyik var.
- Is it a deer?
- O bir geyik mi?
- Tom froze like a deer caught in the headlights.
- Tom farlara yakalanmış bir geyik gibi dondu kaldı.
- We hit a deer.
- Bir geyik vurduk.
- I felt like a deer in the headlights.
- Kendimi far ışığı tutulmuş bir geyik gibi hissettim.
- The deer roam freely inside the park.
- Geyik parkın içinde özgürce dolaştı.
Show More (75)
|