| 1 |
devise |
tasarlamak |
v. |
|
- The Commission still has to devise all these arrangements.
- Komisyon hala tüm bu düzenlemeleri tasarlamak zorundadır.
- We have also devised a preferential arrangement for the retail trade.
- Ayrıca perakende ticaret için tercihli bir düzenleme tasarladık.
- To explain this phenomenon, each scientist devised his own theory.
- Bu fenomeni açıklamak için, her bilim adamı kendi teorisini tasarladı.
- People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için barınaklar tasarlamışlardır.
- People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.
Show More (2)
|
| 2 |
devise |
geliştirilmek |
v. |
|
- The Commission agrees that this is an important issue for which appropriate solutions need to be devised.
- Komisyon, bunun uygun çözümlerin geliştirilmesi gereken önemli bir konu olduğu konusunda hemfikirdir.
- In this connection, strategies will have to be devised to encourage private sector investment and development.
- Bu bağlamda özel sektör yatırımlarını ve kalkınmayı teşvik edecek stratejilerin geliştirilmesi gerekecektir.
Show More (-1)
|
| 3 |
devise |
bulmak |
v. |
|
- They have devised a cure for this illness.
- Bu hastalık için bir tedavi bulmuşlar.
- They have devised a cure for this illness.
- Onlar bu hastalık için bir tedavi buldular.
Show More (-1)
|
| 4 |
devise |
düşünmek |
v. |
|
- We must devise some means of escape.
- Bazı kaçış yolları düşünmeliyiz.
Show More (-2)
|
