devoted - English Turkish Sentences
English Turkish
devoted sadık adj.
  • He has so many devoted fans he'll never lose his fame.
  • O kadar çok sadık hayranı var ki şöhretini asla kaybetmeyecek.
  • To Layla, Fadil is a devoted husband.
  • Leyla'ya göre Fadıl sadık bir koca.
  • Since we got married, he's become a devoted family man.
  • Evlendiğimizden beri sadık bir aile babası oldu.
Show More (6)
devoted fedakar adj.
  • She is a devoted sister; she takes very good care of her siblings.
  • O fedakar bir kız kardeş; kardeşlerine çok iyi bakıyor.
  • Tom was devoted.
  • Tom fedakardı.
  • Fadil and Layla were both very devoted parents.
  • Fadıl ve Leyla'nın ikisi de çok fedakar anne babalardı.
Show More (0)
devoted özverili adj.
  • Fadil and Layla were both very devoted parents.
  • Fadıl da Layla da çok özverili ebeveynlerdi.
  • Tom and Mary are both very devoted parents.
  • Tom ve Mary çok özverili ebeveynlerdir.
  • Tom and Mary are very devoted parents.
  • Tom ve Mary çok özverili ebeveynlerdir.
Show More (0)
devoted bağlı adj.
  • Tom and Mary are very devoted to each other.
  • Tom ve Mary birbirlerine çok bağlılar.
  • She is devoted to her three children.
  • O üç çocuğuna içten bağlıdır.
  • Tom and Mary are devoted to each other.
  • Tom ve Mary birbirlerine bağlılar.
Show More (0)
devoted adanmış adj.
  • In France, there are dozens of great museums devoted to fine arts.
  • Fransa'da güzel sanatlara adanmış onlarca büyük müze var.
  • Tom was devoted.
  • Tom kendini adamıştı.
Show More (-1)
devoted düşkün adj.
  • Layla was devoted to her father.
  • Layla babasına çok düşkündü.
Show More (-2)