Tureng - dual - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	dual	çifte	adj.
	Because of having German parents, he has dual nationality in Germany and the USA. Alman ebeveynlere sahip olması nedeniyle onun Almanya ve ABD'de çifte vatandaşlığı var. Many of our rules affect imports and exports, and this brings with it a dual responsibility. Kurallarımızın birçoğu ithalat ve ihracatı etkilemektedir ve bu da çifte sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Several States have quite properly conceded the end of the dual mandate. Bazı Devletler çifte yetkinin sona erdiğini oldukça yerinde bir şekilde kabul etmiştir. So they face the dual interest which you have delineated. Yani sizin tanımladığınız çifte çıkarla karşı karşıyalar. Several States have quite properly conceded the end of the dual mandate. Bazı Devletler çifte yetkinin sona erdiğini gayet uygun bir şekilde kabul ettiler. So they face the dual interest which you have delineated. Yani sizin tanımlamış olduğunuz çifte çıkar durumuyla karşı karşıyalar. The second innovation concerns the Commission's dual accountability to the European Parliament and the Council. İkinci yenilik, Komisyon'un Avrupa Parlamentosu ve Konsey'e karşı çifte hesap verebilirliği ile ilgilidir. I also regret the fact that the Council did not reach an agreement on dual criminal liability. Konseyin çifte cezai sorumluluk konusunda bir anlaşmaya varamamış olmasından da üzüntü duyuyorum. The second innovation concerns the Commission's dual accountability to the European Parliament and the Council. İkinci yenilik ise Komisyon'un Avrupa Parlamentosu ve Konsey'e karşı çifte hesap verebilirliği ile ilgilidir. This dual emission would be costly and harmful to the environment. Bu çifte emisyon maliyetli ve çevreye zararlı olacaktır. Tom has a dual personality. Tom'un çift kişiliği var. He has a dual personality. Çift kişilikli bir insan. Show More (9)
2	dual	ikili	adj.
	The joint text to be submitted to Parliament tomorrow fulfils this dual objective. Yarın Parlamento'ya sunulacak olan ortak metin bu ikili amacı yerine getirmektedir. Dual pricing will also ensure that the forthcoming holiday period in central Europe will flow smoothly. İkili fiyatlandırma, Orta Avrupa'da önümüzdeki tatil döneminin sorunsuz geçmesini de sağlayacaktır. Let us not, then, contribute to a dual form of discrimination. O halde, ikili bir ayrımcılık biçimine katkıda bulunmayalım. Dare we hope for a dual peace agreement between Israel and its neighbours to the north? İsrail ile kuzeydeki komşuları arasında ikili bir barış anlaşması ummaya cesaret edebilir miyiz? The joint text to be submitted to Parliament tomorrow fulfils this dual objective. Yarın Parlamento'ya sunulacak olan ortak metin bu ikili hedefi yerine getirmektedir. This is the dual objective which I believe should be pursued. İzlenmesi gerektiğine inandığım ikili hedef budur. Another conclusion on which we more or less agree is the dual role of the audiovisual media. Üzerinde aşağı yukarı mutabık kaldığımız bir başka sonuç da görsel-işitsel medyanın ikili rolüdür. Following this dual purpose, there are conflicting demands. Bu ikili amacın ardından, birbiriyle çelişen talepler ortaya çıkıyor. In that context, it would be necessary to find a dual legal base to deal with both together. Bu bağlamda, her ikisini birlikte ele alacak ikili bir yasal zemin bulmak gerekecektir. Let us not, then, contribute to a dual form of discrimination. O halde ikili bir ayrımcılık biçimine katkıda bulunmayalım. The executive has a dual structure. Yürütme ikili bir yapıya sahiptir. Tom has a dual personality. Tom'un ikili bir kişiliği var. Show More (9)