|
- Tom went home to eat lunch.
- Tom öğle yemeğini yemek için eve gitti.
- Tom said he expected Mary to eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin bizimle öğle yemeği yemesini beklediğini söyledi.
- Tom didn't have enough time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için yeterli zamanı yoktu.
- Tom is going to ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- Mary said Tom wanted her to eat lunch with him.
- Mary, Tom'un kendisiyle öğle yemeği yemek istediğini söyledi.
- I'm going to ask Tom to eat lunch with me.
- Tom'dan benimle öğle yemeği yemesini isteyeceğim.
- Tom eats lunch at the school cafeteria two or three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez okul kafeteryasında öğle yemeği yiyor.
- Would you like to eat lunch together?
- Birlikte öğle yemeği yemek ister misiniz?
- Why doesn't he eat lunch with me anymore?
- Artık neden benimle birlikte öğle yemeği yemiyor?
- Don't Tom and Mary usually eat lunch together?
- Tom ve Mary genellikle birlikte öğle yemeği yemiyorlar mı?
- Tom said Mary probably won't eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bizimle öğle yemeği yemeyeceğini söyledi.
- Tom is eating lunch with Mary on the porch.
- Tom veranda üzerine Mary ile öğle yemeği yiyor.
- It's still a little early to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için hâlâ biraz erken.
- Tom has persuaded Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'yi onunla öğle yemeği yemeye ikna etti.
- I quickly ate lunch.
- Ben çabucak öğle yemeği yedim.
- Tom is going to ask Mary to eat lunch with him.
- Tom Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- Tom has already started eating lunch.
- Tom çoktan öğle yemeğini yemeye başladı.
- Won't you eat lunch with me?
- Benimle birlikte öğle yemeği yemeyecek misin?
- I don't have enough time to eat lunch today.
- Bugün öğle yemeği yemek için yeterli vaktim yok.
- I didn't have enough time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için yeterli zamanım yoktu.
- Tom and Mary were eating lunch when John walked in the door.
- John kapıdan içeri girdiğinde Tom ve Mary öğle yemeği yiyorlardı.
- Tom will ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- Tom said Mary might not eat lunch.
- Tom, Mary'nin öğle yemeği yemeyebileceğini söyledi.
- Tom and Mary eat lunch together every day.
- Tom ve Mary her gün birlikte öğle yemeği yiyor.
- Do you think students are given enough time to eat lunch?
- Öğle yemeği yemek için öğrencilere yeterli zaman verildiğini düşünüyor musun?
- Tom and Mary are now eating lunch.
- Tom ve Mary şimdi öğle yemeği yiyorlar.
- Tom was eating lunch with Mary at that time.
- Tom o sırada Mary ile öğle yemeği yiyordu.
- Today I went and ate lunch at a restaurant.
- Bugün gittim ve bir restoranda öğle yemeği yedim.
- Haven't you eaten lunch?
- Öğle yemeğini yemedin mi?
- I have just finished eating lunch.
- Öğle yemeğini yemeyi az önce bitirdim.
- Why doesn't she eat lunch with me anymore?
- Neden artık benimle öğle yemeği yemiyor?
- He's eating lunch now.
- O şimdi öğle yemeği yiyor.
- Tom and Mary were eating lunch when John walked in the door.
- John kapıdan girdiğinde Tom ve Mary öğle yemeği yiyordu.
- Tom didn't feel like eating lunch.
- Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.
- I ate lunch two and a half hours ago.
- İki buçuk saat önce öğle yemeği yedim.
- You can eat lunch here in this room.
- Burada, bu odada öğle yemeği yiyebilirsin.
- I usually eat lunch with Tom two or three times a week.
- Genellikle Tom'la haftada iki ya da üç kez öğle yemeği yiyorum.
- Tom didn't eat lunch.
- Tom öğle yemeği yemedi.
- She didn't feel like eating lunch.
- Onun canı öğle yemeği yemek istemedi.
- Tom said Mary has never eaten lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla hiç öğle yemeği yemediğini söyledi.
- I didn't eat lunch yesterday.
- Dün öğle yemeği yemedim.
- Tom chose the restaurant where we ate lunch.
- Tom öğle yemeği yediğimiz restoranı seçti.
- Are you eating lunch?
- Öğle yemeği yiyor musun?
- Didn't you eat lunch?
- Öğle yemeği yemedin mi?
- Tom eats lunch at his desk.
- Tom masasında öğle yemeği yiyor.
- We ate lunch together and then we chatted for an hour.
- Birlikte öğle yemeği yedik ve sonra bir saat boyunca sohbet ettik.
- Tom hasn't eaten lunch.
- Tom öğle yemeği yemedi.
- I don't have enough time to eat lunch today.
- Bugün öğle yemeği yemek için yeterli zamanım yok.
- Where does Tom usually eat lunch?
- Tom genellikle nerede öğle yemeği yiyor?
- It's time for us to eat lunch.
- Öğle yemeği yeme vaktimiz geldi.
- Tom and Mary are eating lunch.
- Tom ve Mary öğle yemeği yiyorlar.
- When was the last time you ate lunch with Tom?
- En son ne zaman Tom'la öğle yemeği yedin?
- Tom and I ate lunch outside.
- Tom ve ben dışarıda öğle yemeği yedik.
- I almost never eat lunch at home.
- Neredeyse hiç evde öğle yemeği yemem.
- I don't often eat lunch with my wife.
- Karımla sık sık öğle yemeği yemem.
- Yesterday I ate lunch with Tom.
- Dün Tom ile öğle yemeği yedim.
- Where did you eat lunch?
- Nerede öğle yemeği yedin?
- Last Monday, Tom and Mary ate lunch together.
- Geçen Pazartesi, Tom ve Mary birlikte öğle yemeği yediler.
- Mary says she'll ask Tom to eat lunch with her.
- Mary, Tom'dan kendisiyle öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.
- Tom didn't feel like eating lunch.
- Tom öğle yemeği yemek istemedi.
- Why doesn't he eat lunch with me anymore?
- Neden artık benimle öğle yemeği yemiyor?
- I've just eaten lunch.
- Az önce öğle yemeği yedim.
- I just ate lunch.
- Daha yeni öğle yemeği yedim.
- Tom was eating lunch with Mary at that time.
- Tom, o zaman Mary ile birlikte öğle yemeği yiyordu.
- Tom said that he was eager to eat lunch with her.
- Tom onunla öğle yemeği yemek için sabırsızlandığını söyledi.
- I almost never eat lunch at home.
- Neredeyse hiçbir zaman evde öğle yemeği yemem.
- Tom didn't eat lunch with us.
- Tom bizimle öğle yemeği yemedi.
- Tom is eating lunch right now.
- Tom şu anda öğle yemeği yiyor.
- Tom refused to eat lunch.
- Tom öğle yemeği yemeyi reddetti.
- I've just eaten lunch.
- Daha yeni öğle yemeği yedim.
- Tom left the house after eating lunch.
- Tom öğle yemeğini yedikten sonra evden ayrıldı.
- We often eat lunch together.
- Biz sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- Did you eat lunch?
- Öğle yemeği yedin mi?
- We just barely had enough time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için neredeyse yeterli zamanımız yoktu.
- Tom eats lunch every day at noon.
- Tom her gün öğlen yemek yiyor.
- She didn't feel like eating lunch.
- Öğle yemeği yemek istemiyordu.
- The men are eating lunch.
- Erkekler öğle yemeği yiyor.
- With whom are you eating lunch?
- Kimle öğle yemeği yiyorsun?
- We can eat lunch on the bus.
- Otobüste öğle yemeği yiyebiliriz.
- Have you already eaten lunch?
- Öğle yemeğini yedin mi çoktan?
- I ate lunch at around eleven because I was hungry.
- Aç olduğum için on bir sularında öğle yemeğimi yedim.
- Do you usually eat lunch with your friends?
- Genellikle arkadaşlarınla öğle yemeği yiyor musun?
- Tom and Mary don't often eat lunch together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte öğle yemeği yemiyorlar.
- Tom often feels drowsy after eating lunch.
- Tom öğle yemeğini yedikten sonra genellikle uykulu hisseder.
- I don't have time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için vaktim yok.
- Did Tom expect Mary to eat lunch with him?
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini bekledi mi?
- Tom said he'd ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den kendisiyle öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.
- We ate lunch with Tom yesterday.
- Dün Tom'la öğle yemeği yedik.
- Who did you eat lunch with?
- Kiminle öğle yemeği yedin?
- This is where I usually eat lunch.
- Burası genellikle öğle yemeği yediğim yerdir.
- Tom didn't eat lunch yesterday.
- Tom dün öğle yemeği yemedi.
- Haven't you eaten lunch yet?
- Öğle yemeğini yemedin mi daha?
- Tom said Mary might not eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin bizimle öğle yemeği yemeyebileceğini söyledi.
- We might not have enough time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için yeterli zamanımız olmayabilir.
- Mary is going to ask Tom to eat lunch with her.
- Mary Tom'dan onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.
- We were eating lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yiyorduk.
- Do you still eat lunch with Tom?
- Sen hâlâ Tom'la öğle yemeği yiyor musun?
- I have already eaten lunch.
- Ben çoktan öğle yemeği yedim.
- I haven't eaten lunch.
- Öğle yemeği yemedim.
- Tom is eating lunch.
- Tom öğle yemeği yiyor.
- Tom had already eaten lunch when Mary arrived.
- Mary geldiğinde Tom çoktan öğle yemeğini yemişti.
- Tom hasn't eaten lunch yet.
- Tom henüz öğle yemeği yemedi.
- We should eat lunch together sometime.
- Bazen birlikte öğle yemeği yemeliyiz.
- I've already eaten lunch.
- Zaten öğle yemeği yedim.
- Mary says she'll ask Tom to eat lunch with her.
- Mary Tom'dan onunla öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.
- I'm just too busy to stop to eat lunch right now.
- Şu anda durup öğle yemeği yiyemeyecek kadar meşgulüm.
- You have eaten lunch, haven't you?
- Öğle yemeğini yedin, değil mi?
- Tom and I eat lunch together.
- Tom ve ben birlikte öğle yemeği yeriz.
- Tom asked Mary if she'd eaten lunch.
- Tom Mary'ye öğle yemeği yiyip yemediğini sordu.
- What time do you usually eat lunch?
- Genellikle ne zaman öğle yemeği yersin?
- He began to eat lunch.
- O öğle yemeği yemeğe başladı.
- I wish I had eaten lunch before I came here.
- Keşke buraya gelmeden önce öğle yemeği yeseydim.
- Tom said Mary has never eaten lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla asla öğle yemeği yemediğini söyledi.
- Why doesn't she eat lunch with me anymore?
- O neden artık benimle öğle yemeği yemiyor?
- Do you still eat lunch with Tom?
- Hala Tom'la öğle yemeği yiyor musun?
- They ate lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yediler.
- I don't have enough time to eat lunch today.
- Öğle yemeği yemek için bugün vaktim yok.
- Yesterday I ate lunch with Tom.
- Dün Tom'la öğle yemeği yedim.
- I was eating lunch when the phone rang.
- Telefon çaldığında öğle yemeği yiyordum.
- Are you sure Tom ate lunch?
- Tom'un öğle yemeğini yediğine emin misin?
- Tom expected Mary to eat lunch with him.
- Tom Mary'nin onunla birlikte öğle yemeği yemesini bekledi.
- Ask Tom if Mary will eat lunch with us today.
- Tom'a Mary'nin bugün bizimle öğle yemeği yiyip yemeyeceğini sorun.
- Tom is eating lunch now, isn't he?
- Tom şimdi öğle yemeği yiyor, değil mi?
- Have you eaten lunch?
- Öğle yemeği yedin mi?
- I ate lunch with Tom.
- Tom ile öğle yemeği yedim.
- Tom talked Mary into eating lunch with him.
- Tom Mary'yi onunla öğle yemeği yemeye ikna etti.
- Are you sure Tom ate lunch?
- Tom'un öğle yemeği yediğinden emin misin?
- I didn't eat lunch.
- Öğle yemeği yemedim.
- Haven't you eaten lunch yet?
- Henüz öğle yemeği yemedin mi?
- Tom began to eat lunch.
- Tom öğle yemeği yemeye başladı.
- I was so busy today that I didn't have time to eat lunch.
- Bugün o kadar meşguldüm ki öğle yemeği yemeye vaktim olmadı.
- I am eating lunch with my sister.
- Kız kardeşimle öğle yemeği yiyorum.
- Tom wanted Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istedi.
- It's time to eat lunch.
- Öğle yemeği yeme zamanı.
- Tom and I ate lunch together.
- Tom ve ben birlikte öğle yemeği yedik.
- Today I went and ate lunch at a restaurant.
- Bugün gidip bir restoranda öğle yemeği yedim.
- Tom said he wanted Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.
- Let's eat lunch.
- Hadi öğlen yemek yiyelim.
- Did you eat lunch with Tom?
- Tom'la öğle yemeği yedin mi?
- I am hungry because I did not eat lunch.
- Öğle yemeği yemediğim için açım.
- Do you read while you're eating lunch?
- Öğle yemeği yerken kitap okur musun?
- Haven't you eaten lunch?
- Öğle yemeği yemedin mi?
- I wonder if Tom is still eating lunch.
- Acaba Tom hala öğle yemeği yiyor mu?
- Tom said Mary was too busy to eat lunch.
- Tom, Mary'nin öğle yemeği yiyemeyecek kadar meşgul olduğunu söyledi.
- After we had finished that, we ate lunch.
- Bunu bitirdikten sonra öğle yemeğimizi yedik.
- Won't you eat lunch with us?
- Bizimle birlikte öğle yemeği yemeyecek misin?
- I don't know if I'll be able to eat lunch with you tomorrow.
- Yarın seninle öğle yemeği yiyebilir miyim bilmiyorum.
- Both Tom and Mary ate lunch with us.
- Hem Tom hem de Mary bizimle öğle yemeği yediler.
- Tom probably didn't eat lunch.
- Tom muhtemelen öğle yemeğini yemedi.
- Last Monday, Tom and I ate lunch together.
- Geçen pazartesi, Tom ve ben birlikte öğle yemeği yedik.
- You and I should eat lunch together sometime.
- Sen ve ben bir ara beraber öğle yemeği yemeliyiz.
- I hope Tom and Mary eat lunch with us.
- Umarım Tom ve Mary bizimle öğle yemeği yerler.
- Tom has just finished eating lunch.
- Tom az önce öğle yemeği yemeyi bitirdi.
- Tom and Mary don't often eat lunch together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte öğle yemeği yemezler.
- Eating lunch with you would make me happy.
- Seninle öğle yemeği yemek beni mutlu ederdi.
- Tom should eat lunch now.
- Tom şimdi öğle yemeği yemeli.
- I didn't eat lunch with Tom.
- Tom ile öğle yemeği yemedim.
- Why didn't you eat lunch today?
- Bugün neden öğle yemeği yemedin?
- Let's eat lunch outside.
- Dışarıda öğle yemeği yiyelim.
- I always order the daily special when I eat lunch at this restaurant.
- Bu restoranda öğle yemeği yediğimde her zaman günlük spesiyal sipariş ederim.
- I ate lunch in a hurry.
- Acele ile öğle yemeği yedim.
- Didn't you eat lunch?
- Öğle yemeğini yemedin mi?
- I've never eaten lunch with Tom.
- Tom'la hiç öğle yemeği yemedim.
- I ate lunch two hours ago.
- İki saat önce öğle yemeği yedim.
- Tom said that he had eaten lunch with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla öğle yemeği yediğini söyledi.
- He began to eat lunch.
- Öğle yemeğini yemeye başladı.
- Tom and I often eat lunch together.
- Tom ve ben sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- I ate lunch three hours ago.
- Üç saat önce öğle yemeği yedim.
- Tom eats lunch with Mary almost every day.
- Tom neredeyse her gün Mary ile öğle yemeği yiyor.
- Tom began to eat lunch.
- Tom öğle yemeğini yemeye başladı.
- Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
- Let's eat lunch at that restaurant.
- Şu restoranda öğle yemeği yiyelim.
- Mary said she wanted Tom to eat lunch with her.
- Mary, Tom'un onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.
- When will you eat lunch?
- Ne zaman öğle yemeğini yiyeceksin?
- Tom and I are now eating lunch.
- Tom ve ben şimdi öğle yemeği yiyoruz.
- Tom sometimes eats lunch with us.
- Tom bazen bizimle öğle yemeği yiyor.
- Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom, Mary ile öğle yemeği yemek için sabırsızlandığını söyledi.
- What do you do when you don't have time to eat lunch?
- Öğle yemeği yemek için zamanın olmadığında ne yaparsın?
- Let's eat lunch together.
- Birlikte öğle yemeği yiyelim.
- We eat lunch together every day at school.
- Her gün okulda birlikte öğle yemeği yeriz.
- Tom says he'll ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den kendisiyle öğle yemeği yemesini isteyeceğini söylüyor.
- Tom still hopes Mary will eat lunch with him.
- Tom hâlâ Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini umuyor.
- Tom is eating lunch now.
- Tom şimdi öğle yemeği yiyor.
- What time does Tom eat lunch?
- Tom ne zaman öğle yemeği yiyor?
- Tom went home to eat lunch.
- Tom eve öğle yemeği yemeye gitti.
- Have you eaten lunch yet?
- Öğle yemeğini yedin mi?
- Tom was busy and didn't have a chance to eat lunch.
- Tom meşguldü ve öğle yemeği yemeye fırsat bulamadı.
- Tom didn't have time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemeye vakti yoktu.
- Tom knows that Mary ate lunch with John.
- Tom, Mary'nin John'la öğle yemeği yediğini biliyor.
- Do you know why Tom didn't eat lunch?
- Tom'un neden öğle yemeği yemediğini biliyor musun?
- Let's eat lunch.
- Öğle yemeği yiyelim.
- I'm eating lunch.
- Öğle yemeği yiyorum.
- Tom said he'd ask Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.
- Tom is eating lunch with Mary on the porch.
- Tom, Mary ile verandada öğle yemeği yiyor.
- Tom didn't have time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
- Tom and Mary eat lunch together every day.
- Tom ve Mary her gün birlikte öğle yemeği yerler.
- Tom said Mary wanted him to eat lunch with her.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.
- Tom expected Mary to eat lunch with him.
- Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini bekliyordu.
- Tom probably didn't eat lunch.
- Tom muhtemelen öğle yemeği yemedi.
- Tom doesn't often eat lunch with his wife.
- Tom genellikle eşiyle öğle yemeği yemez.
- Tom is eating lunch, isn't he?
- Tom öğle yemeği yiyor, değil mi?
- Would you like to eat lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yemek ister misin?
- I haven't eaten lunch yet.
- Henüz öğle yemeği yemedim.
- We ate lunch at about noon.
- Öğle yemeği yedik.
- I eat lunch in that restaurant every day.
- Her gün o restoranda öğle yemeği yiyorum.
- I wash my hands before eating lunch.
- Öğle yemeği yemeden önce ellerimi yıkarım.
- Mary said Tom wanted her to eat lunch with him.
- Mary, Tom'un onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.
Show More (204)
|
