|
- The school's health education is far from sufficient.
- Okulda verilen sağlık eğitimi yeterli olmaktan uzaktır.
- Developing countries themselves take insufficient interest in the importance of education.
- Gelişmekte olan ülkelerin kendileri eğitimin önemine yeterince ilgi göstermemektedir.
- We must let the citizens choose, as in the case of education.
- Eğitim örneğinde olduğu gibi, vatandaşların seçim yapmasına izin vermeliyiz.
- To get a good job, you undoubtedly first need access to a sound education which facilitates student mobility.
- İyi bir iş bulabilmek için şüphesiz öncelikle öğrenci hareketliliğini kolaylaştıran sağlam bir eğitime erişim gerekir.
- They have no education, no access to health care, no employment and no shelter.
- Eğitimleri yok, sağlık hizmetlerine erişimleri yok, istihdamları yok ve barınakları yok.
- We may need to set up a quality evaluation programme for this purpose, as is done in regular education.
- Bu amaçla normal eğitimde olduğu gibi bir kalite değerlendirme programı oluşturmamız gerekebilir.
- However, it is clear that education remains within the competence of the Member States.
- Bununla birlikte eğitimin Üye Devletlerin yetkisi dahilinde olduğu açıktır.
- The North must commit itself to the aim of together having produced additional resources for education by 2015.
- Kuzey, 2015 yılına kadar eğitim için birlikte ek kaynaklar üretme hedefine bağlı kalmalıdır.
- Developing countries themselves take insufficient interest in the importance of education.
- Gelişmekte olan ülkelerin kendileri de eğitimin önemine yeterince ilgi göstermemektedir.
- The importance of education cannot be underlined enough.
- Eğitimin önemi ne kadar vurgulansa azdır.
- We also have to look at road design, user education and many other things.
- Ayrıca yol tasarımı, kullanıcı eğitimi ve diğer pek çok konuya da bakmamız gerekiyor.
- We also included additional policy priorities for our support for education.
- Eğitime yönelik desteğimize ilave politika öncelikleri de ekledik.
- To begin with, we do not have an education system that facilitates an understanding of these horizontal connections.
- Öncelikle bu yatay bağlantıların anlaşılmasını kolaylaştıracak bir eğitim sistemimiz yok.
- They need food, education, health, employment and shelter.
- Gıda, eğitim, sağlık, istihdam ve barınmaya ihtiyaçları var.
- Education plays an important role in integration.
- Eğitim entegrasyonda önemli bir rol oynamaktadır.
- This not only means extra work, however; it can also mean an enrichment for education.
- Ancak bu sadece ekstra iş anlamına gelmiyor; aynı zamanda eğitim için bir zenginlik anlamına da gelebilir.
- It is not easy to secure a proper language education in Tallinn.
- Tallinn'de düzgün bir dil eğitimi almak kolay değildir.
- What is the security objective of destroying the Ministries of Education, Finance, Agriculture, the Land Registry?
- Eğitim, Maliye, Tarım ve Tapu Bakanlıklarını yok etmenin güvenlik hedefi nedir?
- It is equally important for these targets to be closely linked to education and research.
- Bu hedeflerin eğitim ve araştırma ile yakından bağlantılı olması da aynı derecede önemlidir.
- We need a broad perspective, not one which focuses only on accessibility in education.
- Sadece eğitimde erişilebilirliğe odaklanan bir bakış açısına değil, geniş bir bakış açısına ihtiyacımız var.
- The same applies to education.
- Aynı şey eğitim için de geçerlidir.
- Since the change of government, Senegal has increased its budget for education, which now stands at almost 35%.
- Hükümet değişikliğinden bu yana Senegal eğitime ayırdığı bütçeyi arttırdı ve bu oran şu anda neredeyse %35'e ulaştı.
- What will happen in relation to the education system in Iraq and how will it be reinstated?
- Irak'taki eğitim sistemi ile ilgili olarak ne olacak ve nasıl eski haline getirilecek?
- Education obviously serves as a basis for what may come later, namely performance and competition.
- Eğitimin, daha sonra gelecek olan performans ve rekabet için bir temel teşkil ettiği açıktır.
- We are very well aware that the Afghan version of the Koranic schools has nothing to do with education.
- Kur'an okullarının Afgan versiyonunun eğitimle hiçbir ilgisi olmadığını çok iyi biliyoruz.
- Our committee considers that education, culture and sport are major factors of social inclusion.
- Komitemiz, eğitim, kültür ve sporun sosyal kapsayıcılığın başlıca unsurları olduğu görüşündedir.
- We support education both through budgetary support and sector funding.
- Eğitimi hem bütçe desteği hem de sektör finansmanı yoluyla destekliyoruz.
- Only through education can a country develop, only through an adequately educated population can a country progress.
- Bir ülke ancak eğitim yoluyla kalkınabilir, bir ülke ancak yeterli eğitim almış bir nüfusla ilerleyebilir.
- This only becomes dangerous if education fails to reach a certain standard.
- Bu durum ancak eğitimin belirli bir standarda ulaşamaması durumunda tehlikeli hale gelir.
- We need Europe-wide cooperation and encouragement in all areas of education.
- Eğitimin her alanında Avrupa çapında işbirliği ve teşvike ihtiyacımız var.
- We must let the citizens choose, as in the case of education.
- Eğitim örneğinde olduğu gibi vatandaşların seçim yapmasına izin vermeliyiz.
- I was half expecting your response as we are well aware that education is the responsibility of the Member States.
- Eğitimin Üye Devletlerin sorumluluğunda olduğunun bilincinde olduğumuz için cevabınızı bekliyordum.
- You highlighted the need for a partnership between sports organisations and education organisations.
- Spor kuruluşları ile eğitim kuruluşları arasında bir ortaklık kurulması gerektiğini vurguladınız.
- Nevertheless, I should like to drive home the message that we should not lose sight of the quality of education.
- Yine de eğitimin kalitesini gözden kaçırmamamız gerektiği mesajını vermek isterim.
- Up to now, the European Union has paid far too little attention to education.
- Şimdiye kadar Avrupa Birliği eğitime çok az önem vermiştir.
- Among the matters to which we must attach importance are the fight against poverty and better access to education.
- Önem vermemiz gereken konular arasında yoksullukla mücadele ve eğitime daha iyi erişim yer almaktadır.
- This is in line with the Millennium Development Goals and Education for All objectives.
- Bu, Milenyum Kalkınma Hedefleri ve Herkes için Eğitim hedefleriyle de uyumludur.
- It also involves securing access for women to education and vocational training.
- Aynı zamanda kadınların eğitim ve mesleki eğitime erişimlerinin güvence altına alınmasını da içerir.
- I ask myself why women are barred from education in many countries.
- Birçok ülkede kadınların neden eğitimden men edildiğini kendime soruyorum.
- They include the exclusion of the whole of Afghan youth from any form of education worthy of the name.
- Afgan gençliğinin tamamının, adına yakışır herhangi bir eğitim biçiminden dışlanmasını da içermektedir.
- The Member States' Ministers of Education are aware of this and raise the point at every Education Council meeting.
- Üye Devletlerin Eğitim Bakanları bunun farkındadır ve her Eğitim Konseyi toplantısında bu konuyu gündeme getirmektedir.
- Education has a major impact on reducing poverty and our purpose is to maximise it.
- Eğitimin yoksulluğun azaltılması üzerinde büyük bir etkisi vardır ve amacımız bunu en üst düzeye çıkarmaktır.
- It also talks about education for peace, which is necessary at all times.
- Ayrıca her zaman gerekli olan barış için eğitimden de bahsediyor.
- With the advent of the national state, education became increasingly national.
- Ulusal devletin ortaya çıkışıyla birlikte eğitim de giderek ulusal bir nitelik kazanmıştır.
- There are now European-wide programmes operating in all elements of our education system.
- Artık eğitim sistemimizin tüm unsurlarında faaliyet gösteren Avrupa çapında programlar var.
- At the same time, we wish to draw attention to education.
- Aynı zamanda eğitime de dikkat çekmek istiyoruz.
- As a Member from Ireland, I am particularly pleased that this proposal is to dedicate 2004 to Education through Sport.
- İrlanda'dan bir Üye olarak, bu teklifin 2004 yılını Spor Yoluyla Eğitime ayırmasından özellikle memnuniyet duyuyorum.
- It is also taking gender-specific questions into account in all special education programmes.
- Ayrıca tüm özel eğitim programlarında cinsiyete özgü soruları dikkate almaktadır.
- The Education Council proposed allocating this programme EUR 180 million.
- Eğitim Konseyi bu programa 180 milyon avro tahsis edilmesini önermiştir.
- I am delighted to say that education and sport are at the centre of everyone's daily concerns.
- Eğitim ve sporun herkesin günlük kaygılarının merkezinde yer aldığını söylemekten mutluluk duyuyorum.
- We may need to set up a quality evaluation programme for this purpose, as is done in regular education.
- Bu amaçla, normal eğitimde olduğu gibi bir kalite değerlendirme programı oluşturmamız gerekebilir.
- As a result, the standard of education provided is falling across the board.
- Sonuç olarak, verilen eğitimin standardı genel olarak düşmektedir.
- It must be borne in mind that macroeconomic support, our budget support, is in fact linked to health and education.
- Makroekonomik desteğin, yani bütçe desteğimizin aslında sağlık ve eğitimle bağlantılı olduğu unutulmamalıdır.
- We must cultivate this approach at all levels of education.
- Bu yaklaşımı eğitimin her kademesinde geliştirmeliyiz.
- Surely there is nothing more important in developing countries than education.
- Şüphesiz gelişmekte olan ülkelerde eğitimden daha önemli bir şey yoktur.
- One typical example is that we have yet to reach an agreement on what constitute basic skills in education.
- Bunun tipik bir örneği, eğitimde temel becerilerin neler olduğu konusunda henüz bir anlaşmaya varamamış olmamızdır.
- The losses incurred, following 10 days of strike action, have already exceeded Madagascar's annual education budget.
- On günlük grev eyleminin ardından ortaya çıkan kayıplar Madagaskar'ın yıllık eğitim bütçesini çoktan aşmış durumda.
- Indeed, you are about to adopt the decision to make 2004 the European Year of Education through Sport.
- Nitekim 2004 yılını Avrupa Spor Yoluyla Eğitim Yılı ilan etme kararını almak üzeresiniz.
- This also applies to the right of children to education.
- Bu durum çocukların eğitim hakkı için de geçerlidir.
- What is needed is an integral strategy with wide-ranging education and prevention campaigns.
- İhtiyaç duyulan şey, geniş kapsamlı eğitim ve önleme kampanyaları içeren bütüncül bir stratejidir.
- I should also like to mention the Committee on Culture, Youth, Education, the Media and Sport.
- Kültür, Gençlik, Eğitim, Medya ve Spor Komitesine de değinmek isterim.
- Nevertheless, I should like to drive home the message that we should not lose sight of the quality of education.
- Bununla birlikte, eğitimin kalitesini gözden kaçırmamamız gerektiği mesajını vermek istiyorum.
- One of the reasons for this is that the education system has been run into the ground.
- Bunun nedenlerinden biri de eğitim sisteminin yerle bir edilmiş olmasıdır.
- The European education systems must become attuned to the information society.
- Avrupa eğitim sistemleri bilgi toplumuna uyumlu hale getirilmelidir.
- And, thirdly, media education is needed not only for children but also for their parents.
- Üçüncü olarak, medya eğitimi sadece çocuklar için değil ebeveynleri için de gereklidir.
- Priorities have to be set and expenditure on education has to be weighed up against other forms of expenditure.
- Öncelikler belirlenmeli ve eğitim harcamaları diğer harcama türlerine kıyasla tartılmalıdır.
- Secondly, education, in particular, is a very important instrument in the fight against poverty.
- İkinci olarak özellikle eğitim, yoksullukla mücadelede çok önemli bir araçtır.
- Fortunately, the European Union has a special responsibility in the field of education.
- Neyse ki Avrupa Birliği'nin eğitim alanında özel bir sorumluluğu var.
- The sub-continent of India spends less than 1% of GDP on education.
- Hindistan alt kıtası eğitime GSYİH'nın %1'inden daha azını harcamaktadır.
- Health in developing countries is, together with education, one of the six priorities for the Commission for 2002.
- Gelişmekte olan ülkelerde sağlık, eğitim ile birlikte Komisyonun 2002 yılı için altı önceliğinden biridir.
- Now that education system has been completely decimated.
- Şimdi bu eğitim sistemi tamamen yok edildi.
- In your priorities for the European Council Presidency you said that education would play a major role.
- Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı için önceliklerinizde eğitimin önemli bir rol oynayacağını söylediniz.
- Education policy is, therefore, the key to the success of the economic policy.
- Dolayısıyla eğitim politikası, ekonomi politikasının başarısının anahtarıdır.
- There is a need for intensive intellectual engagement here, which requires that state education be made a priority.
- Burada yoğun bir entelektüel angajmana ihtiyaç vardır ve bu da devlet eğitimine öncelik verilmesini gerektirmektedir.
- To begin with, we do not have an education system that facilitates an understanding of these horizontal connections.
- Öncelikle, bu yatay bağlantıların anlaşılmasını kolaylaştıracak bir eğitim sistemimiz yok.
- I spoke just now of the historic vote on education through sport.
- Az önce spor yoluyla eğitime ilişkin tarihi oylamadan bahsettim.
- It also provides advocacy and public education and research.
- Ayrıca savunuculuk, kamu eğitimi ve araştırma hizmetleri de sunmaktadır.
- The education system had collapsed utterly.
- Eğitim sistemi tamamen çökmüştür.
- These areas include education and culture, the environment and justice and home affairs.
- Bu alanlar arasında eğitim ve kültür, çevre ile adalet ve içişleri yer almaktadır.
- Good, free education is essential for development.
- İyi ve ücretsiz eğitim kalkınma için şarttır.
- Indeed, you are about to adopt the decision to make 2004 the European Year of Education through Sport.
- Gerçekten de 2004 yılını Avrupa Spor Yoluyla Eğitim Yılı olarak ilan etme kararını almak üzeresiniz.
- What is the security objective of destroying the Ministries of Education, Finance, Agriculture, the Land Registry?
- Milli Eğitim, Maliye, Tarım, Tapu Bakanlıklarını yok etmenin güvenlik hedefi nedir?
- We must have adequate education, monitoring and research.
- Yeterli eğitim, izleme ve araştırmaya sahip olmalıyız.
- That applies especially in the fields of education, research, employment and transport.
- Bu özellikle eğitim, araştırma, istihdam ve ulaşım alanlarında geçerlidir.
- One other problem is the fact that education is extremely politicised.
- Bir diğer sorun da eğitimin son derece politize edilmiş olması.
- It will be difficult to establish a firm basis for competitiveness unless we raise levels of education.
- Eğitim seviyesini yükseltmediğimiz sürece rekabet gücü için sağlam bir temel oluşturmak zor olacaktır.
- We are preparing to do bigger things in the HIPIC global health fund, education for all.
- HIPIC küresel sağlık fonunda, herkes için eğitimde daha büyük işler yapmaya hazırlanıyoruz.
- One in five people who live in this global village still have no access to education or health care.
- Bu küresel köyde yaşayan her beş kişiden birinin hala eğitim veya sağlık hizmetlerine erişimi yok.
- They have no access to water, sanitation, electricity, health services or education.
- Su, sanitasyon, elektrik, sağlık hizmetleri ya da eğitime erişimleri yok.
- I believe that 'education, education, education' is the real answer to poverty.
- Yoksulluğa karşı gerçek cevabın 'eğitim, eğitim, eğitim' olduğuna inanıyorum.
- Public spending on health and education accounted for only 6% of GNP in 1996, which is quite low.
- Sağlık ve eğitim alanında kamu harcamaları, 1996 yılında GSMH'nin sadece % 6'sıydı ki bu hayli düşük bir orandır.
- Roma and gypsy children must be given the same education as other children.
- Roman ve Çingene çocuklara diğer çocuklarla aynı eğitim verilmelidir.
- Thirdly we are carrying out education programmes on tolerance and respect.
- Üçüncü olarak, hoşgörü ve saygı üzerine eğitim programları yürütüyoruz.
- My government in Germany has already allocated DM 3.8 million for education work and projects.
- Almanya'da hükûmet eğitim çalışmaları ve projeleri için 3,8 milyon DM ayırmış durumda.
- We need to step up the quality of Europe's education systems and open them up further to the rest of the world.
- Avrupa'nın eğitim sistemlerinin kalitesini arttırmamız ve bunları dünyanın geri kalanına daha fazla açmamız gerekiyor.
- That offers ample scope for in-depth investment in education, R&D and healthcare.
- Bu da eğitim, AR-GE ve sağlık alanlarında derinlemesine yatırım için geniş bir alan sunmaktadır.
- Even if education is a national competence, more harmonisation is possible and necessary.
- Eğitim ulusal bir yetki olsa bile, daha fazla uyumlaştırma mümkün ve gereklidir.
- One of the things that the sites constantly emphasise is education - the education of young people.
- Sitelerin sürekli olarak vurguladığı noktalardan biri de eğitimdir; yani gençlerin eğitimi.
- The second strategy is about producing full employment, social integration and lifelong education for all.
- İkinci strateji ise herkes için tam istihdam, sosyal entegrasyon ve yaşam boyu eğitim sağlamakla ilgilidir.
- Today, it is also a strong state fighting for the education of its people.
- Bugün de halkının eğitimi için mücadele eden güçlü bir devlettir.
- For recycling, we welcome public education schemes and voluntary schemes.
- Geri dönüşüm için halk eğitim programlarını ve gönüllü programları memnuniyetle karşılıyoruz.
- It will be difficult to establish a firm basis for competitiveness unless we raise levels of education.
- Eğitim seviyesini yükseltmediğimiz sürece rekabet edebilirlik için sağlam bir temel oluşturmak zor olacaktır.
- Likewise, education systems need to be changed and improved.
- Aynı şekilde eğitim sistemlerinin de değiştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir.
- They have no water, sanitation, energy, medicine, education or reliable shelter.
- Su, sanitasyon, enerji, ilaç, eğitim ya da güvenilir barınakları yok.
- Although education is the responsibility of the Member States, we also need common actions and objectives.
- Eğitim Üye Devletlerin sorumluluğunda olsa da, ortak eylem ve hedeflere de ihtiyacımız var.
- Consequently, their protection and education cannot be dealt with within the family framework.
- Sonuç olarak, çocukların korunması ve eğitimi aile çerçevesi içinde ele alınamaz.
- Through them we can guarantee education for all.
- Onlar aracılığıyla herkes için eğitimi garanti altına alabiliriz.
- This is something they must do voluntarily as a result of education.
- Bu, eğitimin bir sonucu olarak gönüllü olarak yapmaları gereken bir şeydir.
- Finally, there is the matter of education and the situation of children.
- Son olarak, eğitim ve çocukların durumu söz konusudur.
- This only becomes dangerous if education fails to reach a certain standard.
- Bu durum ancak eğitimin belirli bir standarda ulaşamaması halinde tehlikeli bir hal alır.
- It is outrageous that in Africa twice as much money should be spent on military equipment as on education.
- Afrika'da askeri teçhizata eğitime harcanandan iki kat daha fazla para harcanması çok çirkin.
- Education, culture and access to knowledge are undoubtedly important keys to success in the 21st Century.
- Eğitim, kültür ve bilgiye erişim şüphesiz 21. Yüzyılda başarının önemli anahtarlarıdır.
- This is why we are discussing education and employment.
- İşte bu nedenle eğitim ve istihdam konularını görüşüyoruz.
- There is also a strong link with education.
- Eğitimle de güçlü bir bağlantı var.
- Then the report attempts to extend this competency to the rest of education.
- Daha sonra rapor bu yetkinliği eğitimin geri kalanına yaymaya çalışmaktadır.
- Equality of education is, for many reasons, very difficult to bring about.
- Eğitimde eşitliği sağlamak pek çok nedenden ötürü oldukça zordur.
- It is extremely important that, in the tackling of poverty reduction, education is given a high priority.
- Yoksulluğun azaltılması ile mücadelede eğitime yüksek öncelik verilmesi son derece önemlidir.
- It also provides advocacy and public education and research.
- Ayrıca savunuculuk, kamu eğitimi ve araştırma da sağlamaktadır.
- What is the point of it when we are not investing enough in education in our ?
- Ülkemizdeki eğitime yeterince yatırım yapmıyorken bunun ne anlamı var?
- Insufficient education also makes it more difficult to analyse information given by the media and political rhetoric.
- Yetersiz eğitim, medya ve siyasi retorik tarafından verilen bilgilerin analiz edilmesini de zorlaştırmaktadır.
- That is why I strongly and warmly welcome the celebration of the European Year of Education through Sport 2004.
- Bu nedenle 2004 Avrupa Spor Yoluyla Eğitim Yılı kutlamalarını yürekten ve sıcak bir şekilde karşılıyorum.
- At the next Education Council, which is due to take place in November, a resolution must be adopted.
- Kasım ayında yapılacak olan bir sonraki Eğitim Konseyinde bir karar alınması gerekiyor.
- Since the change of government, Senegal has increased its budget for education, which now stands at almost 35%.
- Hükûmet değişikliğinden bu yana Senegal, eğitime ayırdığı bütçeyi halihazırda neredeyse %35'e varan oranda arttırdı.
- The Commission is prioritising support for improved health and education outcomes.
- Komisyon, sağlık ve eğitim sonuçlarının iyileştirilmesine yönelik desteğe öncelik vermektedir.
- The Council Presidency has said that sport is education for life.
- Konsey Başkanlığı sporun yaşam için eğitim olduğunu söylemiştir.
- Transport, urban planning, special policies for the job market, education.
- Ulaşım, şehir planlaması, iş piyasası için özel politikalar, eğitim.
- The European Union is supporting public health and it is supporting education.
- Avrupa Birliği halk sağlığını ve eğitimi desteklemektedir.
- These troubles are even more keenly felt in developing countries, even where education is compulsory.
- Bu sıkıntılar, eğitimin zorunlu olduğu gelişmekte olan ülkelerde daha da yoğun bir şekilde hissedilmektedir.
- The second important factor are the special policies on education and employment.
- İkinci önemli faktör ise eğitim ve istihdama yönelik özel politikalardır.
- Usually, NGOs also provide their female patients with elementary hygiene education.
- Genellikle STK'lar kadın hastalarına temel hijyen eğitimi de verirler.
- It gives priority to equitable growth and better access to education.
- Adil büyümeye ve eğitime daha iyi erişime öncelik vermektedir.
- The title of 'Year of Education through Sport' is intended to restrict the events to schools.
- Spor Yoluyla Eğitim Yılı' başlığı, etkinlikleri okullarla sınırlandırmayı amaçlamaktadır.
- I cannot but agree with him that education is crucial to success.
- Eğitimin başarı için çok önemli olduğu konusunda ona katılmamak mümkün değil.
- ICT places new demands on education, and therefore also on teachers.
- BİT eğitime ve dolayısıyla öğretmenlere yeni talepler getirmektedir.
- What does the practice of education in the developing countries teach us?
- Gelişmekte olan ülkelerdeki eğitim uygulamaları bize ne öğretiyor?
- They feel that their cultural sovereignty is being threatened when the EU makes pronouncements about education policy.
- AB eğitim politikasıyla ilgili açıklamalar yaptığında kültürel egemenliklerinin tehdit edildiğini düşünüyorlar.
- Research, education, democracy and participation are all preconditions for taking joint responsibility.
- Araştırma, eğitim, demokrasi ve katılım, ortak sorumluluk almanın önkoşullarıdır.
- We also included additional policy priorities for our support for education.
- Eğitime verdiğimiz destek için ilave politika öncelikleri de ekledik.
- On previous occasions my group has expressed its concern about the destination of certain aid for education.
- Daha önceki vesilelerle grubum, eğitime yönelik bazı yardımların varış noktası konusundaki endişelerini dile getirmişti.
- The public education system will therefore remain exactly the same.
- Dolayısıyla kamu eğitim sistemi tamamen aynı kalacaktır.
- Nonetheless, I would ask the Commission not to neglect education, youth and culture.
- Bununla birlikte Komisyondan eğitim, gençlik ve kültürü ihmal etmemesini rica ediyorum.
- The sub-continent of India spends less than 1% of GDP on education.
- Hindistan alt kıtası GSYİH'nın %1'inden daha azını eğitime harcamaktadır.
- Likewise, education systems need to be changed and improved.
- Aynı şekilde, eğitim sistemlerinin değiştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir.
- The second strategy prioritised full employment, social integration and education for all, instead.
- İkinci strateji ise bunun yerine tam istihdam, sosyal entegrasyon ve herkes için eğitime öncelik veriyordu.
- What can we also say about mobility for education purposes?
- Eğitim amaçlı hareketlilik hakkında da ne söyleyebiliriz?
- We should extend education centres.
- Eğitim merkezlerini genişletmeliyiz.
- It is not easy to secure a proper language education in Tallinn.
- Tallinn'de düzgün bir dil eğitimi sağlamak kolay değil.
- They feel that their cultural sovereignty is being threatened when the EU makes pronouncements about education policy.
- AB eğitim politikasıyla ilgili açıklamalar yaptığında kültürel egemenliklerinin tehdit altında olduğunu düşünüyorlar.
- The Ancient Greeks already recognised the significance of education towards citizenship.
- Eski Yunanlılar vatandaşlık eğitiminin önemini çoktan kabul etmişlerdir.
- Were they all able to receive an education that suited their abilities?
- Hepsi yeteneklerine uygun bir eğitim alabildiler mi?
- And the first form of violence is failure to provide education.
- Şiddetin ilk biçimi de eğitimin sağlanamamasıdır.
- It also involves securing access for women to education and vocational training.
- Ayrıca kadınların eğitim ve mesleki eğitime erişimlerinin güvence altına alınmasını da içermektedir.
- I believe that 'education, education, education' is the real answer to poverty.
- Yoksulluğa karşı gerçek çözümün 'eğitim, eğitim, eğitim' olduğuna inanıyorum.
- What is the use of banning child labour if, at the same time, we are not promoting education policies?
- Eğer aynı zamanda eğitim politikalarını da desteklemiyorsak, çocuk işçiliğini yasaklamanın ne faydası var?
- After all, we need to look for alternatives where labour, education, income and education are concerned.
- Sonuçta, iş gücü, eğitim, gelir ve eğitim söz konusu olduğunda alternatifler aramamız gerekiyor.
- Europe is neglecting future spending, which means spending on education, research and infrastructure.
- Avrupa gelecek harcamalarını ihmal ediyor, bu da eğitim, araştırma ve altyapı harcamaları anlamına geliyor.
- Let us take as an example an area which concerns us and you particularly, the area of education.
- Örnek olarak bizi ve sizi özellikle ilgilendiren bir alanı, eğitim alanını ele alalım.
- Education budgets are being cut at the moment.
- Eğitim bütçeleri şu anda kesintiye uğruyor.
- The Ancient Greeks already recognised the significance of education towards citizenship.
- Eski Yunanlılar vatandaşlığa yönelik eğitimin önemini çoktan kabul etmişlerdi.
- ICT places new demands on education and, therefore, also on teachers.
- BİT, eğitime ve dolayısıyla öğretmenlere yeni talepler getirmektedir.
- The approval of this extension will be obtained at the Council of Education Ministers on 30 May.
- Bu uzatmanın onayı 30 Mayıs'taki Eğitim Bakanları Konseyinde alınacaktır.
- The first is the necessity to prepare education at all levels for a non-ethnic future.
- Birincisi, etnik olmayan bir gelecek için her düzeyde eğitimin hazırlanması gerekliliğidir.
- On the contrary, most of us have a segmented education.
- Aksine çoğumuz bölümlere ayrılmış bir eğitime sahibiz.
- Better prevention and education will lead to fewer abortions.
- Daha iyi önleme ve eğitim daha az kürtaj yapılmasını sağlayacaktır.
- However, it is precisely education that is the path to equality.
- Ancak, eşitliğe giden yol tam da eğitimden geçmektedir.
- The second important factor are the special policies on education and employment.
- İkinci önemli unsur ise eğitim ve istihdama ilişkin özel politikalardır.
- That would be a fitting climax for the Year of Education through Sport.
- Bu, Spor Yoluyla Eğitim Yılı için mükemmel bir doruk noktası olacaktır.
- The overall level of education and of the transport infrastructure has to be improved significantly.
- Eğitimin ve ulaşım altyapısının genel seviyesi önemli ölçüde iyileştirilmelidir.
- I, who had an education in philosophy, feel compelled to say this.
- Felsefe eğitimi almış biri olarak bunu söylemek zorunda hissediyorum kendimi.
- In my view, the European Year of Education through Sport is of political, practical and symbolic importance.
- Benim görüşüme göre Avrupa Spor Yoluyla Eğitim Yılı siyasi, pratik ve sembolik bir öneme sahiptir.
- He said that education is the only existing vaccination against AIDS.
- AIDS'e karşı mevcut tek aşının eğitim olduğunu söyledi.
- According to the Global Education Campaign, the targets on education would require USD 8 billion a year.
- Küresel Eğitim Kampanyası'na göre, eğitim hedefleri için yılda 8 milyar ABD doları gerekmektedir.
- You have also said that we must spend better, we want to move towards basic social spending such as education.
- Ayrıca daha iyi harcama yapmamız gerektiğini, eğitim gibi temel sosyal harcamalara yönelmek istediğimizi söylediniz.
- There is no doubt about the importance of universities and education.
- Üniversitelerin ve eğitimin önemi konusunda hiçbir şüphe yoktur.
- With the advent of the national state, education became increasingly national.
- Ulusal devletin ortaya çıkışıyla birlikte eğitim de giderek ulusal bir nitelik kazandı.
- Healthcare and education have become impossible.
- Sağlık hizmetleri ve eğitim imkânsız hale gelmiştir.
- Our intention is to convey this concept and these values in a debate which embraces the education systems too.
- Niyetimiz bu kavramı ve bu değerleri eğitim sistemlerini de kapsayan bir tartışma içinde aktarmaktır.
- Equality of education is, for many reasons, very difficult to bring about.
- Eğitimde eşitliği sağlamak, birçok nedenden ötürü çok zordur.
- The latest was the world conference on education, which took place in Dakar last year.
- Sonuncusu geçen yıl Dakar'da düzenlenen dünya eğitim konferansıydı.
- The approval of this extension will be obtained at the Council of Education Ministers on 30 May.
- Bu uzatmanın onayı 30 Mayıs'taki Eğitim Bakanları Konseyi'nde alınacak.
- I should also like to draw the attention to the importance of the citizens' own responsibility for their education.
- Ayrıca, vatandaşların kendi eğitimleri konusundaki sorumluluklarının önemine de dikkat çekmek isterim.
- Education is also the key to improving the position of women.
- Eğitim aynı zamanda kadınların konumunu iyileştirmenin de anahtarıdır.
- The European Union is supporting public health and it is supporting education.
- Avrupa Birliği kamu sağlığını ve eğitimi desteklemektedir.
- That would be a fitting climax for the Year of Education through Sport.
- Bu, Spor Yoluyla Eğitim Yılı için uygun bir doruk noktası olacaktır.
- One of the things I noticed throughout the ACP-EU partnership debate was the lack of emphasis on education.
- ACP-AB ortaklık tartışması boyunca dikkatimi çeken şeylerden biri de eğitime yeterince önem verilmemesiydi.
- There is a big gap when it comes to education and lifelong learning.
- Eğitim ve yaşam boyu öğrenme söz konusu olduğunda büyük bir boşluk var.
- The first is the necessity to prepare education at all levels for a non-ethnic future.
- Bunlardan ilki, eğitimin her düzeyde etnik olmayan bir geleceğe hazırlanması gerekliliğidir.
- Education should be centred around the learning of a second Community language and new technologies.
- Eğitim, ikinci bir Topluluk dilinin ve yeni teknolojilerin öğrenilmesine odaklanmalıdır.
- Our committee considers that education, culture and sport are major factors of social inclusion.
- Komitemiz eğitim, kültür ve sporun sosyal içermenin başlıca faktörleri olduğunu düşünmektedir.
- The first is the European dimension and the European value that the opportunity of mobility adds to education.
- Bunlardan ilki, hareketlilik fırsatının eğitime kattığı Avrupa boyutu ve Avrupa değeridir.
- Attention should be paid to education as an element of an overall socio-economic development strategy.
- Genel bir sosyo-ekonomik gelişme stratejisinin bir unsuru olarak eğitime özen gösterilmelidir.
- Further substantial efforts are required for example with respect to education, health and water supplies.
- Örneğin eğitim, sağlık ve su temini ile ilgili olarak büyük ilave çabalara ihtiyaç vardır.
- That offers ample scope for in-depth investment in education, R&D and healthcare.
- Bu da eğitim, Ar-Ge ve sağlık hizmetlerine derinlemesine yatırım için geniş bir alan sunmaktadır.
- France has one of the most prestigious education systems in the world.
- Fransa dünyanın en prestijli eğitim sistemlerinden birine sahiptir.
- She's a kid who fought for her right for education.
- O, eğitim hakkı için mücadele eden bir çocuk.
- Each year, France makes huge investments in education and research.
- Fransa her yıl eğitim ve araştırmaya büyük yatırımlar yapıyor.
- France has one of the most prestigious education systems in the world.
- Fransa dünyanın en prestijli eğitim sistemlerinden birine sahip.
- She's a kid who fought for her right for education.
- Eğitim hakkı için savaşan bir çocuk.
- She's a kid who fought for her right for education.
- Eğitim hakkı için mücadele eden bir kız.
- Each year, France makes huge investments in education and research.
- Her yıl, Fransa eğitim ve araştırmaya muazzam yatırımlar yapar.
- It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemi abartılamayacak kadar büyüktür.
- Education is the acquisition of the art of the utilisation of knowledge.
- Eğitim, bilgiyi kullanma sanatının edinilmesidir.
- The government has been reforming education.
- Hükümet eğitimi yeniden düzenliyor.
- He's proud that he got his education in the United States.
- Eğitimini Birleşik Devletler'de aldığı için gurur duyuyor.
- The education in that institute is simply pathetic.
- O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.
- How much do you pay each year for your children's education?
- Çocuklarınızın eğitimi için her sene ne kadar ödüyorsunuz?
- He received a better education than his father.
- Babasından daha iyi bir eğitim aldı.
- With more education, he would have found a better job.
- Daha fazla eğitimle, daha iyi bir iş bulurdu.
- Education is the key to success.
- Eğitim başarının anahtarıdır.
- Yesterday we met with the Minister of Education.
- Dün Eğitim Bakanı ile görüştük.
- He emphasized the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
- He acquired education late in his life.
- Eğitimini hayatının sonlarına doğru aldı.
- She was able to continue her education through correspondence courses.
- O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.
- The roots of education are bitter, but the fruit is sweet.
- Eğitimin kökleri acıdır ama meyvesi tatlıdır.
- He was given the finest education that money could buy.
- Ona paranın satın alabileceği en iyi eğitim verildi.
- Educating the mind without educating the heart is no education at all.
- Kalbi eğitmeden aklı eğitmek, eğitim falan değildir.
- Poverty deprived the boy of education.
- Yoksulluk çocuğu eğitimden mahrum bıraktı.
- The government doesn't invest much in education.
- Hükümet eğitime fazla yatırım yapmıyor.
- Education is a system of imposed ignorance.
- Eğitim dayatılmış cehalet sistemidir.
- What's the most important part of a good education?
- İyi bir eğitimin en önemli parçası nedir?
- Education is a gateway to success.
- Eğitim başarı için bir kapıdır.
- Investment in education is undoubtedly the only effective way to bring a country out of poverty.
- Eğitime yapılan yatırım şüphesiz bir ülkeyi yoksulluktan kurtarmanın tek etkili yoludur.
- Who helped you pay for your college education?
- Üniversite eğitiminiz için ödeme yapmanıza kim yardım etti?
- Modern civilization is founded on science and education.
- Modern uygarlık bilim ve eğitim üzerine kurulmuştur.
- The parents are responsible for the education of the children.
- Ebeveynler çocukların eğitiminden sorumludur.
- He had a classic education.
- O, klasik bir eğitim aldı.
- I don't agree with the government's policy on education.
- Hükümetin eğitim politikasına katılmıyorum.
- He hasn't had much education.
- Pek eğitim almamış.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
- Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- He wants to equip his son with a good education.
- O, oğlunu iyi bir eğitim ile donatmak istiyor.
- When education ends, learning begins.
- Eğitim bittiği zaman öğrenme başlar.
- Modern civilization is founded on science and education.
- Modern medeniyet bilim ve eğitim üzerine kurulmuştur.
- Education is the key to knowledge.
- Eğitim bilgi için anahtardır.
- The government has been reforming education.
- Hükümet eğitimde reform yapıyor.
- They deserve an education.
- Onlar bir eğitimi hak ediyorlar.
- Our education system needs to be seriously revamped.
- Eğitim sistemimizin ciddi şekilde yenilenmesi gerekiyor.
- Education shall be free, at least in the elementary and fundamental stages.
- Eğitim ücretsiz olmalı, en azından ilk ve temel aşamalarda.
- Education is human development's best friend.
- Eğitim, insan gelişiminin en iyi dostudur.
- Education is a gateway to success.
- Eğitim başarıya açılan bir kapıdır.
- Education consists mainly in what we have unlearned.
- Eğitim esas olarak öğrenmediklerimizden oluşur.
- There's an interesting article in this magazine about education problems.
- Bu dergide eğitim sorunları hakkında ilginç bir makale var.
- He received a better education than his father.
- O, babasından daha iyi bir eğitim aldı.
- Education begins with curiosity.
- Eğitim merakla başlar.
- The education in that institute is simply pathetic.
- O enstitüdeki eğitim tek kelimeyle içler acısı.
- The scholarship made it possible for him to continue his education.
- Burs sayesinde eğitimine devam edebildi.
- Denying a quality education to the children of working families is as wrong as denying health care or child care to working families.
- Çalışan ailelerin çocuklarının kaliteli bir eğitimden mahrum bırakılması, çalışan ailelerin sağlık hizmetlerinden ya da çocuk bakımından mahrum bırakılması kadar yanlıştır.
- Education starts at home.
- Eğitim evde başlar.
- Education is one of the most essential aspects of life.
- Eğitim, yaşamın en temel yönlerinden biridir.
- Macy went to high school to get an education.
- Macy eğitim almak için liseye gitti.
- More money for education will spur economic growth.
- Eğitim için daha fazla para ekonomik büyümeyi teşvik edecek.
- That is the principle problem next to education.
- Eğitimden hemen sonraki temel sorun budur.
- How many years of education does someone need?
- Bir insanın kaç yıllık eğitime ihtiyacı vardır?
- When education ends, learning begins.
- Eğitim bittiğinde öğrenme başlar.
- French-medium education isn't useful.
- Fransızca eğitim yararlı değil.
- The government invests little in education.
- Hükümet eğitime çok az yatırım yapıyor.
- Education means something more than going to school.
- Eğitim, okula gitmekten daha fazlasını ifade eder.
- The education system is turning students into robots.
- Eğitim sistemi öğrencileri robota dönüştürüyor.
- Without education, you will always feel poverty.
- Eğitim olmadan, sen her zaman yoksulluk hissedeceksin.
- One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün Malezya'daki tüm çocuklar mükemmel bir eğitim alma fırsatına sahip olacak.
- Education means something more than going to school.
- Eğitim okula gitmekten daha fazla bir şey demektir.
- She was able to continue her education through correspondence courses.
- Eğitimine yazışma kursları aracılığıyla devam edebildi.
- He boasts of his education.
- O, kendi eğitimiyle övünür.
- She came from a wealthy family and received a good education.
- O zengin bir aileden geldi ve iyi bir eğitim aldı.
- It's our dream that our children receive a good education.
- Çocuklarımızın iyi bir eğitim alması bizim hayalimiz.
- He was born so poor that he received hardly any school education.
- O kadar fakir doğdu ki hiç okul eğitimi almadı.
- Education is better than wealth.
- Eğitim zenginlikten daha iyidir.
- She came from a wealthy family and received a good education.
- Varlıklı bir aileden geliyor ve iyi bir eğitim almış.
- The government invests little in education.
- Hükümet eğitime az yatırım yapıyor.
- Tom never received a formal education.
- Tom hiç resmi bir eğitim almadı.
- Tom hasn't had much education.
- Tom fazla eğitim almadı.
- Tom began to worry about how he was going to pay for his son's education.
- Tom oğlunun eğitim masraflarını nasıl karşılayacağı konusunda endişelenmeye başladı.
- When education ends, learning begins.
- Eğitim bitince öğrenme başlar.
- One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
- As a father he must pay for his daughter's education.
- Bir baba olarak kızının eğitim masraflarını karşılamak zorunda.
- This book is about education.
- Bu kitap eğitim hakkında.
- His parents are saving for his college education.
- Ailesi üniversite eğitimi için para biriktiriyor.
- Poverty deprived the boy of education.
- Yoksulluk, oğlanı eğitimden mahrum etti.
- Education helps to mold character.
- Eğitim karakteri biçimlendirmeye yardım eder.
- She asks questions about the education of children.
- Çocukların eğitimi hakkında sorular soruyor.
- Education aims to develop potential abilities.
- Eğitim potansiyel yetenekleri geliştirmeyi amaçlamaktadır.
- In his speech he dwelt on the importance of education.
- Konuşmasında eğitimin önemi üzerinde durdu.
- Parents are responsible for their children's education.
- Ebeveynler çocuklarının eğitiminden sorumludur.
- Her ideas on education are very different from mine.
- Onun eğitim üzerine fikirleri benimkinden çok farklı.
- The education is the birthright of every child.
- Eğitim her çocuğun doğuştan hakkıdır.
- He emphasized the importance of education.
- Eğitimin önemini vurguladı.
- Tom began to worry about how he was going to pay for his son's education.
- Tom oğlunun eğitimi için nasıl ödeme yapacağı hakkında endişelenmeye başladı.
- His mother refused to pay for his education so while at college he worked as a servant to pay his way.
- Annesi eğitim masraflarını karşılamayı reddetti, bu yüzden üniversitedeyken masraflarını karşılamak için hizmetçi olarak çalıştı.
- There is no shortcut to education.
- Eğitim için kestirme bir yol yoktur.
- His parents are saving for his college education.
- Ailesi onun üniversite eğitimi için para biriktiriyor.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
- Modern uygarlık bilim ve eğitim temeline dayanır.
- She devoted her life to education.
- Hayatını eğitime adadı.
- His parents tried to make him understand how important a good education is.
- Ebeveynleri ona iyi bir eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştılar.
- What could be more important than Tom's education?
- Ne Tom'un eğitiminden daha önemli olabilir.
- He's proud that he got his education in the States.
- O, ABD'de eğitimini aldığı için gurur duyuyor.
- Education is very important.
- Eğitim çok önemli.
- Do you intend to pursue your education?
- Eğitimini sürdürmek istiyor musun?
- He gave his children a good education.
- Çocuklarına iyi bir eğitim verdi.
- What is the purpose of education?
- Eğitimin amacı nedir?
- Examinations interfere with the real meaning of education.
- Sınavlar eğitimin gerçek anlamına müdahale eder.
- Education is very important.
- Eğitim çok önemlidir.
- The goal of education is not wealth or status, but personal development.
- Eğitimin amacı zenginlik ya da statü değil, kişisel gelişimdir.
- Sami had no education beyond a diploma from an online high school.
- Sami'nin internet üzerinden eğitim veren bir liseden aldığı diplomanın ötesinde bir eğitimi yoktu.
- He wants to equip his son with a good education.
- Oğlunu iyi bir eğitimle donatmak istiyor.
- He has the advantage of a good education.
- İyi bir eğitimin avantajlarına sahip.
- I think exams ruin education.
- Sınavların eğitimi bozduğunu düşünüyorum.
- What is your opinion on the Japanese education system?
- Japon eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsun?
- He received a good education.
- O iyi bir eğitim aldı.
- Without a good education, how can you succeed?
- İyi bir eğitim almadan nasıl başarılı olabilirsin?
- He devoted his life to education.
- Hayatını eğitime adadı.
- Educating the mind without educating the heart is no education at all.
- Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.
- Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine yürekten inanıyordu.
- She'll have to delay her education because she lost her job.
- O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
- One should not confuse education with job training.
- Eğitim ile iş eğitimini karıştırmamak lazım.
- Education is really important.
- Eğitim gerçekten önemlidir.
- Sami had no education whatsoever.
- Sami'nin hiçbir eğitimi yoktu.
- Education has nothing to do with age.
- Eğitimin yaşla bir ilgisi yok.
- Parents want their children to get a good education.
- Ebeveynler çocuklarının iyi bir eğitim almasını ister.
- Examinations interfere with the real purpose of education.
- Sınavlar eğitimin gerçek amacını engeller.
- There is no shortcut to education.
- Eğitim için kısa yol yoktur.
- If you think education is expensive, consider the cost of ignorance.
- Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, bir de cehaletin maliyetini düşünün.
- The scholarship made it possible for him to continue his education.
- Burs onun eğitimine devam etmesini mümkün hale getirdi.
- Education is crucial.
- Eğitim elzemdir.
- The government should finance education more abundantly.
- Hükümet eğitimi daha bol miktarda finanse etmeli.
- The value of education cannot be overemphasized.
- Eğitimin değeri aşırı vurgulanamaz.
- I think exams ruin education.
- Bence sınavlar eğitimi mahvediyor.
- Your education is important.
- Senin eğitimin önemli.
- The government should finance education more abundantly.
- Hükümet eğitimi daha fazla finanse etmeli.
- Education is human development's best friend.
- Eğitim, insani gelişmenin en iyi arkadaşıdır.
- The committee held a discussion on the problem of education.
- Komite, eğitim sorunu üzerine bir tartışma düzenledi.
- Education is the best antidote against violence.
- Eğitim, şiddete karşı en iyi panzehirdir.
- What could be more important than Tom's education?
- Tom'un eğitiminden daha önemli ne olabilir?
- The National Center for Education Information says a predicted teacher shortage won't pan out because teachers who left the profession are returning.
- Ulusal Eğitim Bilgi Merkezi, mesleği bırakan öğretmenlerin geri dönmesi nedeniyle öngörülen öğretmen açığının yaşanmayacağını belirtiyor.
- It is education that is key to the success.
- Başarının anahtarı eğitimdir.
- Education is better than wealth.
- Eğitim servetten daha iyidir.
- Tom had little formal education.
- Tom'un çok az resmi eğitimi vardı.
- He had a classic education.
- Klasik bir eğitimi vardı.
- Education is like energy in the growth market of the future.
- Eğitim, geleceğin büyüme pazarındaki enerji gibidir.
- How many years of education does someone need?
- Birinin kaç yıllık eğitime ihtiyacı var?
- I believe in education.
- Eğitime inanıyorum.
- The committee held a discussion on the problem of education.
- Komite, eğitim sorunu üzerine bir tartışma gerçekleştirdi.
- Cauliflower is nothing but cabbage with a college education.
- Karnabahar, üniversite eğitimi almış lahanadan başka bir şey değildir.
- Parents are responsible for their children's education.
- Ebeveynler çocuklarının eğitiminden sorumludurlar.
- Education is the agent of progress.
- Eğitim ilerlemenin temsilcisidir.
- Education is important.
- Eğitim önemlidir.
- Tom is in a special education class.
- Tom bir özel eğitim sınıfındadır.
- Without education, you will always feel poverty.
- Eğitim olmadan her zaman yoksulluk hissedeceksin.
- She has received a good education.
- İyi bir eğitim aldı.
- If you think education is expensive, try ignorance.
- Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, bir de cahilliği deneyin.
- Her ideas on education are very different from mine.
- Eğitim konusundaki fikirleri benimkilerden çok farklıydı.
- He's proud that he got his education in the U.S.
- O, eğitimini ABD'de aldığı için gurur duyuyor.
- If you think education is expensive, try ignorance.
- Eğer eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsan cahilliği dene.
- The parents are responsible for the education of the children.
- Çocukların eğitiminden ebeveynler sorumludur.
- Finish your education first.
- Önce eğitimini bitir.
- You have the advantage of a good education.
- Senin iyi bir eğitim avantajın var.
- Who helped you pay for your college education?
- Üniversite eğitimin için sana kim yardım etti?
- She emphasized the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
- Education is really important.
- Eğitim gerçekten çok önemli.
- French-medium education isn't necessary.
- Fransızca eğitim gerekli değildir.
- Today everyone regards education as a right for all.
- Bugün herkes eğitimi herkes için bir hak olarak görüyor.
- What is the ultimate purpose of education?
- Eğitimin nihai amacı nedir?
- He placed emphasis on the importance of education.
- Eğitimin önemine vurgu yaptı.
- Tom never received a formal education.
- Tom hiç resmi eğitim almadı.
- The education system needs to be more flexible.
- Eğitim sisteminin daha esnek olması gerekiyor.
- One of the reasons is the difference between Japan and other countries in their attitudes toward education.
- Bunun nedenlerinden biri, Japonya ile diğer ülkeler arasında eğitime yönelik tutumlardaki farklılıktır.
- If you think education is expensive, consider the cost of ignorance.
- Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, Cehaletin maliyetini düşünün.
- The teacher emphasized the importance of education.
- Öğretmen eğitimin önemini vurguladı.
- Education begins at home.
- Eğitim evde başlar.
- Success comes from education.
- Başarı eğitimden gelir.
- What is your opinion on the Japanese education system?
- Japon eğitim sistemi hakkındaki görüşünüz nedir?
- Our education system is very poor.
- Eğitim sistemimiz çok zayıf.
- I have a college education.
- Benim üniversite eğitimim var.
- He's proud that he got his education in the States.
- Eğitimini Amerika'da aldığı için gurur duyuyor.
- She emphasized the importance of education.
- Eğitimin önemini vurguladı.
- The value of a good education cannot be measured in money.
- İyi bir eğitimin değeri parayla ölçülemez.
- They deserve an education.
- Bir eğitimi hak ediyorlar.
- She asks questions about the education of children.
- O, çocukların eğitimi ile ilgili sorular sorar.
- His parents tried to make him understand how important a good education is.
- Annesiyle babası ona iyi bir eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştı.
- Education is like energy in the growth market of the future.
- Eğitim geleceğin büyüme pazarındaki enerji gibidir.
- She'll have to delay her education because she lost her job.
- İşini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
- Education is the best antidote against violence.
- Eğitim şiddete karşı en iyi panzehirdir.
- Education has nothing to do with age.
- Eğitimin yaşla hiçbir ilgisi yoktur.
- Education aims to develop potential abilities.
- Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.
- Investment in education is undoubtedly the only effective way to bring a country out of poverty.
- Eğitimde yatırım bir ülkeyi yoksulluktan kurtarmanın tek etkili yoludur.
- How much do you pay each year for your children's education?
- Çocuklarınızın eğitimi için her yıl ne kadar ödüyorsunuz?
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ebeveynler, çocuklarına verilecek eğitimin türünü seçme hakkına sahiptir.
- I put out a lot of money for my son's education.
- Oğlumun eğitimi için çok para harcadım.
- In his speech he dwelt on the importance of education.
- O, konuşmasında eğitimin önemi üzerinde durdu.
- I think exams are ruining education.
- Bence sınavlar eğitimi mahvediyor.
- He is a man with a classical education.
- Klasik eğitim almış bir adamdır.
- It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemini abartmak mümkün değildir.
- Tom said that he thought that education was important.
- Tom eğitimin önemli olduğunu düşündüğünü söyledi.
- When education ends, learning begins.
- Eğitim bittiğinde, öğrenme başlar.
- Education is the agent of progress.
- Eğitim ilerlemenin aracıdır.
- Education is the key to success.
- Eğitim, başarının anahtarıdır.
- He hasn't had much education.
- Fazla eğitim almamış.
- He was born so poor that he received hardly any school education.
- O kadar fakir doğdu ki neredeyse hiç okul eğitimi almadı.
- He placed emphasis on the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
- Education is crucial.
- Eğitim önemlidir.
- Education is a system of imposed ignorance.
- Eğitim, dayatılan bir cehalet sistemidir.
- He's proud that he got his education in the U.S.
- Eğitimini Amerika'da aldığı için gurur duyuyor.
- He had almost no formal education.
- Neredeyse hiç resmi eğitimi yoktu.
- She argued with him about their children's education.
- Onunla çocuklarının eğitimi hakkında tartıştı.
- Markku badly wanted to have a son with a college education.
- Markku üniversite eğitimi almış bir oğlu olmasını çok istiyordu.
- Education is an investment in the future.
- Eğitim geleceğe yatırımdır.
- Examinations play a large part in education.
- Sınavlar eğitimde büyük rol oynar.
- He boasts of his education.
- Eğitimiyle övünüyor.
- It's our dream that our children receive a good education.
- Bizim hayalimiz çocuklarımızın iyi bir eğitim almalarıdır.
- He acquired education late in his life.
- Yaşamında eğitimi geç aldı.
- I want to devote my life to education.
- Hayatımı eğitime adamak istiyorum.
- If you think education is expensive, wait till you see what ignorance costs you.
- Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsan, cahilliğin sana neye mâl olduğunu görene kadar bekle.
- The education system is turning students into robots.
- Eğitim sistemi, öğrencileri robota dönüştürüyor.
- Education is the key to knowledge.
- Eğitim bilginin anahtarıdır.
- The parents are responsible for the education of their children.
- Ebeveynler çocuklarının eğitiminden sorumludur.
- The roots of education are bitter, but the fruit is sweet.
- Eğitimin kökleri acıdır, ancak meyveleri tatlıdır.
- He received a good education in England.
- İngiltere'de iyi bir eğitim aldı.
- Education almost always means character building.
- Eğitim neredeyse her zaman karakter inşası anlamına gelir.
- The value of education cannot be overemphasized.
- Eğitimin değeri ne kadar vurgulansa azdır.
- Tom wants his children to have a good education.
- Tom çocuklarının iyi bir eğitim almasını istiyor.
- With more education, he would have found a better job.
- Daha fazla eğitimi olsa daha iyi bir iş bulurdu.
- Tom is in a special education class.
- Tom özel eğitim sınıfında.
- Do you intend to pursue your education?
- Eğitiminize devam etmeyi düşünüyor musunuz?
- He has the advantage of a good education.
- Onun iyi eğitim avantajı var.
- It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemi anlatmakla bitmez.
- One should not confuse education with job training.
- Biri eğitimle mesleki eğitimi karıştırmamalı.
- Education in this world disappoints me.
- Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.
- His parents are saving for his college education.
- Onun ebeveynleri onun üniversite eğitimi için para biriktiriyor.
- He received a good education.
- İyi bir eğitim aldı.
Show More (424)
|
