1 |
eel |
yılan balığı |
n. |
|
- We take out millions of tonnes of sand eels and scour the sea beds, and the cod eat sand eels.
- Milyonlarca ton kum yılan balığı çıkarıp deniz yataklarını tarıyoruz ve morinalar kum yılan balıklarını yiyor.
- Sand eels are part of the food chain of the cod and these things are all linked.
- Kum yılan balıkları morina balıklarının besin zincirinin bir parçasıdır ve tüm bunlar birbiriyle bağlantılıdır.
- My hovercraft is full of eels, and there's a bit of chewing gum stuck to my keyboard.
- Hovercraft'ım yılan balıklarıyla dolu ve klavyeme bir parça sakız yapışmış.
- Are those eels?
- Onlar yılan balığı mı?
- Tom is slippery as an eel.
- Tom bir yılan balığı kadar kaypaktır.
- There is an eel in the water.
- Suda bir yılan balığı var.
- The eel I caught last week is still alive.
- Geçen hafta yakaladığım yılan balığı hâlâ canlı.
- The eel I caught last week is still alive.
- Geçen hafta yakaladığım yılan balığı hala yaşıyor.
- Tonight we will eat grilled eels.
- Bu gece ızgara yılan balığı yiyeceğiz.
- Tom is slippery as an eel.
- Tom bir yılan balığı kadar kaygan.
- Some people dislike eels because they look like snakes.
- Bazı insanlar yılana benzedikleri için yılan balıklarını sevmiyorlar.
Show More (8)
|
2 |
eel |
yılanbalığı |
n. |
|
- My hovercraft is full of eels.
- Hoverkraftım yılanbalığı dolu.
- My hovercraft is full of eels.
- Hovercraft'ım yılanbalıklarıyla dolu.
- My hovercraft is full of eels.
- Hovercraft'ım yılanbalığı dolu.
- Some people dislike eels because they look like snakes.
- Bazı insanlar yılanbalığından hoşlanmaz çünkü kendileri de yılana benzer.
- Are those eels?
- Bunlar yılanbalığı mı?
Show More (2)
|
3 |
eel |
yılan balığı avlamak |
v. |
|
- I have fished an eel.
- Yılan balığı avlamıştım.
Show More (-2)
|
4 |
eel |
yılan balığı tutmak |
v. |
|
- I have fished an eel.
- Ben yılan balığı tuttum.
Show More (-2)
|