1 |
elegant |
zarif |
adj. |
|
- You are the most elegant woman on earth.
- Dünyadaki en zarif kadın sizsiniz.
- You look very elegant.
- Çok zarif görünüyorsun.
- Tom is an elegant man.
- Tom zarif bir adam.
- That's very elegant.
- Bu çok zarif.
- That's not very elegant.
- Bu çok zarif değil.
- She looks very elegant.
- Çok zarif görünüyor.
- That's very elegant.
- O çok zarif.
- Today Mary is wearing elegant decorative glasses.
- Bugün Mary zarif dekoratif gözlük takıyor.
- Tom is an elegant man.
- Tom zarif bir adamdır.
- Mary is a very elegant woman.
- Mary çok zarif bir kadın.
- Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci Cadde zarif bir caddedir.
- There is an elegant solution.
- Zarif bir çözüm var.
- The man is elegant.
- Adam zariftir.
- She's elegant and refined.
- Zarif ve kibar biri.
- What an elegant yacht!
- Ne zarif bir yat!
- Today Mary is wearing elegant decorative glasses.
- Bugün Mary zarif bir dekoratif gözlük takıyor.
- The man is elegant.
- Adam zarif.
- She's elegant and refined.
- O zarif ve kibardır.
- The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Bulvarı çok güzel ve çok zarif.
- The Browns are an elegant and happy family.
- Brown'lar zarif ve mutlu bir ailedir.
- Your handwriting is quite elegant.
- El yazınız oldukça zarif.
Show More (18)
|
2 |
elegant |
şık |
adj. |
|
- Perhaps you would also let us know where you like eating lobster, as you use it as such an elegant example.
- Belki bize ıstakozu nerede yemeyi sevdiğinizi de söylersiniz, zira onu çok şık bir örnek olarak kullanıyorsunuz.
- The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.
- Your handwriting is quite elegant.
- El yazınız oldukça şık.
- You look very elegant.
- Çok şık görünüyorsun.
- A very elderly couple is having an elegant dinner to celebrate their 75th wedding anniversary.
- Çok yaşlı bir çift 75.evlilik yıldönümünü kutlamak için şık bir akşam yemeğine çıkıyor.
- Juan's shirt is as elegant as mine.
- Juan'ın gömleği de benimki kadar şık.
- Juan's shirt is as elegant as mine.
- Juan'ın gömleği benimki kadar şık.
- She looks very elegant.
- O çok şık görünüyor.
- Manuela's dresses are very elegant.
- Manuela'nın elbiseleri çok şık.
- Mary is a very elegant woman.
- Mary çok şık bir kadındır.
Show More (7)
|
3 |
elegant |
zekice |
adj. |
|
- He had an elegant approach to the situation.
- Duruma zekice bir yaklaşım sergiliyordu.
Show More (-2)
|
4 |
elegant |
kibar |
adj. |
|
- The Browns are an elegant and happy family.
- Brownlar kibar ve mutlu bir ailedir.
Show More (-2)
|