|
- What shall we now do about the Church of England and Reverend Owen?
- İngiltere Kilisesi ve Rahip Owen konusunda şimdi ne yapmalıyız?
- Even England and Scotland have very different criminal laws and legal traditions.
- İngiltere ve İskoçya bile çok farklı ceza kanunlarına ve hukuki geleneklere sahiptir.
- More people have long-term illnesses in Wales than in England or Scotland.
- Galler'de İngiltere ve İskoçya'ya kıyasla daha fazla insan uzun süreli hastalıklara sahiptir.
- The massive slaughter could not prevent foot-and-mouth from spreading across England.
- Büyük katliam, şap hastalığının İngiltere'ye yayılmasını engelleyemedi.
- It would involve substantial changes in tort law in England and Wales, for example.
- Örneğin İngiltere ve Galler'de haksız fiil hukukunda önemli değişiklikler yapılmasını gerektirecektir.
- The south east of England was one of the regions first hit by the foot and mouth outbreak in the UK.
- İngiltere'nin güney doğusu, Birleşik Krallık'ta şap salgınından ilk etkilenen bölgelerden biri oldu.
- I condemn the desecration of the cemeteries in England, which I consider deplorable.
- İngiltere'deki mezarlıklara yapılan saygısızlığı kınıyorum ve bunu içler acısı olarak değerlendiriyorum.
- More people have long-term illnesses in Wales than in England or Scotland.
- Galler'de, İngiltere ve İskoçya'ya kıyasla daha fazla sayıda insan uzun süreli hastalıklara yakalanmaktadır.
- This is a direct result of lobbying by right-wing elements in the Church of England hostile to homosexuals.
- Bu, İngiltere Kilisesi'ndeki eşcinsellere düşman sağcı unsurların lobi faaliyetlerinin doğrudan bir sonucudur.
- I hope the publicity of this case is making the bishops of the Church of England feel just a little ashamed.
- Umarım bu davanın kamuoyunda duyulması İngiltere Kilisesi piskoposlarını biraz olsun utandırıyordur.
- More people have long-term illnesses in Wales than in England or Scotland.
- Galler'de, İngiltere ve İskoçya'ya kıyasla daha fazla sayıda insan uzun süreli hastalıklara sahiptir.
- We have a very well-established cooperative sector in my own region of England.
- Kendi bölgem olan İngiltere'de çok köklü bir kooperatif sektörümüz var.
- Let us not forget that Charles Dickens too was imprisoned for homosexuality in nineteenth-century England.
- Unutmayalım ki Charles Dickens da on dokuzuncu yüzyıl İngiltere'sinde eşcinsellik nedeniyle hapse atılmıştı.
- I have chemical companies in my constituency in the north-west of England.
- İngiltere'nin kuzeybatısındaki seçim bölgemde kimya şirketleri var.
- This liner, built in France, will sail from England, showing there is some life left in the .
- Fransa'da inşa edilen bu geminin İngiltere'den yola çıkacak olması, Yunanistan'da biraz hayat kaldığını gösteriyor.
- The problem in eastern England, the region I represent, is that we have neither decent roads nor decent railways.
- Temsil ettiğim bölge olan Doğu İngiltere'deki sorun, ne düzgün yollara ne de düzgün demiryollarına sahip olmamızdır.
- Because even in the southeast of England, there are pockets of deprivation.
- Çünkü İngiltere'nin güneydoğusunda bile mahrumiyet bölgeleri var.
- The sector in my own region provides 13 000 jobs in the north-east of England.
- Kendi bölgemdeki sektör, İngiltere'nin kuzey doğusunda 13.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.
- England doesn't want a war but doesn't want to lose face.
- İngiltere savaş istemiyor ama itibarını da kaybetmek istemiyor.
- England and France were not ready to get into another war.
- İngiltere ve Fransa yeni bir savaşa girmeye hazır değildi.
- England and France are passing similar legislation.
- İngiltere ve Fransa da benzer yasalar çıkarıyor.
- England and France are passing similar legislation.
- İngiltere ve Fransa da benzer kanunlar çıkarıyor.
- England and France were not ready to get into another war.
- İngiltere ve Fransa henüz başka bir savaşa girmeye hazır değillerdi.
- England, whose industry has attained the highest degree of development, has the biggest and best organised combinations.
- Sanayiide en yüksek gelişme derecesine ulaşmış olan İngiltere, en büyük ve en iyi örgütlenmiş bileşimlere sahiptir.
- England and France are passing similar legislation.
- İngiltere ve Fransa benzer yasalar çıkarıyor.
- England and France were not ready to get into another war.
- İngiltere ve Fransa bir savaşa daha girmeye hazır değildi.
- England, whose industry has attained the highest degree of development, has the biggest and best organised combinations.
- Endüstrisi en yüksek gelişme düzeyine ulaşmış olan İngiltere, en büyük ve en iyi organize edilmiş bileşimlere sahiptir.
- Puritanism comes from England by the first settlers.
- Püritanizm ilk yerleşimciler vasıtasıyla İngiltere'den gelmiştir.
- She went to England about a year ago.
- O yaklaşık bir yıl önce İngiltere'ye gitti.
- During the war, America tried to stop trading with England.
- Abd savaş sırasında İngiltere ile olan ticareti durdurmayı denedi.
- We will be living in England.
- İngiltere'de yaşayacağız.
- How long have you been in England?
- Ne kadar süredir İngiltere'desin?
- The American government has always regarded England as America's house pet.
- Amerikan hükümeti İngiltere'yi her zaman Amerika'nın evcil hayvanı olarak görmüştür.
- He is determined to go to England.
- İngiltere'ye gitmek için kararlı.
- Someday I'd like to go to England.
- Bir gün İngiltere'ye gitmek istiyorum.
- She didn't speak English when she arrived in England.
- O İngiltere'ye geldiğinde İngilizce bilmiyordu.
- The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland.
- Birleşik Krallık İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.
- I've visited many parts of England.
- İngiltere'nin birçok yerini ziyaret ettim.
- When I was in England, I used to swear much.
- İngiltere'deyken çok küfür ederdim.
- She will without a doubt visit England this summer.
- O, şüphesiz bu yaz İngiltereyi ziyaret edecek.
- Layla lived in rural England.
- Layla İngiltere'nin kırsalında yaşıyordu.
- I ordered several books from England.
- İngiltere'den birkaç kitap sipariş ettim.
- He has to travel to England this summer.
- Bu yaz İngiltere'ye gitmesi gerekiyor.
- The Normans invaded England in 1066.
- Normanlar 1066'da İngiltere'yi işgal etti.
- I finally went to England this summer.
- Nihayet bu Yaz İngiltere'ye gittim.
- She went to England a year ago.
- O bir yıl önce İngiltere'ye gitti.
- England and France are separated by the English Channel.
- İngiltere ve Fransa Manş Denizi ile ayrılıyor.
- He lives in England.
- O, İngiltere'de yaşıyor.
- The war between France and England lasted one hundred years.
- Fransa ve İngiltere arasındaki savaş yüz yıl sürdü.
- He was born in England, and therefore speaks English.
- İngiltere'de doğdu ve bu nedenle İngilizce konuşuyor.
- He lived in England when the war started.
- Savaş başladığında İngiltere'de yaşıyordu.
- Ireland and England are separated by the sea.
- İrlanda ve İngiltere deniz ile ayrılır.
- Jane wishes she could see sumo in England.
- Jane İngiltere'de sumo görebilmek istiyor.
- He left for England at the beginning of August.
- Ağustos başında İngiltere'ye yola çıktı.
- He went to England to study music.
- Müzik okumak için İngiltere'ye gitti.
- Take England for example.
- Örneğin İngiltere'yi al.
- Layla grew up in rural England.
- Layla İngiltere kırsalında büyüdü.
- The Normans conquered England in 1066.
- Normanlar 1066'da İngiltere'yi fethetmiştir.
- Charles I of England was executed by guillotine.
- İngiltere Kralı I. Charles giyotinle idam edildi.
- Isaac Newton was born in 1643 in Woolsthorpe, England.
- Isaac Newton 1643 yılında Woolsthorpe, İngiltere'de doğdu.
- The River Severn is only 354 km, but it is the longest river in England.
- Severn Nehri sadece 354 km'dir ama İngiltere'nin en uzun nehridir.
- He comes from England.
- O İngilterelidir.
- I ordered several books from England.
- İngiltere'den birkaç kitap ısmarladım.
- He has to go to England in the summer.
- Yazın İngiltere'ye gitmesi gerekiyor.
- I'm from England.
- İngiltereliyim.
- The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland.
- Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.
- England was invaded by the Danes.
- İngiltere Danimarkalılar tarafından işgal edildi.
- How long did they live in England?
- İngiltere'de ne kadar yaşadılar?
- He lives in England.
- İngiltere'de yaşıyor.
- He has been to England twice.
- O, iki kez İngiltere'de bulundu.
- Ireland and England are separated by sea.
- İrlanda ve İngiltere deniz yoluyla ayrılmıştır.
- I studied in England for six months when I was a student.
- Öğrenciyken altı ay İngiltere'de okudum.
- This is a book about England.
- Bu, İngiltere hakkında bir kitaptır.
- In England, in the summer, the sun rises at about 4 a.m.
- İngiltere'de yazın güneş sabah 4'te doğar.
- You will have to go to England next year.
- Seneye İngiltere'ye gitmen gerekecek.
- The Normans' conquest of England had a great effect on the English language.
- Normanların İngiltere'yi fethetmesinin, İngiliz dili üzerinde büyük bir etkisi oldu.
- I visited a lot of different areas in England.
- İngiltere'de birçok farklı bölgeyi ziyaret ettim.
- All her friends live in England.
- Bütün arkadaşları İngiltere'de yaşıyor.
- England resembles Japan in many respects.
- İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.
- Are the stores closed on Sunday in England?
- İngiltere'de Pazar günleri mağazalar kapalı mıdır?
- England is a country that I've wanted to visit for a long time.
- İngiltere, uzun zamandır ziyaret etmek istediğim bir ülke.
- Byron left England, never to return.
- Byron, bir daha dönmemek üzere İngiltere'yi terk etti.
- My brother studied in England.
- Kardeşim İngiltere'de okudu.
- England is synonymous with football, fish & chips, and the Queen.
- İngiltere futbol, balık ve cips ve de Kraliçe ile eş anlamlıdır.
- Who is the greatest poet in England?
- İngilterede en büyük şair kimdir?
- The novel takes place in Victorian England.
- Roman Viktorya dönemi İngiltere'sinde geçiyor.
- I studied in England for six months when I was a student.
- Öğrenciyken altı ay boyunca İngiltere'de okudum.
- She went to England about a year ago.
- Yaklaşık bir yıl önce İngiltere'ye gitti.
- Was King James I of England really gay?
- İngiltere Kralı I. James gerçekten eşcinsel miydi?
- William the Conqueror occupied England in 1066.
- Fatih William 1066'da İngiltere'yi işgal etti.
- Generally speaking, the climate in England is mild.
- Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır.
- Take England for example.
- Örneğin İngiltere'yi ele alalım.
- Mr Brown left for England on May 15.
- Bay Brown, 15 Mayıs'ta İngiltere'ye gitti.
- Have you ever been to England?
- Hiç İngiltere'ye gittin mi?
- One of England's kings abdicated the throne in order to marry a commoner.
- İngiltere krallarından biri, halktan biriyle evlenmek için tahttan çekildi.
- England always does well in the World Cup matches because of their strong defenders.
- İngiltere güçlü defans oyuncuları sayesinde Dünya Kupası maçlarında her zaman başarılı olur.
- France is to the south of England.
- Fransa İngiltere'nin güneyindedir.
- Layla grew up in rural England.
- Leyla, İngiltere kırsalında büyüdü.
- He comes from England.
- İngiltereli.
- Which is larger, Japan or England?
- Hangisi daha büyüktür, Japonya mı yoksa İngiltere mi?
- I come from England.
- Ben İngiltere'den geliyorum.
- He received a good education in England.
- İngiltere'de iyi bir eğitim aldı.
- His book is famous not only in England but also in Japan.
- Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü.
- We finally arrived in England.
- Sonunda İngiltere'ye ulaştık.
- The climate here is milder than that of England.
- Buranın iklimi İngiltere'den daha ılımandır.
- They bring cloth from England.
- Onlar İngiltere'den kumaş getiriyorlar.
- England and France are separated by the English Channel.
- İngiltere ve Fransa, Manş denizi tarafından ayrılır.
- I visited many parts of England.
- İngiltere'nin birçok kısmını ziyaret ettim.
- England expects that every man will do his duty.
- İngiltere herkesin görevini yapmasını bekler.
- I visited many parts of England.
- İngiltere'nin birçok yerine ziyarette bulundum.
- He was born in England, but was educated in America.
- İngiltere'de doğdu ama Amerika'da eğitim gördü.
- Finally, we arrived in England.
- Sonunda İngiltere'ye vardık.
- England and Scotland are neighbours.
- İngiltere ve İskoçya komşudur.
- England is a country that I've wanted to visit for a long time.
- İngiltere, uzun zamandır ziyaret etmek istediğim bir ülkedir.
- He went to England for the purpose of studying English literature.
- O, İngiliz edebiyatı okumak amacıyla İngiltere'ye gitti.
- The English Channel separates France from England.
- Manş denizi Fransa'yı İngiltere'den ayırır.
- He left for England at the beginning of August.
- Ağustos ayının başında İngiltere'ye hareket etti.
- Puritanism comes from England by the first settlers.
- Püritenizm ilk yerleşimciler tarafından İngiltere'den geliyor.
- The climate of Japan is not like that of England.
- Japonya'nın iklimi İngiltere'ninki gibi değildir.
- Scotland wants to break away from England.
- İskoçya, İngiltere'den kopmak istiyor.
- In 1900 he left England, never to return.
- 1900 yılında İngiltere'den ayrıldı, asla geri dönmedi.
- His book is famous not only in England but also in Japan.
- Kitabı sadece İngiltere'de değil Japonya'da da ünlüdür.
- England is going to win the race.
- İngiltere yarışı kazanacak.
- He had returned to England forever.
- Sonsuza dek İngiltere'ye döndü.
- The Normans conquered England in 1066.
- Normanlar, İngiltere'yi 1066'da ele geçirdi.
- The Normans' conquest of England had a great effect on the English language.
- Normanların İngiltere'yi istila etmesinin, İngiliz dili üzerinde çok büyük etkisi olmuştur.
- I would like to visit England one day.
- Bir gün İngiltere'ye gitmek isterim.
- The English Channel separates England and France.
- Manş denizi İngiltere'yi ve Fransa'yı ayırmaktadır.
- I have a friend in England.
- İngiltere'de bir arkadaşım var.
- England is synonymous with football, fish & chips, and the Queen.
- İngiltere futbol, balık ve patates kızartması ve Kraliçe ile eş anlamlıdır.
- Shortly after our return to England my mother died.
- İngiltere'ye döndükten kısa bir süre sonra annem öldü.
- The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
- Argleton is a town in West Lancashire, England which exists only on Google maps.
- Argleton, İngiltere'nin Batı Lancashire bölgesinde sadece Google haritalarında var olan bir kasabadır.
- Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
- 1986'ya kadar İngiltere'deki okullarda çocukları kemer, sopa ve copla cezalandırmak yasaldı.
- Her book is famous not only in England but also in Japan.
- Kitabı sadece İngiltere'de değil Japonya'da da ünlü.
- They bring cloth from England.
- İngiltere'den kumaş getiriyorlar.
- I would like to visit England one day.
- Bir gün İngiltere'yi ziyaret etmek istiyorum.
- Ken has been to England before.
- Ken, daha önce İngiltere'de bulundu.
- Born in England, he speaks British English.
- İngiltere'de doğdu, İngiliz İngilizcesi konuşuyor.
- She said that she had been in England for three years.
- O, üç yıldır İngiltere'de olduğunu söyledi.
- He had returned to England forever.
- O sonsuza kadar İngiltere'ye dönmüştü.
- He comes from England.
- O İngiltere'den geldi.
- He was in his home in Cambridge, England.
- İngiltere'de Cambridge'deki evindeymiş.
- How often does it rain in England?
- İngiltere'de ne sıklıkta yağmur yağar?
- He has to go to England in the summer.
- O, yazın İngiltere'ye gitmek zorunda.
- In England, Labor Day is in May.
- İngiltere'de işçi bayramı Mayıs'tadır.
- What he said about England is true.
- İngiltere hakkında söyledikleri doğru.
- Jocelyn Bell went to a boarding school in England from 1956 until 1961.
- Jocelyn Bell 1956'dan 1961'e kadar İngiltere'de yatılı bir okula gitti.
- And like many small towns in England, it has quite a long history.
- Ve İngiltere'deki pek çok küçük kasaba gibi, onun oldukça uzun bir geçmişi vardır.
- When I was in England, I had great difficulty trouble in speaking English.
- İngiltere'deyken İngilizce konuşmakta büyük zorluk çektim.
- I visited many parts of England.
- İngiltere'nin birçok yerini ziyaret ettim.
- She has been to England once.
- Bir kez İngiltere'ye gitmişti.
- England is proud of her poets.
- İngiltere şairleriyle gurur duyar.
- This is a coffee cup made in England.
- Bu İngiltere yapımı bir kahve fincanı.
- The voyage from England to India used to take 6 months.
- İngiltere'den Hindistan'a yolculuk 6 ay sürerdi.
- Shakespeare is the greatest poet that England has ever produced.
- Shakespeare İngiltere'nin yetiştirdiği en büyük şairdir.
- In the end, she moved back to England.
- O sonunda İngiltere'ye geri taşındı.
- England is going to win the match.
- İngiltere maçı kazanacak.
- What's the minimum salary in England?
- İngiltere'de asgari ücret nedir?
- I have a desire to go to England.
- İngiltere'ye gitme arzum var.
- Although he was born in England, he speaks English very badly.
- İngiltere'de doğmasına rağmen İngilizceyi çok kötü konuşuyor.
- Jocelyn Bell went to a boarding school in England from 1956 until 1961.
- Jocelyn Bell 1956'dan 1961 yılına kadar İngiltere'de bir yatılı okula gitti.
- I met two foreigners, one was from Canada, and the other from England.
- İki yabancıyla tanıştım, biri Kanada'dan diğeri İngiltere'dendi.
- England is proud of her poets.
- İngiltere şairleri ile iftihar etmektedir.
- Iceland beat England in the round of 16.
- İzlanda son 16'da İngiltere'yi yendi.
- The climate of England is milder than that of Scotland.
- İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır.
- England resembles Japan in many respects.
- İngiltere birçok açıdan Japonya'ya benzer.
- She was born in England.
- O İngiltere'de doğdu.
- There's no doubt that she'll visit England this summer.
- Bu yaz İngiltere'yi ziyaret edeceğine şüphe yok.
- England imports Spanish produce.
- İngiltere İspanyol ürünlerini ithal ediyor.
- William the Conqueror conquered England in 1066.
- Fatih William 1066'da İngiltere'yi fethetti.
- She is American, but she lives in England.
- O bir Amerikalı ama İngiltere'de yaşıyor.
- When did America become independent of England?
- Amerika ne zaman İngiltere'den bağımsız oldu?
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
- İngiltere ve İskoçya 1 Mayıs 1707'de birleşerek Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- One of England's kings abdicated the throne in order to marry a commoner.
- İngiltere krallarından biri halktan biriyle evlenmek için tahttan feragat etti.
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
- Kuzeyde İskoçya; güneyde İngiltere; batıda Galler ve daha batıda Kuzey İrlanda vardır.
- William the Conqueror conquered England in 1066.
- Fatih William 1066 yılında İngiltere'yi fethetti.
- She moved to England.
- O İngiltere'ye taşındı.
- She moved to England.
- İngiltere'ye taşındı.
- Once upon a time, there was a bad king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı.
- I come from England.
- Ben İngiltereliyim.
- The Industrial Revolution took place first in England.
- Sanayi Devrimi ilk olarak İngiltere'de gerçekleşti.
- She was living in England when the war started.
- Savaş başladığında İngiltere'de yaşıyordu.
- He went to England to study music.
- Müzik eğitimi almak için İngiltere'ye gitti.
- Once upon a time, there was a bad king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral varmış.
- The goods ordered from England last month have not arrived yet.
- Geçen ay İngiltere'den sipariş edilen mallar henüz gelmedi.
- Tomorrow it will rain in the south of England.
- Yarın İngiltere'nin güneyinde yağmur yağacak.
- What he said about England is true.
- Onun İngiltere hakkında söylediği doğrudur.
- They live in a little village in England.
- İngiltere'de küçük bir köyde yaşıyorlar.
- Ken has been to England before.
- Ken daha önce İngiltere'ye gitti.
- Are the stores closed on Sunday in England?
- İngiltere'de pazar günü mağazalar kapalı mı?
- How long have you been in England?
- Ne zamandır İngiltere'desin?
- She was living in England when the war broke out.
- Savaş patlak verdiğinde İngiltere'de yaşıyordu.
- We finally arrived in England.
- Sonunda İngiltere'ye vardık.
- At present they are working for a big company in England.
- Şu anda İngiltere'de büyük bir şirket için çalışıyorlar.
- This fashion came from England.
- Bu moda İngiltere'den gelme.
- A week today I'll be in England.
- Bir hafta sonra İngiltere'de olacağım.
- She must have visited England last summer.
- Geçen yaz İngiltere'yi ziyaret etmiş olmalı.
- I do not think about England, whilst I write in English.
- İngilizce yazarken İngiltere'yi düşünmüyorum.
- Great Britain consists of Wales, England, and Scotland.
- Büyük Britanya; Galler, İngiltere ve İskoçya'dan oluşur.
- The River Severn is only 354 km, but it is the longest river in England.
- Severn Nehri sadece 354 km'dir, ancak İngiltere'deki en uzun nehirdir.
- Byron left England, never to return.
- Byron, dönmemek üzere İngiltere'den ayrıldı.
- Tom has never been to England.
- Tom hiç İngiltere'ye gitmedi.
- In England, in the summer, the sun rises at about 4 a.m.
- İngiltere'de yazın güneş saat 4 gibi doğar.
- I am from England.
- İngiltereliyim.
- He lived in England when the war started.
- O, savaş başladığında İngiltere'de yaşıyordu.
- The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'teki katliam ve İngiltere'deki son isyan ve ganimet, dünyanın içine sürüklendiği koşullar göz önüne alındığında korkunç.
- Tom remained in England ever since.
- Tom o zamandan beri İngiltere'de kaldı.
- He is well acquainted with the history of England.
- İngiltere tarihini iyi biliyor.
- I come from England.
- İngiltere'den geliyorum.
- They went to Germany, France and England.
- Almanya, Fransa ve İngiltere'ye gittiler.
- She is American, but she lives in England.
- Amerikalı ama İngiltere'de yaşıyor.
- I ordered the book from England.
- Kitabı İngiltere'den sipariş ettim.
- The first immigrants in American history came from England and the Netherlands.
- Amerikan tarihindeki ilk göçmenler İngiltere ve Hollanda'dan geldiler.
- I'll postpone my trip to England until it gets warmer.
- İngiltere'ye olan gezimi havalar ısınana kadar erteleyeceğim.
- I won't be your friend if you go to England.
- İngiltere'ye gidersen arkadaşın olmam.
- Scotland wants to break away from England.
- İskoçya İngiltere'den ayrılmak istiyor.
- Tom remained in England ever since.
- Tom o zamandan beri İngiltere'de.
- A week from today, I'll be in England.
- Bugünden bir hafta sonra İngiltere'de olacağım.
- The climate of England is milder than that of Scotland.
- İngiltere'nin iklimi İskoçya'ya göre daha ılımandır.
- How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
- Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
- You have to put off your departure for England till next week.
- İngiltere'ye gidişini gelecek haftaya ertelemelisin.
- I won't be your friend if you go to England.
- İngiltere'ye gidersen arkadaşın olmayacağım.
- I moved to England from Germany when I was nine.
- Dokuz yaşındayken Almanya'dan İngiltere'ye taşındım.
- This fashion came from England.
- Bu moda İngiltere'den geldi.
- When I was in England, I had great difficulty trouble in speaking English.
- Ben İngiltere'deyken İngilizce konuşmakta büyük sıkıntı yaşadım.
- She ordered the book from England.
- Kitabı İngiltere'den sipariş etti.
- If countries were named after the words you first hear when you go there, England would have to be called Damn It.
- Ülkeler, oraya gittiğinizde ilk duyduğunuz kelimelerle adlandırılsaydı, İngiltere'nin adının Damn It olması gerekirdi.
- How long should I live in England in order to become fluent in English?
- Akıcı İngilizce konuşabilmek için İngiltere'de ne kadar yaşamalıyım?
- I met two foreigners, one was from Canada, and the other from England.
- İki yabancı ile tanıştım, biri Kanadalı idi ve diğeri İngiltereli.
- He is determined to go to England.
- İngiltere'ye gitmeye kararlı.
- And like many small towns in England, it has quite a long history.
- Ve İngiltere'deki birçok küçük kasaba gibi, oldukça uzun bir geçmişi var.
- He comes from England.
- İngiltere'den geliyor.
- Her book is famous not only in England but also in Japan.
- Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü.
- I just got back from England.
- Az önce İngiltere'den döndüm.
- I just got back from England.
- İngiltere'den yeni döndüm.
- He left for England at the beginning of August.
- Ağustos başında İngiltere'ye gitti.
- Once there lived a very wicked king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
- The English Channel separates England and France.
- Manş Denizi İngiltere ve Fransa'yı birbirinden ayırır.
- Generally speaking, the climate in England is mild.
- Genel olarak, İngiltere'de iklim ılımandır.
- The climate of England isn't as mild as Japan, but in the summer, it's much cooler.
- İngiltere'nin iklimi Japonya kadar ılıman değil, ama yazın çok daha serin.
- Who is the greatest poet in England?
- İngiltere'nin en büyük şairi kimdir?
- At present they are working for a big company in England.
- Onlar şu anda İngiltere'de büyük bir şirket için çalışıyorlar.
- She is coming from England.
- İngiltere'den geliyor.
- She went to England a year ago.
- Bir yıl önce İngiltere'ye gitti.
- My brother has lived in England for more than thirty years.
- Kardeşim otuz yıldan fazla bir süredir İngiltere'de yaşıyor.
- The weather changes very often in England.
- İngiltere'de hava çok sık değişir.
- Argleton is a town in West Lancashire, England which exists only on Google maps.
- Argleton yalnızca Google haritaları üzerinde var olan Batı Lancashire, İngiltere'de bir kasabadır.
- This is the first time I have visited England.
- Bu İngiltere'yi ilk ziyaret edişim.
- England go out on penalties again.
- İngiltere yine penaltılarla elendi.
- The Industrial Revolution began in England.
- Sanayi devrimi İngiltere'de başladı.
- You have to put off your departure for England till next week.
- Gelecek haftaya kadar İngiltere'ye gidişini ertelemek zorundasın.
- Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
- 1986'ya kadar İngiltere'nin okullarında, çocukları kemerlerle, değneklerle ve sopalarla cezalandırmak yasaldı.
- The climate of Japan is not like that of England.
- Japonya'nın iklimi İngiltere'ninkine benzemiyor.
- I have a friend who lives in England.
- İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.
- In England, Labor Day is in May.
- İngiltere'de İşçi Bayramı Mayıs ayındadır.
- The Normans invaded England in 1066.
- Normanlar 1066'da İngiltere'yi istila ettiler.
- He died as he was returning to England.
- İngiltere'ye dönerken öldü.
- Many people in England would like to see the public subsidy of the monarchy abolished.
- İngiltere'de pek çok insan monarşiye verilen kamu desteğinin kaldırıldığını görmek istiyor.
- They arrived from England a week ago.
- Bir hafta önce İngiltere'den geldiler.
- This is a coffee cup made in England.
- Bu, İngiltere'de yapılmış bir kahve fincanı.
- We will be living in England.
- İngiltere'de yaşıyor olacağız.
- He needs to travel to England this summer.
- Bu yaz İngiltere'ye gitmesi gerekiyor.
- Wild beavers are returning to England after a five hundred year absence.
- Yabani kunduzlar beş yüz yıllık bir aradan sonra İngiltere'ye geri dönüyor.
- Tom's dream is to go to a university in England.
- Tom'un hayali İngiltere'de bir üniversiteye gitmek.
- Charles the First of England was guillotined.
- İngiltere Kralı I. Charles giyotinle idam edildi.
- What's the minimum salary in England?
- İngiltere'de en düşük maaş ne kadar?
- He went to England for the purpose of studying English literature.
- İngiltere'ye İngiliz edebiyatı okumak için gitti.
- She didn't speak English when she arrived in England.
- İngiltere'ye geldiğinde İngilizce bilmiyordu.
- This book was printed in England.
- Bu kitap İngiltere'de basıldı.
- I'll postpone my trip to England until it gets warmer.
- İngiltere seyahatimi havalar ısınana kadar erteleyeceğim.
- Which is larger, Japan or England?
- Hangisi daha büyük, Japonya mı İngiltere mi?
- India has a different climate from England.
- Hindistan'ın İngiltere'den farklı bir iklimi var.
- He was living in England when the war broke out.
- Savaş patlak verdiğinde, İngiltere'de yaşıyordu.
- I'm from England.
- Ben İngiltere'denim.
- The climate in Japan is milder than in England.
- Japonya'da iklim İngiltere'den daha ılımandır.
- They arrived from England a week ago.
- İngiltere'den bir hafta önce geldiler.
- She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
- They went to Germany, France and England.
- Onlar Almanya, Fransa ve İngiltere'ye gittiler.
- She has been to England once.
- O bir kez İngiltere'de bulunmuştur.
- They drive on the left in England.
- İngiltere'de soldan araba kullanırlar.
- Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United hem Premier Lig'in hem de İngiltere'nin en başarılı takımlarından biri.
- The climate here is milder than that of England.
- Burada iklim İngiltere'ninkinden daha hafif.
- The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki isyan korkutucu.
- The first immigrants in American history came from England and the Netherlands.
- Amerikan tarihindeki ilk göçmenler İngiltere ve Hollanda'dan geldi.
- He has been to England twice.
- İngiltere'ye iki kez gitmiş.
- They drink a good deal of tea in England.
- İngiltere'de çok fazla çay içilir.
- This book is about life in England.
- Bu kitap İngiltere'deki yaşam hakkında.
- The voyage from England to India used to take 6 months.
- İngiltere'den Hindistan'a yolculuk eskiden 6 ay sürerdi.
- Harold II was the last Anglo-Saxon king of England.
- Harold II İngiltere'nin son Anglo-Sakson kralıydı.
- Tom returned to England after the war.
- Tom savaştan sonra İngiltere'ye döndü.
- I have never been to England.
- İngiltere'ye hiç gitmedim.
- England and France are separated by the English Channel.
- İngiltere ve Fransa, Manş deniziyle ayrılır.
- India has a different climate from England.
- Hindistan, İngiltere'den farklı bir iklime sahiptir.
- This is a book about England.
- Bu kitap İngiltere hakkında.
- I ordered the book from England.
- Kitabı İngiltere'den ısmarladım.
- The rebellion in England is frightening.
- İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- Have you ever been to England?
- Hiç İngiltere'de bulundun mu?
- He was born in England, but was educated in America.
- O İngiltere'de doğdu ama Amerika'da eğitim gördü.
- All her friends live in England.
- Onun bütün arkadaşları İngiltere'de yaşıyor.
- Layla lived in rural England.
- Leyla, İngiltere kırsalında yaşıyordu.
- He was born in England, and therefore speaks English.
- İngiltere'de doğmuş ve bu nedenle İngilizce konuşuyor.
- William the Conqueror occupied England in 1066.
- Fatih William, 1066 yılında İngiltere'yi işgal etmiştir.
- I hear the grass in England is green even in the winter.
- İngiltere'de çimlerin kışın bile yeşil olduğunu duydum.
- England is the home of the English language.
- İngiltere İngilizce dilinin vatanıdır.
- Ireland and England are separated by sea.
- İrlanda ve İngiltere denizle ayrılmıştır.
- We often compare Japan to England.
- Japonya'yı sık sık İngiltere ile karşılaştırırız.
- This is the first time I have visited England.
- Bu İngiltere'ye ilk ziyaretim.
- I am from England.
- Ben İngiltere'denim.
- England is the home of the English language.
- İngiltere, İngiliz dilinin anavatanıdır.
- She will without a doubt visit England this summer.
- Bu yaz şüphesiz İngiltere'yi ziyaret edecek.
- You will have to go to England next year.
- Gelecek yıl İngiltere'ye gitmek zorunda kalacaksın.
- The Norman victory over England had a big impact on the English language.
- Normanların İngiltere üzerindeki zaferinin İngiliz dili üzerinde büyük bir etkisi oldu.
- Prince Charles will be the next king of England.
- Prens Charles, İngiltere'nin bir sonraki kralı olacak.
- I'd like to visit England someday.
- Bir gün İngiltere'yi ziyaret etmek istiyorum.
- Great Britain consists of Wales, England, and Scotland.
- Büyük Britanya Galler, İngiltere ve İskoçya'dan oluşur.
- I've visited many parts of England.
- İngiltere'nin birçok kısmını ziyaret ettim.
- England imports Spanish produce.
- İngiltere, İspanyol ürünü ithal ediyor.
- My brother studied in England.
- Erkek kardeşim İngiltere'de okudu.
- I finally went to England this summer.
- Sonunda bu yaz İngiltere'ye gittim.
- She was born in England.
- O, İngiltere'de doğdu.
- When did America become independent of England?
- Amerika İngiltere'den ne zaman bağımsız oldu?
- In 1900 he left England, never to return.
- 1900 yılında İngiltere'den ayrıldı, bir daha da dönmedi.
- When I was in England, I used to swear much.
- Ben İngiltere'deyken çok yemin ederdim.
- England and Scotland were unified on May 1, 1707, to form the Kingdom of Great Britain.
- İngiltere ve İskoçya, 1 Mayıs 1707'de birleşti ve Büyük Britanya Krallığı'nı oluşturdu.
- He was in his home in Cambridge, England.
- O, İngiltere'de Cambridge'de evindeydi.
- During the war, America tried to stop trading with England.
- Savaş sırasında Amerika, İngiltere ile ticareti durdurmaya çalıştı.
- Ireland and England are separated by the sea.
- İrlanda ve İngiltere'yi deniz ayırır.
- England and Scotland are neighbours.
- İngiltere ve İskoçya komşudurlar.
Show More (327)
|