| 1 |
fashion |
moda |
n. |
|
- 80s hairstyles are in fashion this season.
- Bu sezon 80'lerin saç modelleri moda.
- He wasn't concerned with fashion even when he was young.
- Gençken bile modayla ilgilenmezdi.
- Emma works in the fashion industry.
- Emma moda endüstrisinde çalışıyor.
- The consumption of vitamins and other food supplements by our society is a genuine trend rather than a fashion.
- Toplumumuzun vitamin ve diğer gıda takviyelerini tüketmesi bir modadan ziyade gerçek bir eğilimdir.
- Fashion and music have, for many years, influenced one another.
- Moda ve müzik uzun yıllar boyunca birbirini etkilemiştir.
- Fashion and art are always influenced by one another.
- Moda ve sanat her zaman birbirlerinden etkilenmiştir.
- He didn't know a thing about fashion or dresses.
- Moda ya da elbiseler hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
- Since when do you care about fashion?
- Ne zamandan beri modayı önemsiyorsun?
- Mary is obsessed with fashion.
- Mary modaya takıntılıdır.
- Mary is obsessed with fashion.
- Mary modaya takıntılı.
- His shirt is terrible, it's a fashion crime.
- Onun gömleği berbat, o bir moda suçu.
- She knows much about recent fashions.
- O, şimdiki moda hakkında çok şey bilir.
- I have no interest in fashion.
- Modaya hiç ilgi duymuyorum.
- She's intent on going to New York to study fashion.
- Moda okumak için New York'a gitmeyi kafaya koymuş.
- She was mocking the superficiality of fashion slaves.
- Moda kölelerinin yüzeyselliğiyle alay ediyordu.
- Fashion isn't my specialty.
- Moda benim uzmanlık alanım değil.
- Long hair is out of fashion now.
- Uzun saç artık moda değil.
- Eighties' fashion does not resemble that of the nineties.
- Seksenli yılların modası doksanlı yılların modasına benzemiyor.
- This year's fashions are different from those of last year.
- Bu yılın modası geçen yılkinden farklı.
- She knows much about recent fashions.
- Son modalar hakkında çok şey biliyor.
- He has a bad fashion sense.
- Kötü bir moda anlayışı var.
- She has a sense of fashion.
- Onun bir moda duygusu var.
- This year's fashions are completely different to last year's.
- Bu yılın modası geçen yılkinden tamamen farklı.
- Short skirts are already out of fashion.
- Kısa eteklerin modası çoktan geçti.
- The girls talked about fashion.
- Kızlar moda hakkında konuştu.
- She has a sense of fashion.
- Moda anlayışı var.
- This fashion came from England.
- Bu moda İngiltere'den gelme.
- She has an interest in fashion.
- Onun modaya bir ilgisi var.
- Tom has no fashion sense.
- Tom'un moda anlayışı yok.
- No, I can't understand the fashion because I don't watch TV.
- Hayır, televizyon izlemediğim için modadan anlayamıyorum.
- He has a bad fashion sense.
- Onun kötü bir moda anlayışı var.
- She's a slave to fashion.
- O moda için bir köledir.
- Women love talking about fashion.
- Kadınlar moda konuşmayı sever.
- This year's fashions are quite different from those of last year.
- Bu yılın modası geçen yılkinden oldukça farklı.
- She is a slave of fashion.
- O bir moda kölesi.
- Mary is a fashion junkie.
- Mary bir moda bağımlısı.
- He has a terrible fashion sense.
- Berbat bir moda anlayışı var.
- I can't keep up with the fashions of young girls these days.
- Bu günlerde genç kızların modasına ayak uyduramıyorum.
- This year's fashions are quite different from those of last year.
- Bu yılın modası geçen yılınkinden oldukça farklı.
- Your dress is already out of fashion.
- Elbisenizin modası çoktan geçmiş.
- No, I can't understand the fashion because I don't watch TV.
- Hayır, modayı anlayamıyorum çünkü televizyon izlemiyorum.
- I can't keep up with the fashions of young girls these days.
- Bugünlerde genç kızların modasına ayak uyduramıyorum.
- Mary likes fashion and makeup.
- Mary modayı ve makyajı sever.
- Fashion isn't my specialty.
- Moda uzmanlık alanım değil.
- Batten doors are sadly falling out of fashion.
- Çıtalı kapıların modası ne yazık ki geçiyor.
- Women love talking about fashion.
- Kadınlar moda hakkında konuşmaya bayılır.
- The girls talked about fashion.
- Kızlar moda hakkında konuştular.
- It has turned into a fashion now.
- Şimdi bir modaya dönüştü.
- Tom doesn't even try to keep up with fashion.
- Tom modaya ayak uydurmaya bile çalışmaz.
- I don't care about fashion.
- Moda umurumda değil.
- She has no fashion sense.
- Onun moda anlayışı yok.
- Long skirts are out of fashion now.
- Uzun etekler artık moda değil.
- Fashion is a fickle thing.
- Moda değişken bir şeydir.
- She's a slave to fashion.
- O modanın kölesi.
- This year's fashions are completely different from last year's.
- Bu yılın modaları geçen yılınkilerden tamamen farklı.
- She is a slave of fashion.
- Modanın kölesi oldu.
- She's intent on going to New York to study fashion.
- O, modayı öğrenmek için New York'a gitmeye kararlı.
- Milan is Italy's fashion capital.
- Milano, İtalya'nın moda başkentidir.
- What sort of women's fashion does Tom like?
- Tom ne tür kadın modasından hoşlanır?
- Women love talking about fashion.
- Kadınlar modayla ilgili konuşmayı sever.
- Most women make much of fashion.
- Çoğu kadın modaya çok önem verir.
- Eighties' fashion does not resemble that of the nineties.
- Seksenlerin modası doksanlarınkine benzemiyor.
- Tom doesn't even try to keep up with fashion.
- Tom modaya ayak uydurmaya bile çalışmıyor.
- This year's fashions are completely different from last year's.
- Bu senenin modası geçen seneden tamamen farklı.
- His shirt is terrible, it's a fashion crime.
- Gömleği berbat, bu bir moda suçu.
- Long hair is out of fashion now.
- Uzun saç şimdi moda değil.
- Milan is Italy's fashion capital.
- Milano İtalya'nın moda başkentidir.
- Red is out of fashion.
- Kırmızı moda değil.
- She was mocking the superficiality of fashion slaves.
- O moda kölelerinin yüzeyselliği ile alay ediyordu.
- He has a terrible fashion sense.
- Onun berbat bir moda anlayışı var.
- Fashion is a vicious cycle.
- Moda kısır bir döngüdür.
- Mary likes fashion and makeup.
- Mary moda ve makyajı seviyor.
- It is out of fashion.
- O artık eski moda.
- This fashion came from England.
- Bu moda İngiltere'den geldi.
- She has an interest in fashion.
- Modaya ilgi duyuyor.
- Fashion is a vicious cycle.
- Moda bir kısır döngüdür.
- Short skirts have already gone out of fashion.
- Kısa eteklerin modası çoktan geçti.
Show More (75)
|
| 2 |
fashion |
şekil |
n. |
|
- The grass-roots movement is being dealt with in the crudest fashion.
- Tabandan gelen hareket en hoyrat şekilde ele alınıyor.
- I would ask you not to address the Commission or the Council in a direct or personal fashion.
- Komisyona veya Konseye doğrudan veya kişisel bir şekilde hitap etmemenizi rica ediyorum.
- The entire world situation has changed following 11 September and in a tragic fashion.
- Tüm dünyadaki durum 11 Eylül sonrasında trajik bir şekilde değişmiştir.
- We have to continue to exercise it in the fashion familiar to the House.
- Bu özgürlüğü Meclisin aşina olduğu şekilde kullanmaya devam etmeliyiz.
- In the colonial past, pillaging was carried out in an open and shameless fashion.
- Sömürge geçmişinde yağma açık ve utanmaz bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
- We must deal with this in a mature fashion; in other words, act independently and responsibly.
- Bu konuyu olgun bir şekilde ele almalıyız; başka bir deyişle bağımsız ve sorumlu bir şekilde hareket etmeliyiz.
- They have survived the past in an extraordinary fashion and remained civilised and perennially charming.
- Geçmişte olağanüstü bir şekilde hayatta kaldılar ve medeni ve her zaman büyüleyici kaldılar.
- Following on from Okinawa last year, the G8 will be looking at development issues in a much more serious fashion.
- Geçen yıl Okinawa'nın ardından G8, kalkınma konularını çok daha ciddi bir şekilde ele alacak.
- We also agreed upon a strategy for presenting our concerns to the United States in a coordinated fashion.
- Ayrıca endişelerimizi ABD'ye koordineli bir şekilde sunmak için bir strateji üzerinde anlaştık.
- It brings the Fifteen face-to-face with their responsibilities in a spectacular fashion.
- On Beşler'i sorumluluklarıyla muhteşem bir şekilde yüz yüze getirir.
- We have to continue to exercise it in the fashion familiar to the House.
- Bu özgürlüğü Meclis'in aşina olduğu şekilde kullanmaya devam etmeliyiz.
- The grass-roots movement is being dealt with in the crudest fashion.
- Tabandan gelen hareket en kaba şekilde ele alınmaktadır.
- We can continue in familiar fashion and prepare a fundamental reform with the next Intergovernmental Conference.
- Bilinen şekilde devam edebilir ve bir sonraki Hükûmetlerarası Konferans ile köklü bir reform hazırlayabiliriz.
- We can continue in familiar fashion and prepare a fundamental reform with the next Intergovernmental Conference.
- Bilinen şekilde devam edebilir ve bir sonraki Hükümetlerarası Konferans ile köklü bir reform hazırlayabiliriz.
- HTML commands your web browser to display text and graphics in a specific fashion.
- HTML, web tarayıcınıza metin ve grafikleri belirli bir şekilde görüntülemesi için komut verir.
- Wouldn't you want to remember Tom always in this fashion?
- Tom'u hep bu şekilde hatırlamak istemez misiniz?
- He was able to cook himself dinner, after a fashion.
- Bir şekilde kendi akşam yemeğini pişirebildi.
- I never want to hear you talking in this fashion again.
- Bir daha asla bu şekilde konuştuğunu duymak istemiyorum.
- I never want to hear you talking in this fashion again.
- Asla seni bir daha bu şekilde konuşurken duymak istemiyorum.
Show More (16)
|
| 3 |
fashion |
yapmak |
v. |
|
- He fashioned a cat house from cardboard.
- Kartondan bir kedi evi yaptı.
Show More (-2)
|
| 4 |
fashion |
biçimlendirmek |
v. |
|
- Generally, our ideas have a tendency to be fashioned by our surroundings.
- Genelde, fikirlerimiz çevremiz tarafından biçimlendirilme eğilimindedir.
Show More (-2)
|
| 5 |
fashion |
usul |
suf. |
|
- We prepared the meal in Scottish fashion.
- Yemeği İskoç usulüyle hazırladık.
Show More (-2)
|
| 6 |
fashion |
tarz |
n. |
|
- I am glad that as a British Conservative she has acted in a European fashion.
- Bir İngiliz Muhafazakâr olarak Avrupa tarzında hareket etmiş olmasından memnuniyet duyuyorum.
Show More (-2)
|
