| 1 |
feast |
ziyafet |
n. |
|
- The chefs are all busy preparing the wedding feast.
- Aşçıların hepsi düğün ziyafetini hazırlamakla meşgul.
- I found him in the middle of a midnight feast.
- Onu bir gece yarısı ziyafetinin ortasında buldum.
- That feast was one of the best I ever had.
- O ziyafet şimdiye kadar yediklerimin en iyisiydi.
- All the villagers were invited to the feast.
- Tüm köylüler ziyafete davet edildi.
- This is only a feast.
- Bu sadece bir ziyafet.
- Her lovely voice was a real feast to the ears.
- Güzel sesi kulaklar için gerçek bir ziyafetti.
- I shan't forget that feast as long as I live.
- Yaşadığım sürece o ziyafeti unutmayacağım.
- You are a feast for my eyes.
- Sen benim gözlerim için bir ziyafetsin.
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avcılık, şarap, kadınlar ve ziyafetleri severdi.
- A feast like this is fit for a king!
- Böyle bir ziyafet krallara layıktır!
- The feast was so boring that I took flight almost immediately.
- Ziyafet o kadar sıkıcıydı ki hemen kaçtım.
- You are a feast for my eyes.
- Gözlerim için bir ziyafetsin.
- What a feast!
- Ne ziyafet!
- All the villagers were invited to the feast.
- Bütün köylüler ziyafete davetliydi.
- What a feast!
- Ne ziyafet ama!
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avlanmayı, şarabı, kadınları ve ziyafetleri severdi.
- They say that traditional Vietnamese feasts are living museums.
- Geleneksel Vietnam ziyafetlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.
Show More (14)
|
| 2 |
feast |
bayram |
n. |
|
- All of the Abrahamic religions have feast days.
- Tüm semavi dinlerin bayram günleri vardır.
- Her lovely voice was a real feast to the ears.
- Onun güzel sesi kulaklar için gerçek bir bayramdı.
- During the feast of Hanukkah it is customary to play with a four sided dreidel.
- Hanuka bayramı sırasında dört taraflı bir dreidel ile oynamak gelenekseldir.
Show More (0)
|
| 3 |
feast |
şölen |
n. |
|
- There is a ghost missing from this feast, namely the Council, and the role of the Council presidency.
- Bu şölende eksik olan bir hayalet var, o da Konsey ve Konsey başkanlığının rolü.
- They say that traditional Vietnamese feasts are living museums.
- Geleneksel Vietnam şölenlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.
Show More (-1)
|
| 4 |
feast |
çok keyif veren şey |
n. |
|
- Her concert was a feast for all of us.
- Konseri hepimiz için çok keyifli oldu.
Show More (-2)
|
| 5 |
feast |
ziyafet çekmek |
v. |
|
- You may feast all night, but return to your grave before dawn!
- Bütün gece ziyafet çekebilirsin, ama şafaktan önce mezarına dön!
Show More (-2)
|
