|
- Tom didn't tell me Mary was his fiancée.
- Tom bana Mary'nin onun nişanlısı olduğunu söylememişti.
- I didn't tell Tom Mary was my fiancée.
- Mary'nin benim nişanlım olduğunu Tom'a söylemedim.
- She often speaks about her fiancé.
- O sık sık nişanlısı hakkında konuşur.
- Tom is Mary's fiancé.
- Tom, Mary'nin nişanlısı.
- This is my fiancé.
- Bu benim nişanlım.
- Tom is Mary's fiancé.
- Tom, Mary'nin nişanlısıdır.
- The girl who is dressed in white is my fiancée.
- Beyaz giyinmiş kız benim nişanlımdır.
- Tom is my fiancé.
- Tom benim nişanlım.
- My son, Tom, and his fiancée, Mary, got married today.
- Oğlum Tom ve onun nişanlısı Mary bugün evlendi.
- The girl dressed in white is his fiancée.
- Beyaz giysili kız onun nişanlısıdır.
- Tom didn't tell me Mary was his fiancée.
- Tom bana Mary'nin nişanlısı olduğunu söylemedi.
- Tom has bought a necklace for his fiancée, Mary.
- Tom nişanlısı Mary için bir kolye satın aldı.
- Mary is my fiancée.
- Mary benim nişanlım.
- Sami told his fiancée what happened.
- Sami nişanlısına olanları anlattı.
- The girl dressed in white is his fiancée.
- Beyaz elbiseli kız onun nişanlısı.
- I talked to my fiance last night.
- Dün gece nişanlımla konuştum.
- She often speaks with her fiancé.
- Nişanlısıyla sık sık konuşur.
- She often speaks with her fiancé.
- Nişanlısıyla sık sık konuşuyor.
- My son, Tom, and his fiancée, Mary, got married today.
- Oğlum Tom ve nişanlısı Mary bugün evlendiler.
- That’s his fiancée.
- Şu onun nişanlısı.
- Now I have two fiancées.
- Artık iki nişanlım var.
- That's my fiancé.
- Bu benim nişanlım.
- The girl who is dressed in white is my fiancée.
- Beyaz giymiş kız benim nişanlım.
- I'm Tom's fiancée.
- Ben Tom'un nişanlısıyım.
- He can kiss his fiancée.
- Nişanlısını öpebilir.
- I didn't tell Tom Mary was my fiancée.
- Tom'a Mary'nin nişanlım olduğunu söylemedim.
- She often speaks about her fiancé.
- Sık sık nişanlısı hakkında konuşur.
- He can kiss his fiancée.
- O, nişanlısını öpebilir.
- Tom told me Mary was his fiancée.
- Tom bana Mary'nin nişanlısı olduğunu söyledi.
- Her fiancé gave her a very big ring.
- Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi.
- Where is your fiancée?
- Nişanlınız nerede?
- Kate always shows off the big diamond ring she got from her fiance.
- Kate her zaman nişanlısından aldığı büyük elmas yüzükle hava atar.
- Tom's fiancée was there.
- Tom'un nişanlısı oradaydı.
- Now I have two fiancées.
- Şimdi iki tane nişanlım var.
- Mary is Tom's fiancée.
- Mary, Tom'un nişanlısı.
- I'm Máire's fiancé.
- Ben Máire'in nişanlısıyım.
- Tom told me Mary was his fiancée.
- Tom bana Mary'nin onun nişanlısı olduğunu söyledi.
- That's my fiancé.
- O benim nişanlım.
- Sami told his fiancée what happened.
- Sami olanları nişanlısına anlattı.
- Her fiancé gave her a very big ring.
- Nişanlısı ona çok büyük bir yüzük verdi.
- My fiancée is studying history.
- Nişanlım tarih okuyor.
Show More (38)
|