|
- Such a thing cannot be had for free.
- Böyle bir şey bedavaya elde edilemez.
- We all know that eastward enlargement will not be for free, and this must be said frankly.
- Hepimiz doğuya doğru genişlemenin bedavaya olmayacağını biliyoruz ve bunu açıkça söylemek gerekir.
- Although Go's garbage collector is increasingly efficient, the process doesn't come for free.
- Go'nun çöp toplayıcısı giderek daha verimli hale gelse de, bu işlem bedavaya gelmiyor.
- I don't translate for free.
- Ben bedava çeviri yapmam.
- When I was younger I thought that ice cream vendors could eat as much ice cream as they wanted for free.
- Ben gençken dondurma satıcılarının istedikleri kadar dondurmayı bedava yiyebileceklerini düşünürdüm.
- Nothing costs as much as what one gets for free.
- Hiçbir şey bedavaya elde edilen kadar pahalı değildir.
- Buy one pair of glasses, get the second pair for free.
- Bir gözlük alana ikincisi bedava.
- Mary says that she's willing to do it for free.
- Mary bunu bedavaya yapmak istediğini söylüyor.
- I did it for free.
- Bedavaya yaptım.
- I'm still willing to do that for free.
- Hâlâ bunu bedavaya yapmaya hazırım.
- I did that for free.
- Bunu bedavaya yaptım.
- I got it for free.
- Bedavaya aldım.
- Tom is going to do that for free.
- Tom bunu bedavaya yapacak.
- Tom got these tickets for free.
- Tom bu biletleri bedavaya aldı.
- I'll give it to you for free.
- Sana bunu bedava vereceğim.
- Tom says that he's willing to make you one for free.
- Tom sana bedavaya bir tane yapabileceğini söyledi.
- Buy one pair of shoes and get another pair for free.
- Bir çift ayakkabı alana ikinci çift bedava.
- Did you really get it for free?
- Gerçekten bedavaya mı aldın?
- When I was young I got lots of things for free.
- Gençken birçok şeyi bedavaya alırdım.
- Tom thought he could get that for free.
- Tom bunu bedavaya alabileceğini düşündü.
- I got one from Tom, too, but not for free.
- Ben de Tom'dan bir tane aldım ama bedava değil.
- I thought I could get that for free.
- Bunu bedavaya alabileceğimi düşünmüştüm.
- You can make a computer-to-computer call on the internet for free!
- İnternet üzerinden bilgisayardan bilgisayara bedava arama yapabilirsiniz!
- I got these tickets to the concert for free.
- Bu konser biletlerini bedavaya aldım.
- Tom will do that for free.
- Tom bunu bedavaya yapar.
- If you buy two sandwiches, I'll give you another one for free.
- İki sandviç satın alırsan, sana bedava bir tane daha vereceğim.
- Tom got the ticket for free.
- Tom bileti bedavaya aldı.
- Learn a language for free.
- Bedava dil öğren.
- Learn a language for free.
- Bedavaya bir dil öğrenin.
- Buy one pair of shoes and get another pair for free.
- Bir çift ayakkabı alana bir çift daha bedava.
- Tom is doing that for free.
- Tom bunu bedavaya yapıyor.
- She got the ticket for free.
- Bileti bedavaya aldı.
- I don't like playing music for free.
- Bedava müzik çalmayı sevmiyorum.
- Tom said that he'd be willing to do that for free.
- Tom bunu bedavaya yapabileceğini söyledi.
- Mary did it for free.
- Mary bedavaya yaptı.
- Tom did that for free.
- Tom bunu bedavaya yaptı.
- Tom said that he'd do that for free.
- Tom bunu bedavaya yapacağını söyledi.
- I got this bicycle for free.
- Bu bisikleti bedavaya aldım.
- I'm giving it to you for free.
- Sana bunu bedava veriyorum.
- I'll do it for free.
- Bedavaya yaparım.
- Tom says that he's willing to do it for free.
- Tom bunu bedavaya yapabileceğini söylüyor.
- I got it practically for free.
- Neredeyse bedavaya aldım.
- I got these tickets for free.
- Bu biletleri bedava aldım.
- We get it for free.
- Onu bedavaya alıyoruz.
- Buy one pair of glasses, get the second pair for free.
- Bir çift gözlük alana, ikincisi bedava.
- Fadil thought he could get the milk for free.
- Fadıl sütü bedavaya alabileceğini düşündü.
- I did that for free.
- Bedavaya yaptım.
- Tomorrow, we shave for free.
- Yarın bedava tıraş olacağız.
- I'm giving it to you for free.
- Sana bunu bedava vereceğim.
- She gave a hat for free.
- Bedava bir şapka verdi.
- I cannot teach for free.
- Bedavaya öğretemem.
- I got a ticket for free.
- Bir bileti bedavaya aldım.
- Tom is reluctant to do that for free.
- Tom bunu bedavaya yapmaya isteksiz.
- They give bibles for free.
- Bedava İncil veriyorlar.
- I got it practically for free.
- Onu neredeyse bedavaya aldım.
- They deliver for free.
- Bedavaya teslim ediyorlar.
- You can get it for free.
- Bedavaya alabilirsin.
- Tom told me that he got his xylophone for free.
- Tom bana ksilofonunu bedavaya aldığını söyledi.
- I'm giving it to you for free.
- Sana bedavaya veriyorum.
- I got this CD player for free.
- Bu CD çaları bedavaya aldım.
- I got these tickets for free.
- Bu biletleri bedavaya aldım.
- I do this work for free, simply for the pleasure of doing it.
- Bu işi bedavaya, sadece zevk için yapıyorum.
- Did you really do it for free?
- Gerçekten bedavaya mı yaptın?
- I got the tickets for free.
- Biletleri bedavaya aldım.
- I'll give it to you for free.
- Sana bedavaya vereceğim.
- Tom said he'd be willing to do that for free.
- Tom bunu bedavaya yapabileceğini söyledi.
- They deliver for free.
- Bedava teslim ediyorlar.
- I did that for free.
- Onu bedava yaptım.
- Tom did it for free.
- Tom bedavaya yaptı.
- Tom will sing for free.
- Tom bedavaya şarkı söyleyecek.
- I will never translate something for free.
- Asla bedavaya bir şey çevirmeyeceğim.
- Tom got it for free.
- Tom bedava aldı.
- I'll do that for free.
- Bunu bedavaya yaparım.
- Nothing is as beloved as what one gets for free.
- Hiçbir şey bedavaya elde edilenler kadar sevilmez.
- We're doing it for free.
- Bunu bedavaya yapıyoruz.
- You don't have to pay for it, that's for free.
- Bunun için para ödemenize gerek yok, bu bedava.
- She told me that she got her guitar for free.
- Bana gitarını bedavaya aldığını söyledi.
- Are you really willing to do this for free?
- Bunu gerçekten bedavaya yapmak istiyor musun?
- I did that for Tom for free.
- Tom için bedavaya yaptım.
- He told me that he got his guitar for free.
- Bana gitarını bedavaya aldığını söyledi.
- I got this for free.
- Bunu bedavaya aldım.
- Is it for free?
- Bedava mı?
- Nothing is as expensive as what one gets for free.
- Hiçbir şey bedavaya alınan kadar pahalı değildir.
- Tom got it for free.
- Tom bedavaya aldı.
- I don't translate for free.
- Bedava çeviri yapmam.
Show More (82)
|
|
- A company that does not work efficiently should not be rewarded with an initial generous allocation of rights for free.
- Verimli çalışmayan bir şirket, başlangıçta ücretsiz olarak cömertçe bir hak tahsisi ile ödüllendirilmemelidir.
- Students here get their textbooks for free.
- Buradaki öğrenciler ders kitaplarını ücretsiz alırlar.
- Tom got the ticket for free.
- Tom ücretsiz bilet aldı.
- I thought I could get that for free.
- Bunu ücretsiz alabileceğimi düşündüm.
- Since she was married to an English teacher, she could learn English for free.
- Bir İngilizce öğretmeniyle evli olduğu için ücretsiz İngilizce öğrenebiliyordu.
- I'm happy to teach you German for free.
- Sana ücretsiz Almanca öğretmekten mutluluk duyarım.
- I translate into Esperanto for free.
- Esperanto diline ücretsiz çeviri yapıyorum.
- I got this bicycle for free.
- Bu bisikleti ücretsiz aldım.
- Would you be interested in receiving Narcan for free upon discharge?
- Taburcu olduktan sonra ücretsiz Narcan almak ister misiniz?
- Students here get their textbooks for free.
- Buradaki öğrenciler ders kitaplarını ücretsiz alıyorlar.
- Did you really get it for free?
- Onu gerçekten ücretsiz mi aldın?
- You can get it for free.
- Onu ücretsiz alabilirsin.
- If you buy two sandwiches, I'll give you another one for free.
- Eğer iki sandviç alırsan, sana birini daha ücretsiz veririm.
- Tom told me that he got his xylophone for free.
- Tom ksilofonu ücretsiz aldığını söyledi.
- I got the tickets for free.
- Biletleri ücretsiz aldım.
- Sami gave me a copy of the Quran for free.
- Sami bana Kur'an'ın bir kopyasını ücretsiz verdi.
- Sami gave Layla a copy of the Quran for free.
- Sami, Layla'ya Kuran'ın bir kopyasını ücretsiz olarak verdi.
- They give bibles for free.
- Onlar ücretsiz İncil verirler.
- Learn a language for free.
- Ücretsiz bir dil öğrenin.
- I got a ticket for free.
- Ücretsiz bir bilet aldım.
- I don't like playing music for free.
- Ücretsiz müzik çalmaktan hoşlanmıyorum.
- You don't have to pay for it, that's for free.
- Bu ücretsiz, bunun için ödeme yapmak zorunda değilsiniz.
- I got this CD player for free.
- Ben bu CD çaları ücretsiz aldım.
- Would you be interested in receiving Narcan for free upon discharge?
- Taburcu olduktan sonra ücretsiz olarak Narcan almayı düşünür müsünüz?
- Tom thought he could get that for free.
- Tom, onu ücretsiz alabileceğini düşündü.
- The imam gave Sami a copy of the Quran for free.
- İmam Sami'ye Kuran'ın bir kopyasını ücretsiz verdi.
- With this ticket, two people can enter for free.
- Bu biletle iki kişi ücretsiz girebilir.
- We get it for free.
- Biz onu ücretsiz alırız.
- Tom is reluctant to do that for free.
- Tom bunu ücretsiz yapmakta isteksiz.
- I did it for free.
- Ben bunu ücretsiz yaptım.
- Tom says that he's willing to make you one for free.
- Tom sana ücretsiz bir tane yapmaya istekli olduğunu söylüyor.
- Tom is doing that for free.
- Tom onu ücretsiz yapıyor.
- You can make a computer-to-computer call on the internet for free!
- Ücretsiz olarak internet üzerinden bir bilgisayardan bilgisayara arama yapabilirsiniz!
- Tom will do that for free.
- Tom bunu ücretsiz yapacak.
- She got the ticket for free.
- O bileti ücretsiz aldı.
- Are you really willing to do this for free?
- Bunu ücretsiz yapmaya gerçekten istekli misin?
- Fadil thought he could get the milk for free.
- Fadıl sütü ücretsiz alabileceğini düşünüyordu.
- She gave a hat for free.
- Ücretsiz bir şapka verdi.
- Tom found a place where he could play golf for free.
- Tom ücretsiz golf oynayabileceği bir yer buldu.
- Tickets are available for free at the information desk.
- Biletler danışma masasından ücretsiz olarak temin edilebilir.
- Tom did it for free.
- Tom onu ücretsiz yaptı.
- When I was young I got lots of things for free.
- Gençken,birçok şeyi ücretsiz aldım.
- Mary did it for free.
- Mary onu ücretsiz yaptı.
- Tom did that for free.
- Tom bunu ücretsiz yaptı.
- Is it for free?
- Ücretsiz mi?
- Did you really do it for free?
- Onu gerçekten ücretsiz mi yaptın?
- The students of this school can get textbooks for free.
- Bu okulun öğrencileri ders kitaplarını ücretsiz alabilirler.
- We're doing it for free.
- Bunu ücretsiz yapıyoruz.
- We can call for free on the weekend.
- Hafta sonu ücretsiz arayabiliriz.
- I'll do it for free.
- Bunu ücretsiz yapacağım.
- Tom is going to do that for free.
- Tom bunu ücretsiz yapacak.
- I got this for free.
- Bunu ücretsiz aldım.
- Sami gave copies of the Quran for free.
- Sami, Kuran'ın kopyalarını ücretsiz olarak verdi.
- I'll do that for free.
- Onu ücretsiz yapacağım.
- I will never translate something for free.
- Asla bir şeyi ücretsiz çevirmeyeceğim.
Show More (52)
|
