frantic - English Turkish Sentences
English Turkish
frantic çıldırmış adj.
  • I know Tom is frantic.
  • Tom'un çıldırdığını biliyorum.
  • Tom was frantic.
  • Tom çıldırmıştı.
  • I'm frantic.
  • Ben çıldırdım.
Show More (4)
frantic çılgına dönmüş adj.
  • Tom was frantic, but Mary wasn't.
  • Tom çılgına dönmüştü ama Mary dönmemişti.
  • Tom's frantic.
  • Tom çılgına döndü.
  • Tom is getting frantic.
  • Tom çılgına dönüyor.
Show More (3)
frantic çılgınca adj.
  • I had a frantic rush to finish the project in time.
  • Projeyi zamanında bitirmek konusunda çılgınca bir telaş yaşadım.
  • Lieutenant Dan Anderson responded to the frantic 911 call.
  • Teğmen Dan Anderson çılgınca 911 çağrısına cevap verdi.
  • He made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
  • Hava kararmadan önce çitleri boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişimde bulundu.
Show More (1)
frantic çılgın adj.
  • I got frantic as you didn't call me.
  • Beni aramadığın için çılgına döndüm.
  • Tom seemed to be frantic.
  • Tom çılgın görünüyordu.
  • We're frantic.
  • Çılgınız.
Show More (0)
frantic aşırı heyecanlanmış adj.
  • I know Tom is frantic.
  • Tom'un aşırı heyecanlanmış olduğunu biliyorum.
Show More (-2)