1 |
go for |
gitmek |
v. |
|
- The question is no longer whether exceptions should be made, but how far they go for the United States.
- Soru artık istisnaların yapılıp yapılmaması değil, ABD için ne kadar ileri gidilebileceğidir.
- Her advice that we should go for a European tax is premature and unnecessary.
- Avrupa vergisine gitmemiz gerektiği yönündeki tavsiyesi erken ve gereksizdir.
- Furthermore, it is far from the intention of the Commission to go for an increase in taxes.
- Ayrıca, vergilerde bir artışa gitmek Komisyonun niyeti olmaktan uzaktır.
- I also noted that one of the proposals is that we reform the Agriculture Committee and go for codecision.
- Önerilerden birinin Tarım Komisyonu'nda reform yapılması ve kodifikasyona gidilmesi olduğunu da belirtmiştim.
- I also noted that one of the proposals is that we reform the Agriculture Committee and go for codecision.
- Ayrıca önerilerden birinin Tarım Komitesinde reform yapılması ve ortak karara gidilmesi olduğunu da not ettim.
- Where did you go for vacation?
- Tatil için nereye gittin?
- What do you say to going for a walk?
- Yürüyüşe gitmeye ne dersiniz?
- I went for a swim.
- Yüzmeye gittim.
- Why don't you go for a swim?
- Neden yüzmeye gitmiyorsunuz?
- When I have finished my homework, I'll go for a swim.
- Ödevimi bitirdiğimde yüzmeye gideceğim.
- Where did Tom go for spring break?
- Tom bahar tatili için nereye gitti?
- He went for the doctor.
- Doktora gitti.
- Somebody has to go for help.
- Birinin yardıma gitmesi gerekiyor.
- We're going for a walk in the park.
- Biz parkta yürüyüşe gidiyoruz.
- I'm going to go for it.
- Bunun için gideceğim.
- Where do you go for Christmas?
- Noel için nereye gidersiniz?
- Do you want to go for a swim?
- Yüzmeye gitmek ister misin?
- When I've finished my homework, I'll go for a swim.
- Ev ödevimi bitirdiğimde, yüzmeye gideceğim.
- I went for help.
- Yardım istemeye gittim.
- We went for a walk after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe gittik.
- Tom asked Mary where she wanted to go for lunch.
- Tom, Mary'ye öğle yemeği için nereye gitmek istediğini sordu.
- I'm not going for that.
- Onun için gitmiyorum.
- Tell me where you plan to go for your summer vacation.
- Bana yaz tatilin için nereye gitmeyi planladığını söyle.
- Tom won't be gone for very long.
- Tom çok uzun süre gitmeyecek.
- Can I go for a walk?
- Yürüyüşe gidebilir miyim?
- I was gone for 45 minutes.
- 45 dakikalığına gitmiştim.
- She made it clear that she wanted to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istediğini açıkça belirtti.
- We went for a walk on the beach.
- Sahilde yürüyüşe gittik.
- I'd like to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istiyorum.
- What do you say we go for a swim?
- Yüzmeye gitmemize ne dersin?
- It looks like you went for a swim.
- Yüzmeye gitmiş gibi görünüyorsun.
- I feel like going for a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüşe gitmek istiyor.
- Every morning he would go for a walk.
- Her sabah yürüyüşe giderdi.
- I go for a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe giderim.
- Where did you go for your honeymoon?
- Balayınız için nereye gittiniz?
- You won't believe where Tom and Mary went for their honeymoon.
- Tom ve Mary'nin balayı için nereye gittiklerine inanamayacaksınız.
- He went for the doctor.
- O, doktora gitti.
- Do you want to go for a swim?
- Yüzmeye gitmek istiyor musun?
- I would like to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istiyorum.
- I'll be gone for the weekend.
- Hafta sonu için gitmiş olacağım.
- I go for a run every day.
- Her gün koşmaya giderim.
- Tom went for a doctor.
- Tom bir doktora gitti.
- Tom went for a drive.
- Tom araba sürmeye gitti.
- I suggested going for a walk.
- Yürüyüşe gitmeyi önerdim.
- He suggested that we go for a swim.
- Yüzmeye gitmemizi önerdi.
- Tom didn't know where Mary was going for her summer vacation.
- Tom, Mary'nin yaz tatilinde nereye gideceğini bilmiyordu.
- Tell me where you plan to go for your summer vacation.
- Yaz tatilinde nereye gitmeyi planladığını söyle.
- Where will you go for the vacation?
- Tatil için nereye gideceksin?
- She made it clear that she wanted to go for a swim.
- O yüzmeye gitmek istediğini açıklığa kavuşturdu.
- Tell Tom I'm going to be gone for three weeks.
- Tom'a üç haftalığına gideceğimi söyle.
- Tom didn't know where Mary was going for her summer vacation.
- Tom, Mary'nin yaz tatili için nereye gittiğini bilmiyordu.
- Most of our money goes for food.
- Paramızın çoğunluğu yiyeceğe gidiyor.
- The old television set went for 10 dollars.
- Eski televizyon seti 10 dolara gitti.
- When I've finished my homework, I'll go for a swim.
- Ödevimi bitirdiğimde yüzmeye gideceğim.
- I asked Tom where he had gone for lunch.
- Tom'a, öğle yemeğinde nereye gittiğini sordum.
- When I have finished my homework, I'll go for a swim.
- Ev ödevimi bitirdiğimde, yüzmeye gideceğim.
- I want to go for a walk in the countryside.
- Kırsalda yürüyüşe gitmek istiyorum.
- Layla was gone for four months.
- Leyla dört aylığına gitti.
- Layla and Sami went for a ride.
- Layla ve Sami gezmeye gittiler.
- Tom has gone for good.
- Tom bir daha dönmemek üzere gitti.
- Would you like to go for a bike ride?
- Bisiklete binmeye gitmek ister misin?
- I ate an apple before I went for a walk.
- Yürüyüşe gitmeden önce bir elma yedim.
- Are you going for a walk?
- Yürüyüşe gidiyor musun?
- I'll be gone for three days.
- Üç günlüğüne gitmiş olacağım.
- Tom went for a bike ride.
- Tom bir bisiklete binmek için gitti.
- He said that he goes for a long walk every morning.
- O, her sabah uzun bir yürüyüşe gittiğini söyledi.
- Would you like to go for a walk with me along the shore?
- Kıyı boyunca benimle yürüyüşe gitmek ister misin?
- Where are you going for Christmas vacation?
- Noel tatili için nereye gidiyorsunuz?
- Most of our money goes for food.
- Paramızın çoğu yemeğe gidiyor.
- I want to go for a walk.
- Yürüyüşe gitmek istiyorum.
- I went for a walk to try to sober up.
- Ayılmaya çalışmak için yürüyüşe gittim.
- When I feel fine, I go for a walk.
- İyi hissettiğimde yürüyüşe giderim.
- The party tickets go for ten dollars and upward.
- Parti biletleri on dolar ve üzerine gidiyor.
- I went for a walk with my son.
- Oğlumla birlikte bir yürüyüşe gittim.
- Where're we going for dinner?
- Akşam yemeğine nereye gidiyoruz?
- This morning we went for a lovely stroll around this part of the mountain.
- Bu sabah dağın bu bölümü etrafında hoş bir gezintiye gittik.
- How about going for a swim this weekend?
- Bu hafta sonu yüzmeye gitmeye ne dersin?
- We're going for a walk.
- Biz yürüyüşe gidiyoruz.
- It's my custom to go for a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce bir yürüyüşe gitmek benim alışkanlığımdır.
- Why don't you go for a swim?
- Neden yüzmeye gitmiyorsun?
- Why don't we go for a drive?
- Neden gezmeye gitmiyoruz?
- Estella and I are going for a walk.
- Estella ve ben bir yürüyüşe gidiyoruz.
- I go for a jog every morning before breakfast.
- Her sabah kahvaltıdan önce hafif koşuya giderim.
- Would you mind watching my things while I go for a swim?
- Ben yüzmeye giderken eşyalarıma göz kulak olur musun?
- They used to go for a drive to Nagoya Port on weekends.
- Hafta sonları arabayla Nagoya Limanı'na giderlerdi.
- Tom has been gone for almost a year.
- Tom gideli neredeyse bir yıl oldu.
- I wanted to go for a drive.
- Arabayla gitmek istedim.
- If the weather clears up, we'll go for a walk in the forest.
- Eğer hava açarsa, ormanda yürüyüşe gideceğiz.
- Did Tom say where he went for his summer vacation?
- Tom yaz tatili için nereye gittiğini söyledi mi?
- I used to go for a walk every morning before work.
- Her sabah işe gitmeden önce yürüyüşe çıkardım.
- Tom asked Mary if she wanted to go for a walk.
- Tom Mary'ye yürüyüşe gitmek isteyip istemediğini sordu.
- Tom went for help.
- Tom yardım istemeye gitti.
- I was gone for three hours.
- Üç saatliğine gitmiştim.
- I asked Tom where he had gone for lunch.
- Tom'a öğle yemeği için nereye gittiğini sordum.
- Where did you go for spring break?
- Bahar tatili için nereye gittin?
- What do you say we go for a swim?
- Yüzmeye gitmeye ne dersin?
- Where did you go for vacation?
- Tatil için nereye gittiniz?
- Where will you go for Christmas?
- Noel'de nereye gideceksin?
- Tom suggested that we go for a swim.
- Tom yüzmeye gitmemizi önerdi.
- Tom was gone for three months.
- Tom üç aylığına gitti.
- Want to go for a ride?
- Gezmeye gitmek ister misin?
- Do you want to go for a walk?
- Yürüyüşe gitmek ister misin?
- How many people are going for the trip?
- Geziye kaç kişi gidiyor?
- I go for a walk every other day.
- İki günde bir yürüyüşe giderim.
- Tom has probably gone for a walk.
- Tom muhtemelen yürüyüşe gitti.
- Where do you go for Christmas?
- Noel'de nereye gidiyorsunuz?
- I'm going to go for it.
- Onun için gideceğim.
- Tom was only gone for fifteen minutes.
- Tom sadece on beş dakikalığına gitmişti.
- Last weekend I went for a picnic in the mountains.
- Geçen hafta sonu piknik için dağlara gittim.
- Where did you go for spring break?
- Bahar tatilinde nereye gittin?
- Where will you go for the vacation?
- Tatil için nereye gideceksiniz?
- Where are you going for your holidays this year?
- Bu yıl, tatiliniz için nereye gidiyorsunuz?
- He went for a swim in the lake every morning.
- O, her sabah göle yüzmeye gitti.
- We're going for a hike later if you want to join us.
- Bize katılmak istiyorsan daha sonra yürüyüşe gidiyoruz.
- Tom went for a doctor.
- Tom doktora gitti.
- I often go for a swim in the river.
- Sık sık nehirde yüzmeye giderim.
- How long are you going for?
- Ne kadarlığına gidiyorsun?
- I went for a swim.
- Ben yüzmeye gittim.
- It looks like you went for a swim.
- Yüzmeye gitmişsin gibi görünüyor.
- Would you mind watching my things while I go for a swim?
- Sakıncası yoksa yüzmeye gittiğimde eşyalarıma bakar mısın?
- Where will you go for Christmas?
- Noel için nereye gideceksin?
- Tom has been gone for nearly three years.
- Tom gideli neredeyse üç yıl oldu.
- Tom went for a morning jog.
- Tom bir sabah koşusu için gitti.
- Why don't you go for a walk?
- Neden yürüyüşe gitmiyorsun?
- I was gone for 45 minutes.
- Kırk beş dakikalığına gitmiştim.
- Tom has been gone for almost three years.
- Tom gideli neredeyse üç yıl oldu.
- Shall we go for some coffee?
- Kahve içmeye gidelim mi?
- I want to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istiyorum.
- How long are you going for?
- Ne kadar zaman için gidiyorsun?
- I should like to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istiyorum.
- How about going for a swim?
- Yüzmeye gidelim mi?
- Tom went for lunch at ten past two.
- Tom ikiyi on geçe yemeğe gitti.
- How about going for a swim?
- Yüzmeye gitmeye ne dersin?
- My grandmother goes for a walk in the evening.
- Büyükannem akşam yürüyüşe gidiyor.
- I'll be gone for three days.
- Üç günlüğüne gideceğim.
- Tom has been gone for three months.
- Tom üç ay için gitti.
- Where did you go for your honeymoon?
- Balayı için nereye gittiniz?
- Can you please go for me?
- Lütfen benim için gidebilir misin?
- Where did you all go for New Year's Eve?
- Siz hepiniz yılbaşı için nereye gittiniz?
- Going for a walk with you would make me happy.
- Seninle bir yürüyüşe gitmek beni mutlu ederdi.
- Tom has been gone for over an hour.
- Tom gideli bir saatten fazla oldu.
- The weather is beautiful, so we can go for a walk, can't we?
- Hava güzel, yani yürüyüşe gidebiliriz, değil mi?
- Have you made up your mind where to go for the holidays?
- Tatil için nereye gideceğine karar verdin mi?
- Many peoples of antiquity have been gone for thousands of years, and nobody sheds a tear for them.
- Binlerce yıldır birçok eski kavim kaybolup gidiyor ve kimse onlar için gözyaşı dökmüyor.
- Tom has been gone for three months.
- Tom üç aylığına gitti.
- Tom went for lunch at ten past two.
- Tom ikiyi on geçe öğle yemeğine gitti.
- It's fun to go for a walk in the woods.
- Ormanda yürüyüşe gitmek eğlencelidir.
- Where are you going for your holidays this year?
- Bu yıl tatil için nereye gidiyorsun?
- I'll be gone for the weekend.
- Bu hafta sonu gitmiş olacağım.
- I've been gone for a long time.
- Uzun zamandır gittim.
- I asked her if she wanted to go for a walk.
- Ona yürüyüşe gitmek isteyip istemediğini sordum.
- He suggested that we go for a swim.
- O yüzmeye gitmemizi önerdi.
- They used to go for a drive to Nagoya Port on weekends.
- Hafta sonları Nagoya Limanı'na gezmeye giderlerdi.
- Do you want to go for a swim with me?
- Benimle yüzmeye gitmek ister misin?
- I went for a walk to get some air.
- Ben biraz hava almak için yürüyüşe gittim.
- How about we go for a drink?
- Bir şeyler içmeye gidelim mi ne dersiniz?
- I'll go for a walk.
- Yürüyüşe gideceğim.
- Shall I go for a walk?
- Yürüyüşe gideyim mi?
- Where are you going for Christmas vacation?
- Noel tatili için nereye gidiyorsun?
- Where are you going for the summer?
- Yaz için nereye gidiyorsun?
- Where do you want to go for your summer vacations this year?
- Bu yıl yaz tatilinde nereye gitmek istiyorsun?
- Tom was gone for three months.
- Tom üç aylığına gitmişti.
- Tom went for a walk.
- Tom yürüyüşe gitti.
- Where did you all go for New Year's Eve?
- Yılbaşı gecesi nereye gittiniz?
- Layla went for help.
- Layla yardım istemeye gitti.
- Layla was gone for four months.
- Layla dört aylığına gitmişti.
- Tom went for a swim last night.
- Tom dün gece yüzmeye gitti.
- Would you like to go for a drink or something to eat?
- Bir şeyler içmeye ya da yemeye gitmek ister misin?
Show More (166)
|
2 |
go for |
çıkmak |
v. |
|
- We won't go for a walk if the weather's bad.
- Hava kötüyse yürüyüşe çıkmayacağız.
- Tom and I are going for a walk.
- Tom ve ben yürüyüşe çıkacağız.
- Tom is going for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkıyor.
- I'm going to go for a walk.
- Ben yürüyüşe çıkacağım.
- Let's go for a walk after it stops raining.
- Yağmur durduktan sonra yürüyüşe çıkalım.
- We are going for a walk.
- Yürüyüşe çıkacağız.
- Want to go for a ride?
- Gezintiye çıkmak ister misin?
- We will go for a walk even if it rains.
- Yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağız.
- When it stops raining, we will go for a walk.
- Yağmur durduğunda yürüyüşe çıkacağız.
- We went for a walk on the beach.
- Sahilde yürüyüşe çıktık.
- When the rain stops, we'll go for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıkacağız.
- Tom has probably gone for a walk.
- Tom muhtemelen yürüyüşe çıkmıştır.
- We went for a walk in the square.
- Meydanda yürüyüşe çıktık.
- How about going for a walk after lunch?
- Yemekten sonra yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Would you care to go for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- I think it is fun to go for a walk.
- Bence yürüyüşe çıkmak eğlenceli.
- Let's go for a walk in the park.
- Parkta yürüyüşe çıkalım.
- Is it okay if I go for a walk?
- Bir yürüyüşe çıkmamın sakıncası var mı?
- You need to go for a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çıkmanız gerekir.
- We went for a walk.
- Yürüyüşe çıktık.
- She went for a walk.
- Yürüyüşe çıktı.
- We'll go for a drive next Sunday.
- Önümüzdeki Pazar gezintiye çıkacağız.
- Let's go for a ride in your new car.
- Hadi yeni arabanla bir gezintiye çıkalım.
- Do you want to go for a walk with me?
- Benimle bir yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Why don't you go for a walk?
- Neden yürüyüşe çıkmıyorsun?
- Tom went for a walk in the park.
- Tom parkta yürüyüşe çıktı.
- We are going for a walk.
- Yürüyüşe çıkıyoruz.
- Going for a walk with you would make me happy.
- Seninle yürüyüşe çıkmak beni mutlu ederdi.
- Are we going for a walk?
- Yürüyüşe mi çıkıyoruz?
- Tom and Mary went for a walk even though it was raining.
- Tom ve Mary yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktılar.
- I asked her if she wanted to go for a walk.
- Ona yürüyüşe çıkmak isteyip istemediğini sordum.
- Can I go for a walk?
- Yürüyüşe çıkabilir miyim?
- I'm going to go for a walk.
- Yürüyüşe çıkacağım.
- It's fun to go for a walk in the woods.
- Ormanda yürüyüşe çıkmak çok eğlenceli.
- I feel like going for a walk this morning.
- Bu sabah yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Tom likes going for walks.
- Tom yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.
- I went for a long walk.
- Uzun bir yürüyüşe çıktım.
- Would you mind if I tag along with you next time you go for a walk?
- Bir dahaki sefere yürüyüşe çıktığında peşine takılmamın sakıncası var mı?
- Would you like to go for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- We went for a walk.
- Biz bir yürüyüşe çıktık.
- I go for a walk with my dog.
- Köpeğimle bir yürüyüşe çıkıyorum.
- We are going for a little walk.
- Küçük bir yürüyüşe çıkıyoruz.
- Tom and I are going for a walk.
- Tom ve ben yürüyüşe çıkıyoruz.
- What do you say to going for a walk?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersiniz?
- I ate an apple before I went for a walk.
- Yürüyüşe çıkmadan önce bir elma yedim.
- I'm going for a walk.
- Ben de yürüyüşe çıkıyorum.
- Let's go for a walk in the park.
- Parkta bir yürüyüşe çıkalım.
- I go for a walk every day, except when it rains.
- Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.
- I'll just go for a walk to clear my head.
- Kafamı boşaltmak için yürüyüşe çıkacağım.
- I don't feel like going for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istemiyorum.
- He went for a walk.
- O, yürüyüşe çıktı.
- Do you want to go for a walk with me?
- Benimle yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Tom goes for a walk every morning with his dog.
- Tom her sabah köpeğiyle yürüyüşe çıkıyor.
- I went for a long walk.
- Ben uzun bir yürüyüşe çıktım.
- I go for a walk with my dog.
- Köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum.
- I think I'll go for a walk.
- Sanırım yürüyüşe çıkacağım.
- We went for a walk in the forest.
- Ormanda yürüyüşe çıktık.
- Layla and Sami went for a ride.
- Layla ve Sami gezintiye çıktılar.
- We went for a walk in the square.
- Meydanda bir yürüyüşe çıktık.
- Don't go for a walk naked!
- Yürüyüşe çıplak çıkma!
- You can go for walks on the hills.
- Tepelerde yürüyüşe çıkabilirsin.
- When I feel fine, I go for a walk.
- Kendimi iyi hissettiğimde yürüyüşe çıkıyorum.
- He went for a walk with her this morning.
- Bu sabah onunla yürüyüşe çıktı.
- Why don't you go for a walk?
- Neden yürüyüşe çıkmıyorsunuz?
- I went for a walk early in the morning.
- Sabah erkenden yürüyüşe çıktım.
- Let's go for a ride in my car.
- Hadi arabamla bir gezintiye çıkalım.
- Tom and Mary went for a walk along the beach.
- Tom ve Mary sahil boyunca yürüyüşe çıktılar.
- I want to go for a walk in the countryside.
- Kırsalda yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Can we go for a walk?
- Yürüyüşe çıkabilir miyiz?
- After breakfast, we went for a walk.
- Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktık.
- How about you and I go for a walk?
- Sen ve ben bir yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- If the weather clears up, we'll go for a walk in the forest.
- Hava açarsa, ormanda yürüyüşe çıkarız.
- He went for a walk.
- Yürüyüşe çıktı.
- When it stops raining, we will go for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıkacağız.
- I went for a walk.
- Yürüyüşe çıktım.
- Why don't we go for a walk?
- Neden yürüyüşe çıkmıyoruz?
- I'll go for a walk if the weather improves.
- Hava düzelirse yürüyüşe çıkacağım.
- It's my custom to go for a walk before breakfast.
- Kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkmak benim adetimdir.
- Do you want to go for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Tom likes going for walks.
- Tom yürüyüşe çıkmayı sever.
- I don't want to go for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istemiyorum.
- I'll go for a walk.
- Yürüyüşe çıkacağım.
- I go for a walk every other day.
- İki günde bir yürüyüşe çıkıyorum.
- I'm going for a walk.
- Ben yürüyüşe çıkıyorum.
- I go for a run every day.
- Her gün koşuya çıkıyorum.
- We're going for a walk.
- Yürüyüşe çıkıyoruz.
- I went for a walk to get some air.
- Biraz hava almak için yürüyüşe çıktım.
- Since it was a fine day, I went for a walk.
- Güzel bir gün olduğu için yürüyüşe çıktım.
- You need to go for a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çıkmalısın.
- Tom wanted to go for a drive.
- Tom gezintiye çıkmak istedi.
- Do you want to go for a walk later?
- Sonra yürüyüşe çıkmak ister misin?
- She likes to go for solitary walks.
- Yalnız yürüyüşlere çıkmayı sever.
- Come on, let's go for a walk.
- Hadi, yürüyüşe çıkalım.
- Let's go for a walk.
- Yürüyüşe çıkalım.
- Tom and Mary went for a walk even though it was raining.
- Tom ve Mary yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktı.
- Shall I go for a walk?
- Yürüyüşe çıkayım mı?
- We went for a walk in the park.
- Parkta yürüyüşe çıktık.
- Are you going for a walk?
- Yürüyüşe mi çıkıyorsun?
- Tom didn't want to go for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istemedi.
- Tom doesn't want to go for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- Is it okay if I go for a walk?
- Yürüyüşe çıksam sorun olur mu?
- We went for a walk in the park.
- Parkta bir yürüyüşe çıktık.
- The weather is beautiful, so we can go for a walk, can't we?
- Hava çok güzel, o yüzden yürüyüşe çıkabiliriz, değil mi?
- It was such a pleasant day that we went for a walk.
- O kadar güzel bir gündü ki, yürüyüşe çıktık.
- This morning we went for a lovely stroll around this part of the mountain.
- Bu sabah dağın bu kısmında güzel bir gezintiye çıktık.
- Estella and I are going for a walk.
- Estella ve ben yürüyüşe çıkıyoruz.
- When it stops raining, let's go for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıkalım.
- Tom went for a walk.
- Tom yürüyüşe çıktı.
- I went for a short walk.
- Kısa bir yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk with my son.
- Oğlumla yürüyüşe çıktık.
- We won't go for a walk if the weather's bad.
- Hava kötüyse yürüyüşe çıkmayız.
- We're going for a walk in the park.
- Parkta yürüyüşe çıkacağız.
- I needed to go for a ride.
- Bir gezintiye çıkmam gerekiyordu.
- Would you like to go for a walk with me?
- Benimle yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Let's go for a walk after it stops raining.
- Yağmur dindikten sonra yürüyüşe çıkalım.
- Tom wanted to go for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istedi.
- Let's go for a walk to the mountains.
- Hadi dağlara doğru yürüyüşe çıkalım.
- I want to go for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- How about going for a walk?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Would you like to go for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misiniz?
- Don't go for a walk naked!
- Çıplak yürüyüşe çıkma!
- I'd like to go for a walk.
- Ben bir yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- She wouldn't go for a walk with him.
- Onunla yürüyüşe çıkmazdı.
- I'm not in the mood to go for a walk.
- Yürüyüşe çıkacak havada değilim.
- How about going for a walk after lunch?
- Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Would you like to go for a walk with me along the shore?
- Benimle sahil boyunca yürüyüşe çıkmak ister misin?
- I'd like to go for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- She went for a walk with him this morning.
- Bu sabah onunla yürüyüşe çıktı.
- I'm going for a walk.
- Yürüyüşe çıkıyorum.
- When it stops raining, let's go for a walk.
- Yağmur durduğunda yürüyüşe çıkalım.
- We went for a walk after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıktık.
- How about you and I go for a walk?
- Sen ve ben yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Come on, let's go for a walk.
- Haydi yürüyüşe çıkalım.
- When the rain stops, we'll go for a walk.
- Yağmur durduğunda yürüyüşe çıkarız.
- Do you want to go for a walk later?
- Daha sonra bir yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Let's go for a midnight swim.
- Bir gece yarısı yüzmesine çıkalım.
- I suggested going for a walk.
- Yürüyüşe çıkmayı önerdim.
- I went for a walk after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- Tom and Mary went for a walk in the park together.
- Tom ve Mary birlikte parkta yürüyüşe çıktılar.
- What we're going to do today is go for a walk.
- Bugün yapacağımız şey yürüyüşe çıkmak.
- Tom went for a morning jog.
- Tom sabah koşusuna çıktı.
- I went for a walk to try to sober up.
- Ayılmak için yürüyüşe çıktım.
- Tom asked Mary if she wanted to go for a walk.
- Tom, Mary'ye yürüyüşe çıkmak isteyip istemediğini sordu.
- He said that he goes for a long walk every morning.
- Her sabah uzun bir yürüyüşe çıktığını söyledi.
- The little boy goes for a walk with his mother.
- Küçük çocuk annesiyle yürüyüşe çıkıyor.
Show More (142)
|
3 |
go for |
tercih etmek |
v. |
|
- Let us go for rail rather than for lorries!
- Kamyon yerine demiryolunu tercih edelim!
- Let us go for rail rather than for lorries.
- Kamyon yerine demiryolunu tercih edelim.
- Even the home of liberalism did not go for this option.
- Liberalizmin evi bile bu seçeneği tercih etmedi.
- I prefer going for a walk to seeing the movie.
- Yürüyüşe gitmeyi film izlemeye tercih ederim.
- I'd rather go for a walk.
- Yürüyüşe çıkmayı tercih ederim.
- I prefer going for a walk to seeing the movie.
- Yürüyüşe çıkmayı film izlemeye tercih ederim.
- I'd rather go for a walk than see the movie.
- Film izlemektense yürüyüşe çıkmayı tercih ederim.
- I'd rather go for a walk than see the movie.
- Film izlemektense yürümeyi tercih ederim.
Show More (5)
|
4 |
go for |
geçerli olmak |
v. |
|
- The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply.
- Aynı şey, geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir.
- The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply.
- Aynı şey, yalnızca geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir.
Show More (-1)
|
5 |
go for |
sevmek |
v. |
|
- I don't go for men of his type.
- Onun tipindeki insanları sevmem.
- Women seem to go for Tom.
- Kadınlar Tom'u seviyor gibi görünüyor.
Show More (-1)
|
6 |
go for |
almaya gitmek |
v. |
|
- Did you get what you went for?
- Almaya gittiği şeyi aldın mı?
- I'm going for help.
- Yardım almaya gidiyorum.
Show More (-1)
|
7 |
go for |
keyif almak |
v. |
|
- Tom enjoyed going for walks with Mary.
- Tom Mary ile yürüyüşe çıkmaktan keyif alırdı.
- Tom enjoyed going for walks with Mary.
- Tom, Mary ile yürüyüşe çıkmaktan keyif aldı.
Show More (-1)
|
8 |
go for |
ulaşmak |
v. |
|
- Our policy is now clear we want to go for the big solution on this issue.
- Politikamız artık nettir, bu konuda büyük çözüme ulaşmak istiyoruz.
Show More (-2)
|
9 |
go for |
çağırmak |
v. |
|
- Go for help.
- Yardım çağır.
Show More (-2)
|
10 |
go for |
beğenmek |
v. |
|
- He didn't go for the idea.
- O, fikri beğenmedi.
Show More (-2)
|
11 |
go for |
hoşlanmak |
v. |
|
- I don't go for men of his type.
- Onun tipindeki erkeklerden hoşlanmam.
Show More (-2)
|