1 |
hail |
selamlamak |
v. |
|
- Some speakers have hailed the Valencia Summit as a success.
- Bazı konuşmacılar Valencia Zirvesini bir başarı olarak selamladılar.
- People hailed him as king.
- Halk onu kral diye selamladı.
- People hailed him as king.
- İnsanlar onu kral olarak selamladı.
- The crowd hailed the winner.
- Kalabalık, kazananı selamladı.
- It's hailing.
- Selamlıyor.
- Hail, Caesar, those who are about to die salute you.
- Selam Sezar, ölmek üzere olanlar seni selamlıyor.
- The people hailed the victory.
- İnsanlar zaferi selamladılar.
- The people hailed the victory.
- İnsanlar zaferi selamladı.
Show More (5)
|
2 |
hail |
dolu |
n. |
|
- The hail cracked the window.
- Dolu, pencereyi çatlattı.
- How does hail form?
- Dolu nasıl oluşur?
- The hail harmed the crops.
- Dolu ekinlere zarar verdi.
- The hail cracked the window.
- Dolu, camı kırdı.
Show More (1)
|
3 |
hail |
taksi çağırmak |
v. |
|
- Tom hailed a cruising taxi.
- Tom ağır ağır yolcu arayan bir taksiyi çağırdı.
- He hailed a cruising taxi.
- O bir taksi çağırdı.
- There's no need to hail a taxi.
- Bir taksi çağırmaya hiç gerek yok.
- There's no need to hail a taxi.
- Taksi çağırmaya gerek yok.
Show More (1)
|
4 |
hail |
dolu yağmak |
v. |
|
- It's hailing.
- Dolu yağıyor.
- Have you ever seen it hail?
- Hiç dolu yağdığını gördün mü?
Show More (-1)
|
5 |
hail |
yaşasın |
interj. |
|
Show More (-2)
|
6 |
hail |
alkışlamak |
v. |
|
- The crowd hailed the winner.
- Kalabalık, kazananı alkışladı.
Show More (-2)
|