| 1 |
happily |
mutlu bir şekilde |
adv. |
|
- The couple has been living happily together since.
- Çift o zamandan beri beraber mutlu bir şekilde yaşıyor.
- The two young girls smiled happily.
- İki genç kız mutlu bir şekilde gülümsedi.
- Everybody in the picture is smiling happily.
- Resimdeki herkes mutlu bir şekilde gülümsüyor.
- Nancy smiled happily.
- Nancy, mutlu bir şekilde gülümsedi.
- She sang happily.
- Mutlu bir şekilde şarkı söyledi.
- She laughed happily.
- Mutlu bir şekilde güldü.
- She sang happily.
- O, mutlu bir şekilde şarkı söyledi.
- The girl is happily reading.
- Kız mutlu bir şekilde kitap okuyor.
- She smiled happily.
- Mutlu bir şekilde gülümsedi.
- The girl is reading happily.
- Kız mutlu bir şekilde okuyor.
- The story ends happily.
- Hikaye, mutlu bir şekilde sona erer.
- The girl is happily reading.
- Kız mutlu bir şekilde okuyor.
- The bird in the cage is singing happily.
- Kafesteki kuş mutlu bir şekilde ötüyor.
- The birds were chirping happily.
- Kuşlar mutlu bir şekilde cıvıldıyordu.
Show More (11)
|
| 2 |
happily |
mutlulukla |
adv. |
|
- Something that I shall also happily have included in the Minutes ?
- Tutanaklara dahil etmekten mutluluk duyacağım bir şey mi?
- She at once made herself a salad and ate it happily.
- Bir anda kendine bir salata yaptı ve mutlulukla yedi.
- She at once made herself a salad and ate it happily.
- Hemen kendine bir salata yaptı ve mutlulukla yedi.
- Tomoko bounced happily out the door.
- Tomoko mutlulukla zıplayarak kapıdan çıktı.
Show More (1)
|
| 3 |
happily |
bereket versin ki |
adv. |
|
- Happily, the workaholic did not die.
- Bereket versin ki, işkolik ölmedi.
Show More (-2)
|
| 4 |
happily |
çok şükür |
adv. |
|
- Happily, the workaholic did not die.
- Çok şükür, işkolik ölmedi.
Show More (-2)
|
