|
- There is no hesitation in cherry-picking the most promising immigrants, or those who serve our interests.
- En umut vaat eden ya da çıkarlarımıza hizmet eden göçmenleri seçme konusunda hiçbir tereddüt yok.
- In the final vote, we chose, in spite of our hesitations, to vote in favour of the report.
- Son oylamada tereddütlerimize rağmen rapor lehinde oy kullanmayı tercih ettik.
- I therefore have no hesitation and no qualms in proposing that this initiative be rejected.
- Bu nedenle, bu girişimin reddedilmesini önermekte hiçbir tereddüt ve çekince duymuyorum.
- You showed no hesitation in promptly adopting a position on the matter.
- Bu konuda derhal bir tutum benimsemekte hiç tereddüt göstermediniz.
- You showed no hesitation in promptly adopting a position on the matter.
- Bu konuda derhal bir tutum benimsemekte hiçbir tereddüt göstermediniz.
- We are all agreed without much hesitation that this inquiry falls within the remit of the United Nations.
- Bu soruşturmanın Birleşmiş Milletler'in görev alanına girdiği konusunda hepimiz tereddütsüz hemfikiriz.
- In real combat, you must not forget that hesitation is a very dangerous thing.
- Gerçek savaşta, tereddütün çok tehlikeli bir şey olduğunu unutmamalısınız.
- After some hesitation, he laid the book on the desk.
- Biraz tereddütten sonra kitabı masaya koydu.
- Fadil had hesitations about that.
- Fadıl'ın bu konuda tereddütleri vardı.
- A moment's hesitation may cost a pilot his life.
- Bir anlık tereddüt, bir pilotun hayatına mal olabilir.
- A moment's hesitation may cost a pilot his life.
- Bir anlık tereddüt bir pilotun hayatına mal olabilir.
- Fadil had hesitations about that.
- Fadıl'ın o konuda tereddütleri vardı.
- His hesitation made me doubt.
- Tereddütü beni şüpheye düşürdü.
Show More (10)
|
