1 |
humble |
mütevazı |
adj. |
|
- You can count on the cooperation of the humble group I represent within my political group on all those positive issues.
- Siyasi grubum içerisinde temsil ettiğim mütevazı grubun tüm bu olumlu konulardaki işbirliğine güvenebilirsiniz.
- This, however, is of course a little, humble wish for the future on the part of my country.
- Ancak bu elbette ülkem adına geleceğe yönelik küçük ve mütevazı bir temenni.
- This, however, is of course a little, humble wish for the future on the part of my country.
- Ancak bu elbette ülkem adına geleceğe yönelik küçük ve mütevazı bir temennidir.
- Danes are, after all, a humble people.
- Ne de olsa Danimarkalılar mütevazı insanlardır.
- That is why humble fishermen have always been unwittingly engaged in sustainable development.
- Bu nedenle mütevazı balıkçılar her zaman farkında olmadan sürdürülebilir kalkınmaya dahil olmuşlardır.
- The axe does not go to a humble neck.
- Balta mütevazı bir boyuna gitmez.
- I'm the humblest person on this planet.
- Ben bu gezegen üzerideki en mütevazı insanım.
- Fadil is humble and very knowledgeable.
- Fadıl mütevazı ve çok bilgilidir.
- Tom is a humble man.
- Tom mütevazi bir adam.
- I'm humble.
- Ben mütevaziyim.
- Welcome to our humble home.
- Bizim mütevazı evimize hoş geldiniz.
- He's a quite humble man in spite of all he's achieved.
- Başardığı onca şeye rağmen oldukça mütevazı bir adam.
- Tom isn't a very humble person.
- Tom pek mütevazı biri değildir.
- I come from a humble background.
- Ben mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- Tom was from a humble background, but he became one of the richest men in the country.
- Tom mütevazı bir geçmişten geliyordu, ama ülkenin en zengin adamlarından biri oldu.
- Tom is very humble.
- Tom çok mütevazı.
- This man is very humble.
- Bu adam çok mütevazı.
- Here's my humble contribution.
- İşte benim mütevazı katkım.
- Tom was from a humble background, but he became one of the richest men in the country.
- Tom'un mütevazı bir geçmişi vardı ama o ülkenin en zengin adamlarından biri haline geldi.
- The humble man is getting along with his neighbors.
- Mütevazı adam komşularıyla iyi geçiniyor.
- Tom is a humble man.
- Tom mütevazı bir adamdır.
- Welcome to our humble home.
- Mütevazı evimize hoş geldin.
- I'm an extremely humble person.
- Ben son derece mütevazı bir insanım.
- I come from a humble background.
- Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I am just a humble teacher.
- Ben sadece mütevazı bir öğretmenim.
Show More (22)
|
2 |
humble |
alçakgönüllü |
adj. |
|
- His father is a humble man.
- Babası alçakgönüllü bir adamdır.
- I'm an extremely humble person.
- Ben son derece alçakgönüllü bir insanım.
- I'm very humble.
- Ben çok alçakgönüllüyüm.
- I'm the humblest person on this planet.
- Ben bu gezegendeki en alçakgönüllü insanım.
- Tom isn't a very humble person.
- Tom çok alçakgönüllü biri değil.
- This man is very humble.
- Bu adam çok alçakgönüllü.
- Tom was very a humble person.
- Tom çok alçakgönüllü biriydi.
- I'm the humblest person on this planet.
- Bu gezegendeki en alçakgönüllü insanım.
- Tom is humble.
- Tom alçakgönüllü.
- I'm humble.
- Ben alçakgönüllüyüm.
- Fadil is humble and very knowledgeable.
- Fadıl alçakgönüllü ve çok bilgili.
- He's a quite humble man in spite of all he's achieved.
- Bütün başarılarına rağmen oldukça alçakgönüllü bir adamdır.
- Tom is very humble.
- Tom çok alçakgönüllüdür.
- Despite his achievements, he is very humble and doesn't boast about them.
- Başarılarına rağmen çok alçakgönüllüdür ve bunlarla övünmez.
- Tom is a very humble person.
- Tom çok alçakgönüllü bir insandır.
- Tom was humble.
- Tom alçakgönüllüydü.
Show More (13)
|
3 |
humble |
alçak gönüllü |
adj. |
|
- You're too humble.
- Çok alçak gönüllüsün.
- The humble man is getting along with his neighbors.
- Alçak gönüllü adam komşuları ile iyi geçiniyor.
- You're too humble.
- Sen çok alçak gönüllüsün.
Show More (0)
|
4 |
humble |
boyun eğmek |
v. |
|
- The villagers were humbled by the King's army.
- Köylüler Kral'ın ordusuna boyun eğdiler.
Show More (-2)
|
5 |
humble |
sıradan |
adj. |
|
- She is not ashamed of her humble background.
- Sıradan geçmişinden utanç duymuyor.
Show More (-2)
|
6 |
humble |
fakirhane olan |
adj. |
|
- Welcome to our humble home.
- Fakirhanemize hoş geldiniz.
Show More (-2)
|
7 |
humble |
ayakları yere basan |
adj. |
|
- The real problem is to attract long-term, humble, down-to-earth funding for the necessary investments.
- Asıl sorun, gerekli yatırımlar için uzun vadeli, mütevazı ve ayakları yere basan finansman sağlamaktır.
Show More (-2)
|