incoming - English Turkish Sentences
English Turkish
incoming gelir n.
  • I encourage the incoming Greek presidency to finalise these negotiations as soon as possible.
  • Yunanistan'ın gelecek dönem başkanlığını bu müzakereleri mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmaya teşvik ediyorum.
  • We plan to organise an international conference on the subject in conjunction with the incoming Italian Presidency.
  • İtalya'nın gelecek dönem başkanlığı ile birlikte bu konuda uluslararası bir konferans düzenlemeyi planlıyoruz.
  • We cannot deny the fact that the revision which will be adopted will apply to the incoming countries.
  • Kabul edilecek revizyonun gelen ülkeler için de geçerli olacağı gerçeğini inkar edemeyiz.
Show More (2)
incoming yeni gelen adj.
  • In Borneo, there is a similar conflict between adherents of the animist religions and the incoming Muslims.
  • Borneo'da animist dinlerin taraftarları ile yeni gelen Müslümanlar arasında benzer bir çatışma var.
  • In Borneo, there is a similar conflict between adherents of the animist religions and the incoming Muslims.
  • Borneo'da animist dinlerin taraftarları ile yeni gelen Müslümanlar arasında benzer bir çatışma yaşanmaktadır.
Show More (-1)
incoming yeni (hükümet/yıl) n., adj.
  • Progress on this lies in the hands of the incoming administration in Turkey, not the EU.
  • Bu konuda ilerleme kaydetmek AB'nin değil Türkiye'deki yeni yönetimin elindedir.
Show More (-2)
incoming yaklaşıyor expr.
  • There's a storm incoming.
  • Fırtına yaklaşıyor.
Show More (-2)