|
- Developing countries themselves take insufficient interest in the importance of education.
- Gelişmekte olan ülkelerin kendileri eğitimin önemine yeterince ilgi göstermemektedir.
- Moreover, there is already a high degree of media interest in this proposal.
- Ayrıca bu teklife halihazırda yüksek derecede bir medya ilgisi bulunmaktadır.
- The Commission has shown a great deal of interest in this sector.
- Komisyon bu sektöre büyük bir ilgi göstermiştir.
- Developing countries themselves take insufficient interest in the importance of education.
- Gelişmekte olan ülkelerin kendileri de eğitimin önemine yeterince ilgi göstermemektedir.
- There has been some interest in my commitment to Austria.
- Avusturya'ya verdiğim taahhüde biraz ilgi oldu.
- There is, therefore, widespread acceptance of the concept and interest in it.
- Bu nedenle, kavramın yaygın bir kabulü ve buna yönelik bir ilgi söz konusudur.
- Parliament's interest in this issue is most welcome.
- Parlamentonun bu konuya gösterdiği ilgi memnuniyet vericidir.
- Unlike its predecessors, the current American administration shows little interest in a strong and united Europe.
- Seleflerinin aksine, mevcut Amerikan yönetimi güçlü ve birleşik bir Avrupa'ya pek ilgi göstermiyor.
- We must start to show an interest in this kind of debate and initiative.
- Bu tür tartışma ve girişimlere ilgi göstermeye başlamalıyız.
- There is major interest in these issues among citizens and journalists.
- Vatandaşlar ve gazeteciler arasında bu konulara büyük ilgi var.
- This has given rise to increased interest in the EU in the world around us.
- Bu durum, çevremizdeki dünyada AB'ye olan ilginin artmasına yol açmıştır.
- In 2001, Serbia was the new concern, whereupon there was slightly less interest in the former priorities.
- 2001 yılında Sırbistan yeni endişe kaynağıydı, bunun üzerine eski önceliklere olan ilgi biraz daha azaldı.
- Secondly, I would put to him that there is a major interest in the accession countries.
- İkinci olarak, katılım sürecindeki ülkelere yönelik büyük bir ilgi olduğunu belirtmek isterim.
- I should like first of all to emphasise my personal interest in this subject.
- Her şeyden önce bu konuya olan kişisel ilgimi vurgulamak isterim.
- What is most notable, I think, is the United States's lack of interest in common solutions.
- Bence en dikkat çekici olan, ABD'nin ortak çözümlere ilgi göstermemesidir.
- Parliament has shown an active interest in this subject for some time.
- Parlamento bir süredir bu konuya aktif bir ilgi göstermektedir.
- Secondly, I would put to him that there is a major interest in the accession countries.
- İkinci olarak katılım sürecindeki ülkelere yönelik büyük bir ilgi olduğunu belirtmek isterim.
- I thank all the Members of Parliament for their great interest in and support for this proposal.
- Bu teklife gösterdikleri büyük ilgi ve verdikleri destek için tüm Parlamento Üyelerine teşekkür ederim.
- I fully share your interest in cooperation networks and activities between regions.
- Bölgeler arası işbirliği ağlarına ve faaliyetlerine olan ilginizi tamamen paylaşıyorum.
- This explains my political interest in supporting and defending the resolution.
- Bu da benim kararı destekleme ve savunma konusundaki siyasi ilgimi açıklamaktadır.
- We are also aware that interest in research issues has, to a very large extent, revolved around stem cell research.
- Araştırma konularına olan ilginin çok büyük ölçüde kök hücre araştırmaları etrafında döndüğünün de farkındayız.
- This explains my political interest in supporting and defending the resolution.
- Bu da benim kararı destekleme ve savunma konusundaki siyasi ilgimi açıklıyor.
- How can we expect people to take an interest in a policy which itself declares that it does not protect their interests?
- İnsanların kendi çıkarlarını korumadığını bizzat beyan eden bir politikaya ilgi göstermelerini nasıl bekleyebiliriz?
- There is clearly now at last an increasing interest in EU issues around Europe.
- Avrupa'da AB konularına yönelik ilginin nihayet artmakta olduğu açıktır.
- I have noted Parliament's continuing interest in participating in the FSPG.
- Parlamento'nun FSPG'ye katılım konusunda devam eden ilgisini not ettim.
- Public interest in food safety is immense, as we know.
- Bildiğimiz gibi gıda güvenliğine yönelik kamuoyu ilgisi çok büyük.
- There is interest in the issue and, in principle, there is a readiness to provide funds.
- Konuya ilgi var ve ilke olarak fon sağlamaya hazırız.
- It is very reassuring that so many colleagues have taken such an interest in aquaculture.
- Bu kadar çok meslektaşımızın su ürünleri yetiştiriciliğine bu kadar ilgi göstermesi çok güven verici.
- We have taken note of ECOFINs interest in receiving a report on these issues.
- ECOFIN'in bu konulara ilişkin bir rapor alma konusundaki ilgisini not ettik.
- The USA has no interest in or concerns about the EU.
- ABD'nin AB'ye karşı hiçbir ilgisi ya da kaygısı yoktur.
- I am very glad that interest in the Berlaymont building is spreading.
- Berlaymont binasına olan ilginin yayılmasından çok memnunum.
- There are also new elements of interest in the field of cooperation.
- İşbirliği alanında da yeni ilgi unsurları bulunmaktadır.
- I should like first of all to emphasise my personal interest in this subject.
- Öncelikle bu konuya duyduğum kişisel ilgiyi vurgulamak isterim.
- I think we should be proud of this interest in participating in European cooperation.
- Avrupa işbirliğine katılma konusundaki bu ilgimizden gurur duymamız gerektiğini düşünüyorum.
- There are also new elements of interest in the field of cooperation.
- İşbirliği alanında da ilgi çekici yeni unsurlar bulunmaktadır.
- I am very glad that interest in the Berlaymont building is spreading.
- Berlaymont binasına olan ilginin yayılmasından büyük memnuniyet duyuyorum.
- I should like to thank Parliament for its very strong interest in safeguarding and preserving the ICC.
- Parlamento'ya UCM'nin korunması ve muhafaza edilmesine gösterdiği güçlü ilgi için teşekkür etmek isterim.
- This is an issue on which the European Parliament expressed great interest in its resolution of 25 September 2002.
- Bu, Avrupa Parlamentosu'nun 25 Eylül 2002 tarihli kararında büyük ilgi gösterdiği bir konudur.
- The neighbouring countries will take a great interest in this too.
- Komşu ülkeler de bu konuya büyük ilgi göstereceklerdir.
- Turkey has for several years made clear its interest in establishing closer relations with the European Union.
- Türkiye birkaç yıldır Avrupa Birliği ile daha yakın ilişkiler kurmaya yönelik ilgisini açıkça ortaya koymuştur.
- Unlike its predecessors, the current American administration shows little interest in a strong and united Europe.
- Seleflerinin aksine mevcut Amerikan yönetimi güçlü ve birleşik bir Avrupa'ya pek ilgi göstermiyor.
- Some have an interest in our debates on the environment.
- Bazılarının çevre konusundaki tartışmalarımıza ilgisi var.
- There is a great deal of interest in it.
- Bu konuya büyük bir ilgi var.
- That is why the agricultural sector has a particularly great interest in achieving high quality in the upstream market.
- Bu nedenle tarım sektörü, yukarı akış pazarında yüksek kaliteye ulaşma konusunda özellikle büyük bir ilgiye sahiptir.
- Parliament's interest in this issue is most welcome.
- Parlamento'nun bu konuya gösterdiği ilgi memnuniyetle karşılanmaktadır.
- There is, therefore, widespread acceptance of the concept and interest in it.
- Bu nedenle, bu kavram yaygın bir şekilde kabul ve ilgi görmektedir.
- At this very moment, there is the risk that our interest in the Western Balkans is waning.
- Şu anda Batı Balkanlar'a olan ilgimizin azalması riski var.
- The Commission presented an ambitious proposal; but a number of Member States evidently have little interest in it.
- Komisyon iddialı bir öneri sunmuştur; ancak bazı Üye Devletlerin buna pek ilgi göstermediği görülmektedir.
- The interest in wiping out poverty is hypocritical.
- Yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik ilgi ikiyüzlüdür.
- This issue has aroused great interest in cultural circles and among representatives of the film industry in Sweden.
- Bu konu İsveç'teki kültür çevrelerinde ve film endüstrisi temsilcileri arasında büyük ilgi uyandırmıştır.
- I have noted Parliament's continuing interest in participating in the FSPG.
- Parlamento'nun FSPG'ye katılmaya devam eden ilgisini not ettim.
- I therefore want to encourage public interest in space.
- Bu nedenle halkın uzaya olan ilgisini teşvik etmek istiyorum.
- Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
- Tom'un açık hava sporlarına fazla ilgisi yoktur.
- I lost interest in money a long time ago.
- Paraya olan ilgimi uzun zaman önce kaybettim.
- He has a great interest in Japanese.
- Japoncaya büyük ilgisi var.
- I have no interest in fashion.
- Modaya hiç ilgi duymuyorum.
- Tom has no interest in golf.
- Tom'un golfe ilgisi yok.
- Thank you for your interest in our company.
- Firmamıza olan ilgin için teşekkürler.
- He showed little interest in books or music.
- Kitaplara ya da müziğe çok az ilgi gösterdi.
- Alfred has lost interest in this project.
- Alfred bu projeye olan ilgisini kaybetti.
- Tom has no interest in politics.
- Tom'un politikaya ilgisi yok.
- Tom is a person of interest in Mary's disappearance.
- Tom, Mary'nin kaybolmasında ilgi çeken bir kişidir.
- She showed great interest in the photos.
- Fotoğraflara büyük ilgi gösterdi.
- I have no interest in his private life.
- Onun özel yaşamına hiç ilgi duymuyorum.
- I have a great interest in the evolution of dinosaurs.
- Dinozorların evrimine büyük ilgi duyuyorum.
- He has an interest in collecting insects.
- Böcek toplamaya ilgi duyuyor.
- My uncle has a deep interest in art.
- Dayın sanata karşı derin bir ilgisi var.
- After a few minutes, I began to lose interest in the conversation.
- Birkaç dakika sonra, konuşmaya olan ilgimi kaybetmeye başladım.
- I have lost interest in it.
- İlgimi yitirdim.
- Languages belong to all their speakers, who have a common interest in utility and in beauty.
- Diller, faydaya ve güzelliğe karşı ortak bir ilgisi olan tüm konuşmacılarına aittir.
- In addition to mathematics, physics and astronomy, Newton also had an interest in alchemy, mysticism and theology.
- Matematik, fizik ve astronomiye ilaveten Newton'un aynı zamanda simya, mistisizm ve teolojiye bir ilgisi vardı.
- I lost interest in collecting stamps.
- Pul toplamaya ilgimi yitirdim.
- Tom has no interest in science.
- Tom'un bilimle ilgisi yok.
- Mary has an interest in Japanese language and history.
- Mary'nin Japon dili ve tarihine ilgisi var.
- Tom had a great interest in painting.
- Tom resim yapmaya büyük ilgi duyuyordu.
- Tom seems to have no interest in baseball.
- Tom beyzbola ilgisi yok gibi görünüyor.
- I have an interest in photography.
- Fotoğrafçılığa ilgim var.
- Tom has lost interest in Mary.
- Tom, Mary'ye ilgisini kaybetti.
- I've lost interest in golf.
- Golfe olan ilgimi kaybettim.
- Tom took an interest in Mary.
- Tom Mary'ye ilgi duydu.
- I've lost my interest in living.
- Ben yaşama ilgimi kaybettim.
- Bob lost interest in rock music.
- Bob, rock müziğe ilgisini kaybetti.
- Tom has lost interest in doing that.
- Tom bunu yapmaya olan ilgisini kaybetti.
- I lost interest in collecting stamps.
- Pul koleksiyonuna olan ilgimi kaybettim.
- My son took an early interest in politics.
- Oğlum politikaya erken ilgi duymaya başladı.
- I lost interest in my work.
- İşime olan ilgimi kaybettim.
- I have no interest in politics.
- Politikaya ilgim yok.
- He showed little interest in books or music.
- Kitaplara ya da müziğe az ilgi gösterdi.
- Layla lost interest in that.
- Layla bu konuya ilgisini kaybetti.
- I have an interest in my uncle's business in Boston.
- Amcamın Boston'daki işine ilgi duyuyorum.
- I lost interest in money a long time ago.
- Uzun zaman önce paraya olan ilgimi kaybettim.
- Tom's interest in drawing began early.
- Tom'un çizime ilgisi erkenden başladı.
- He has no interest in politics.
- Onun siyasete ilgisi yok.
- My uncle has a deep interest in art.
- Amcamın sanata derin bir ilgisi var.
- Tom lost interest in his job.
- Tom işine karşı ilgisini kaybetti.
- Tom has lost interest in Mary.
- Tom, Mary'ye olan ilgisini kaybetti.
- He has lost interest in politics.
- Siyasete olan ilgisini kaybetti.
- She showed absolutely no interest in the photos.
- Fotoğraflara kesinlikle ilgi göstermedi.
- The article on Buddhism revived my interest in Oriental religions.
- Budizm makalesi, Doğu dinlerine olan ilgimi yeniden canlandırdı.
- Tom has lost his interest in studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye olan ilgisini kaybetti.
- Tom has lost interest in watching TV.
- Tom televizyon izlemeye olan ilgisini kaybetti.
- Given her interest in children, I am sure teaching is the right career for her.
- Çocuklara olan ilgisi göz önüne alındığında, öğretmenliğin onun için doğru kariyer olduğuna eminim.
- Tom has started to show an interest in Mary.
- Tom Mary'ye ilgi göstermeye başladı.
- Given her interest in children, I am sure teaching is the right career for her.
- Çocuklara ilgisine bakınca, öğretmenliğin ona çok yakışacağını düşünüyorum.
- I lost half my interest in the project.
- Projeye olan ilgimin yarısını kaybettim.
- Do you have any interest in sports?
- Spora ilgin var mı?
- She lost interest in her work.
- İşine olan ilgisini kaybetti.
- She showed hardly any interest in the photos.
- Fotoğraflara neredeyse hiç ilgi göstermedi.
- He still keeps up his interest in music.
- O hâlâ müziğe olan ilgisini devam ettiriyor.
- She showed absolutely no interest in the photos.
- Fotoğraflara hiç ilgi göstermedi.
- I have no interest in money.
- Paraya ilgim yok.
- Tom has lost interest in studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye olan ilgisini kaybetti.
- She showed no interest in the photos.
- Fotoğraflara ilgi göstermedi.
- He has a great interest in Japanese.
- Japonca'ya büyük bir ilgisi var.
- Bob lost interest in rock music.
- Bob rock müziğe olan ilgisini kaybetti.
- She has an interest in fashion.
- Onun modaya bir ilgisi var.
- I'm showing an interest in the classics.
- Klasiklere ilgi gösteriyorum.
- My interest in politics is strictly academic.
- Politikaya olan ilgim tamamen akademik.
- He has no interest in politics.
- Politikaya ilgisi yok.
- Tom's interest in sports began early.
- Tom'un spora ilgisi erken başladı.
- Do you have any interest in sports?
- Spora karşı bir ilginiz var mı?
- She showed little interest in the photos.
- Fotoğraflara az ilgi gösterdi.
- What's your interest in this?
- Senin bununla ne ilgin var?
- You need to show a genuine interest in the other person.
- Karşınızdaki kişiye içten bir ilgi göstermelisiniz.
- Tom lost interest in his job.
- Tom işine olan ilgisini kaybetti.
- Anyone can cultivate their interest in music.
- Herkes müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
- He doesn't show any interest in science.
- Bilime hiç ilgi göstermez.
- He still keeps up his interest in music.
- Hala müziğe olan ilgisini sürdürüyor.
- I lost half my interest in the project.
- Ben, projeye olan ilgimin yarısını kaybettim.
- She showed great interest in the photos.
- O fotoğraflara büyük ilgi gösterdi.
- Tom has started to show an interest in Mary.
- Tom, Mary'ye ilgi göstermeye başladı.
- Thank you for your interest in our company.
- Şirketimize gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim.
- I have a great interest in the evolution of dinosaurs.
- Dinozorların evrimine büyük bir ilgim var.
- He showed an interest in the book.
- Kitaba ilgi gösterdi.
- She has an interest in fashion.
- Modaya ilgi duyuyor.
- Tom's interest in drawing began early.
- Tom'un çizime olan ilgisi erken başladı.
- Layla had interest in money.
- Layla'nın paraya ilgisi vardı.
- My interest in politics is strictly academic.
- Siyasete ilgim tamamen akademik.
- Tom has no interest in golf.
- Tom'un golfe ilgisi yoktur.
- He has lost interest in politics.
- Politikaya olan ilgisini kaybetti.
- If students today had more free time, they might show more interest in politics.
- Bugün öğrencilerin daha fazla boş zamanı olsaydı, siyasete daha fazla ilgi gösterebilirlerdi.
- Tom's interest in sports began early.
- Tom'un sporla ilgisi erken başladı.
- Tom showed no interest in sports.
- Tom spora hiç ilgi göstermedi.
- I've completely lost interest in this.
- Buna olan ilgimi tamamen kaybettim.
- He has no interest in politics.
- Onun politikaya ilgisi yok.
- We appreciate your interest in our company.
- Şirketimize gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz.
- She showed no interest in the photos.
- Fotoğraflara hiç ilgi göstermedi.
- Mary has an interest in Japanese language and history.
- Mary'nin Japon dili ve tarihine bir ilgisi vardır.
- Alfred has lost interest in this project.
- Alfred bu projeye ilgisini kaybetti.
- Anyone can cultivate their interest in music.
- Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
- I've completely lost interest in this.
- Ben bu konuya tamamen ilgimi kaybettim.
- I'm showing an interest in the classics.
- Klasiklere ilgi duyuyorum.
- Tom has no interest in science.
- Tom'un bilime ilgisi yok.
- I've lost my interest in living.
- Yaşamaya olan ilgimi kaybettim.
- I have lost interest in studying, so I don't think there is any point in going to college.
- Çalışmaya olan ilgimi kaybettim, bu yüzden üniversiteye gitmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.
- Layla lost interest in that.
- Leyla ona ilgisini kaybetti.
- I have no interest in politics.
- Siyasete ilgim yok.
- I have no interest in money.
- Paraya hiç ilgim yok.
- The article on Buddhism revived my interest in Oriental religions.
- Budizm hakkındaki makale Doğu dinlerine olan ilgimi yeniden canlandırdı.
- She showed little interest in the photos.
- Fotoğraflara çok az ilgi gösterdi.
- He doesn't show any interest in science.
- Bilime hiç ilgi göstermiyor.
- I have lost interest in it.
- Ben, o konuya ilgimi kaybettim.
- I lost interest in doing that.
- Bunu yapmaya olan ilgimi kaybettim.
- Layla had interest in money.
- Leyla'nın paraya ilgisi vardı.
- Tom took an interest in Mary.
- Tom, Mary'ye ilgi duydu.
- Interest in German is growing, particularly in China, India and Brazil.
- Almancaya olan ilgi artıyor, özellikle Çin, Hindistan ve Brezilya'da.
- I have no interest in ordinary people.
- Benim sıradan insanlara hiç ilgim yok.
Show More (164)
|