1 |
intimacy |
samimiyet |
n. |
|
- He's afraid of intimacy.
- Samimiyetten korkuyor.
- Tom is afraid of intimacy.
- Tom samimiyetten korkar.
- Tom is afraid of intimacy.
- Tom samimiyetten korkuyor.
- He's afraid of intimacy.
- O, samimiyetten korkuyor.
Show More (1)
|
2 |
intimacy |
yakınlık (ilişki) |
n. |
|
- You're a workaholic at such an advanced stage that your intimacy skills have withered away to almost nothing.
- O kadar ağır düzeyde işkoliksiniz ki, yakınlık kurma becerileriniz neredeyse sıfıra indi.
- You're a workaholic at such an advanced stage that your intimacy skills have withered away to almost nothing.
- O kadar ağır işkoliksiniz ki yakınlık becerileriniz neredeyse sıfıra inmiş.
Show More (-1)
|
3 |
intimacy |
mahremiyet |
n. |
|
- The waiter disrupted the intimacy of our conversation.
- Garson sohbetimizin mahremiyetini bölüyordu.
Show More (-2)
|
4 |
intimacy |
cinsel ilişki |
n. |
|
- Was there intimacy between the victim and the suspect?
- Kurban ve şüpheli arasında cinsel ilişki var mıydı?
Show More (-2)
|
5 |
intimacy |
ilişki |
n. |
|
- She noticed a close intimacy between the two.
- İkisi arasında yakın bir ilişki olduğunu fark etmişti.
Show More (-2)
|