|
- But what about international ferry journeys and international coach journeys?
- Peki ya uluslararası feribot yolculukları ve uluslararası otobüs yolculukları ne olacak?
- As of 2004, the European authorities will demand visas for this journey.
- 2004 yılından itibaren Avrupa makamları bu yolculuk için vize talep edecektir.
- Care must therefore be taken to calculate the number of journeys correctly, so that sanctions are not wrongly applied.
- Bu nedenle yaptırımların yanlış uygulanmaması için yolculuk sayısının doğru hesaplanmasına dikkat edilmelidir.
- The train that began its journey in Helsinki is now only two stations from its destination.
- Yolculuğuna Helsinki'de başlayan tren şimdi varış noktasına sadece iki istasyon uzaklıkta.
- You, honourable Members, have for many years accompanied these countries on their journey towards the European Union.
- Siz saygıdeğer Üyeler, uzun yıllar boyunca bu ülkelere Avrupa Birliği yolculuklarında eşlik ettiniz.
- This journey of resistance is part of the best of European heritage.
- Bu direniş yolculuğu en iyi Avrupa mirasının bir parçasıdır.
- We have a duty to facilitate this journey towards the new Europe of the future.
- Geleceğin yeni Avrupa'sına doğru bu yolculuğu kolaylaştırma görevimiz var.
- The agreement also sets an upper ceiling on the number of transit journeys, the so-called 108% clause.
- Anlaşma ayrıca %108 maddesi olarak adlandırılan transit yolculuk sayısına bir üst tavan getirmektedir.
- We wish you a safe journey home.
- Evinize güvenli bir yolculuk dileriz.
- We must not forget that a safe journey is the most important right of any passenger.
- Unutmamalıyız ki güvenli bir yolculuk her yolcunun en önemli hakkıdır.
- We should not underestimate the length of the journey that we are beginning today by starting on this legislation.
- Bugün bu mevzuata başlayarak çıktığımız yolculuğun uzunluğunu hafife almamalıyız.
- I wish the Constitution a long, safe journey.
- Anayasa'ya uzun ve güvenli bir yolculuk diliyorum.
- In Sweden and Finland, it is also common to sail up lakes in boats that are used for coastal journeys.
- İsveç ve Finlandiya'da kıyı yolculukları için kullanılan teknelerle göllere açılmak da yaygındır.
- Sadly, he drowned on one of those hazardous journeys.
- Ne yazık ki bu tehlikeli yolculuklardan birinde boğuldu.
- This is primarily about weekend journeys.
- Bu öncelikle hafta sonu yolculuklarıyla ilgilidir.
- We have been on a long journey.
- Uzun bir yolculuğa çıktık.
- Every journey begins with a first step.
- Her yolculuk bir ilk adımla başlar.
- Journeys must be avoided and economic growth must be disconnected from transport growth.
- Yolculuklardan kaçınılmalı ve ekonomik büyüme ulaştırma büyümesinden ayrılmalıdır.
- First, the number of journeys needs to be calculated correctly.
- İlk olarak yolculuk sayısının doğru hesaplanması gerekir.
- Sadly, he drowned on one of those hazardous journeys.
- Ne yazık ki, bu tehlikeli yolculuklardan birinde boğuldu.
- Is today's free movement of goods disrupted by national restrictions on journeys?
- Günümüzde malların serbest dolaşımı, yolculuklara getirilen ulusal kısıtlamalar nedeniyle sekteye uğruyor mu?
- Dave Kunst completed the journey with another brother, Pete.
- Dave Kunst yolculuğunu diğer kardeşi Pete ile tamamlar.
- Dave Kunst completed the journey with another brother, Pete.
- Dave Kunst yolculuğunu başka bir erkek kardeşi olan Pete ile tamamladı.
- A long journey might have a very bad effect on his health.
- Uzun bir yolculuğun onun sağlığı üzerinde çok kötü bir etkisi olabilir.
- As with every journey, I learned a lot on this one.
- Her yolculukta olduğu gibi bunda da çok şey öğrendim.
- A long journey might have a very bad effect on his health.
- Uzun bir yolculuğun sağlığı üzerinde çok kötü bir etkisi olabilir.
- Dave Kunst completed the journey with another brother, Pete.
- Dave Kunst yolculuğunu öbür kardeşi Pete ile tamamladı.
- The resistance at $7,200 must come down for Bitcoin to commence the journey, targeting $8,000.
- Bitcoin'in 8.000 doları hedefleyen yolculuğuna başlayabilmesi için 7.200 dolardaki direncin aşağı inmesi gerekiyor.
- The journey of a thousand miles begins with one step.
- Binlerce millik bir yolculuk bir adımla başlar.
- A journey of a thousand miles starts with a single step.
- Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar.
- They finished eighty miles' journey.
- Seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- We had to walk the last leg of the journey.
- Yolculuğun son etabında yürümek zorunda kaldık.
- From Sendai I extended my journey to Aomori.
- Sendai'den yolculuğumu Aomori'ye kadar uzattım.
- Life is often compared to a journey.
- Hayat sık sık bir yolculuğa benzetilir.
- A journey of a thousand miles begins with a single step.
- Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar.
- We are going on a journey next month.
- Gelecek ay bir yolculuğa çıkacağız.
- We're approaching the end of our journey.
- Yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.
- It was a long journey.
- Uzun bir yolculuktu.
- Travelers should finish their journey before dark.
- Turistler karanlıktan önce yolculuklarını bitirmeli.
- The journey of a thousand miles begins with one step.
- Binlerce kilometrelik yolculuk bir adımla başlar.
- She remembers her long journey.
- O, uzun yolculuğunu hatırlar.
- She remembers her long journey.
- Uzun yolculuğunu hatırlıyor.
- Life is like a journey.
- Hayat bir yolculuk gibidir.
- The journey matters more than the destination.
- Yolculuk varış noktasından daha önemlidir.
- We had to walk the last leg of the journey.
- Yolculuğun son ayağında yürümemiz gerekti.
- I don't like long journeys.
- Ben uzun yolculukları sevmiyorum.
- We could not continue our journey for lack of money.
- Biz para olmadığı için yolculuğumuza devam edemedik.
- The journey was brief.
- Yolculuk kısa sürdü.
- The explorers continued their journey.
- Kaşifler yolculuklarına devam ettiler.
- The twelve-hour journey had tired me out.
- On iki saatlik yolculuk beni çok yordu.
- We've reached the end of our journey.
- Yolculuğumuzun sonuna vardık.
- Our journey by camel was quite an experience.
- Deveyle yolculuğumuz harika bir deneyimdi.
- This is my first journey by airplane.
- Bu uçakla ilk yolculuğum.
- They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
- Sami and Layla were at the beginning of their journey.
- Sami ve Layla yolculuklarının başındaydı.
- How did your journey begin?
- Yolculuğunuz nasıl başladı?
- I hope that you have a pleasant journey.
- Umarım iyi bir yolculuk geçirirsiniz.
- Every journey begins with a single step.
- Her yolculuk tek bir adımla başlar.
- I hope you have a pleasant journey.
- Umarım keyifli bir yolculuk geçirirsiniz.
- Travelers should finish their journey before dark.
- Yolcular karanlık çökmeden yolculuklarını bitirmelidir.
- Sami's journey into Islam started in Egypt.
- Sami'nin İslam'a yolculuğu Mısır'da başladı.
- One's spirituality is a long serendipitous journey.
- İnsanın maneviyatı uzun ve tesadüfi bir yolculuktur.
- The object of the journey was to visit Grandma.
- Yolculuğun amacı büyükanneyi ziyaret etmekti.
- Our rented car broke drown during the journey.
- Kiraladığımız araba yolculuk sırasında bozuldu.
- It's been an amazing journey.
- İnanılmaz bir yolculuktu.
- A journey of a thousand miles begins with a single step.
- Bin millik bir yolculuk bir tek adımla başlar.
- They finished a journey of 80 miles.
- 80 millik bir yolculuğu tamamladılar.
- Our journey will be long.
- Yolculuğumuz uzun olacak.
- Reading a book can be compared to a journey.
- Kitap okumak bir yolculuğa benzetilebilir.
- The human life is a journey.
- İnsan hayatı bir yolculuktur.
- It's been a remarkable journey.
- Olağanüstü bir yolculuk oldu.
- What's important is not the goal, but the journey.
- Önemli olan hedef değil, yolculuktur.
- They finished a journey of 80 miles.
- Onlar seksen millik bir yolculuğu bitirdiler.
- Life is a journey, not a destination.
- Hayat bir yolculuktur, varış noktası değil.
- I want to go on a journey around the world if possible.
- Mümkünse dünya çapında bir yolculuğa çıkmak istiyorum.
- Sami's journey to Islam started in prison.
- Sami'nin İslam yolculuğu hapishanede başladı.
- Her journey was delayed because of the train.
- Tren yüzünden yolculuğu gecikti.
- It was a dangerous journey.
- Tehlikeli bir yolculuktu.
- The journey that brought me here is almost unbelievable.
- Beni buraya getiren yolculuk neredeyse inanılmaz.
- She went on a journey a few days ago.
- O birkaç gün önce bir yolculuğa çıktı.
- The journey is more important than the destination.
- Yolculuk varış noktasından daha önemlidir.
- Your journey starts here.
- Yolculuğunuz burada başlıyor.
- We've got a very long journey ahead of us.
- Önümüzde çok uzun bir yolculuk var.
- It was a dangerous journey.
- O tehlikeli bir yolculuktu.
- All journeys begin with a first step.
- Tüm yolculuklar ilk adımla başlar.
- We have a long journey ahead of us.
- Önümüzde uzun bir yolculuk var.
- It's the longest journey of my life!
- Hayatımın en uzun yolculuğu!
- Mankind's journey into space began in 1957 when the Soviet Union launched Sputnik, the first artificial satellite.
- İnsanoğlunun uzaya yolculuğu 1957'de Sovyetler Birliği'nin ilk yapay uydu Sputnik'i fırlattığında başladı.
- How did your journey begin?
- Yolculuğun nasıl başladı?
- The journey has just begun.
- Yolculuk daha yeni başladı.
- She found the ring that she had lost during the journey.
- O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- Being a doctor helped me greatly during the journey.
- Bir doktor olmak yolculuk sırasında bana çok yardımcı oldu.
- We are going on a journey next month.
- Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
- Sami began a 600 hundred miles journey to the nearest settlement.
- Sami, en yakın yerleşim yerine 600 yüz millik bir yolculuğa başladı.
- The journey was tiring.
- Yolculuk yorucuydu.
- That was a journey full of adventures.
- O, maceralarla dolu bir yolculuktu.
- After a long journey we finally arrived.
- Uzun bir yolculuktan sonra nihayet vardık.
- Even the longest journey begins with a single step.
- En uzun yolculuk bile tek bir adımla başlar.
- She found the ring that she had lost during the journey.
- Yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
- Being a doctor helped me greatly during the journey.
- Doktor olmak yolculuk sırasında işime çok yaradı.
- Your journey starts here.
- Sizin yolculuğunuz burada başlıyor.
- If the weather hadn't been bad, I would have started my journey.
- Eğer hava kötü olmasaydı, yolculuğuma başlayacaktım.
- I hope you have a pleasant journey.
- Sana iyi yolculuklar diliyorum.
- The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
- Gerçek keşif yolculuğu yeni manzaralar keşfetmekten ziyade yeni gözlerle görmekten ibarettir.
- The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
- That was a journey full of adventures.
- Maceralarla dolu bir yolculuktu.
- We compare life to a journey.
- Hayatı bir yolculuğa benzetiyoruz.
- I don't like long journeys.
- Uzun yolculukları sevmem.
- How long was the journey to New York?
- New York'a yolculuk ne kadar sürdü?
- Her journey was delayed because of the train.
- Onun yolculuğu tren nedeniyle ertelendi.
- What a pleasant journey we had!
- Ne hoş bir yolculuktu!
- Gérard de Nerval wrote Journey to the East.
- Gérard de Nerval Doğu'ya Yolculuk'u yazdı.
- Mankind's journey into space began in 1957 when the Soviet Union launched Sputnik, the first artificial satellite.
- İnsanoğlunun uzay yolculuğu 1957 yılında Sovyetler Birliği'nin ilk yapay uydu olan Sputnik'i fırlatmasıyla başladı.
- A journey of a thousand miles starts with a single step.
- Bin millik yolculuk bir tek adımla başlar.
- Tell me all about your journey.
- Bana yolculuğunuzu anlatın.
- I wished him a good journey.
- Ona iyi yolculuklar diledim.
- The journey matters more than the destination.
- Yolculuk bir varış noktasından daha önemlidir.
- The journey was brief.
- Yolculuk kısaydı.
- He was busy getting ready for his journey.
- Yolculuğuna hazırlanmakla meşguldü.
- Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
- Ne zaman bir yolculuktan dönse, kızı için bir hediye getirir.
- Sami began a 600 hundred miles journey to the nearest settlement.
- Sami en yakın yerleşim yerine 600 yüz millik bir yolculuğa başladı.
- He's preparing for the journey.
- O, yolculuk için hazırlanıyor.
- He's preparing for the journey.
- Yolculuk için hazırlanıyor.
- We've reached the end of our journey.
- Yolculuğumuzun sonuna geldik.
- Have a pleasant journey.
- İyi yolculuklar.
- One's spirituality is a long serendipitous journey.
- İnsanın ruhaniyeti uzun ve tesadüfi bir yolculuktur.
- Their journey was delayed because of the train.
- Onların yolculuğu tren nedeniyle ertelendi.
- She showed me the snaps which she had taken during her journey.
- Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
- Their journey was delayed because of the train.
- Yolculukları tren yüzünden gecikti.
- I hope they have a pleasant journey.
- Umarım keyifli bir yolculuk geçirirler.
- We compare life to a journey.
- Biz hayatı bir yolculuğa benzetiyoruz.
- It'll be a long journey.
- Uzun bir yolculuk olacak.
- I wished him a good journey.
- Ona iyi bir yolculuk diledim.
- I hope that you have a pleasant journey.
- Sana iyi yolculuklar diliyorum.
- It's a long journey.
- Bu uzun bir yolculuk.
- All journeys begin with a first step.
- Bütün yolculuklar bir ilk adımla başlar.
- It was a long journey.
- Uzun bir yolculuk oldu.
- Our journey by camel was quite an experience.
- Deve ile yolculuğumuz oldukça ilginç bir deneyimdi.
- Mary used walking poles to assist her with the uphill and downhill sections of the journey.
- Mary, yolculuğun yokuş yukarı ve yokuş aşağı bölümlerinde ona yardımcı olması için yürüyüş sopaları kullandı.
- We're approaching the end of our journey.
- Biz yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.
- Sami's journey into Islam started in Egypt.
- Sami'nin İslam yolculuğu Mısır'da başladı.
- Our journey will be long.
- Yolculuğumuz uzun sürecek.
- Tell me all about your journey.
- Bana yolculuğun hakkındaki her şeyi anlat.
- Life is a journey, not a destination.
- Hayat bir yolculuktur, bir varış noktası değildir.
- We could not continue our journey for lack of money.
- Paramız olmadığı için yolculuğumuza devam edemedik.
- This is my first journey by airplane.
- Bu benim uçakla ilk yolculuğum.
- It's the longest journey of my life!
- Bu hayatımın en uzun yolculuğu!
- Our rented car broke drown during the journey.
- Kiralık arabamız yolculuk sırasında bozuldu.
- I hope they have a pleasant journey.
- Ben onların keyifli bir yolculukları olacağını umuyorum.
Show More (146)
|
|
- We have come quite a journey since the Commission produced its first White Paper.
- Komisyon'un ilk Beyaz Kitap'ını hazırlamasından bu yana epey yol kat ettik.
- Nevertheless, it is a single, wretched, shuffling step on the journey that Europe has to take.
- Yine de bu, Avrupa'nın kat etmek zorunda olduğu yolda atılmış tek, sefil ve ayak sürüyen bir adımdır.
- You've got another four day's journey before you reach Moscow.
- Moskova'ya varmadan önce dört günlük bir yolunuz daha var.
Show More (0)
|