lacked - Turkish English Dictionary

lacked

Meanings of "lacked" in Turkish English Dictionary : 46 result(s)

English Turkish
Common Usage
lack n. eksiklik
Her lack of experience didn't stop her from applying for the job.
Tecrübe eksikliği işe başvurmasına engel değildi.

More Sentences
General
lack n. yetersizlik
The deaths all occurred as a result of lack of oxygen.
Ölümlerin tamamı oksijen yetersizliği sonucu meydana gelmiştir.

More Sentences
lack n. yoksunluk
'Water for Life' aims to bring sanitation and water to those who lack it most.
'Yaşam için Su' en çok yoksunluk çekenlere sanitasyon ve su götürmeyi amaçlamaktadır.

More Sentences
lack n. noksan
We lack nothing.
Hiçbir şeyimiz noksan değil.

More Sentences
lack n. ihtiyaç
We also lack a democratic and powerful government for Europe.
Ayrıca Avrupa için demokratik ve güçlü bir hükümete de ihtiyacımız var.

More Sentences
lack n. gereksinme
The main flaw in European integration today is the lack of emphasis on this second pillar.
Bugün Avrupa entegrasyonunun temel kusuru bu ikinci ayağa gereken önemin verilmemesidir.

More Sentences
lack n. eksiklik
There is a severe lack of effective medicines in developing countries.
Gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir etkili ilaç eksikliği söz konusudur.

More Sentences
lack n. azlık
Due to the lack of students, the school will be closed at the end of the year.
Öğrenci azlığı nedeniyle okul yıl sonunda kapanacak.

More Sentences
lack n. kıtlık
There was a great lack of rice that year.
O yıl büyük bir pirinç kıtlığı vardı.

More Sentences
lack n. yetersizlik
We are becoming concerned about matters that do not suffer from lack of funds for their implementation.
Uygulanmaları için fon yetersizliği olmayan konular hakkında endişelenmeye başlıyoruz.

More Sentences
lack v. eksik olmak
What it lacks is clarity and legal certainty.
Eksik olan şey açıklık ve yasal kesinliktir.

More Sentences
lack v. olmamak
The EU has the means to reduce these problems, but lacks the political will to do so.
AB bu sorunları azaltacak araçlara sahiptir ancak bunu yapacak siyasi iradeden yoksundur.

More Sentences
lack v. bulunmamak
The Commission's plans lack any measures to promote stability.
Komisyon'un planlarında istikrarı teşvik edecek herhangi bir tedbir bulunmamaktadır.

More Sentences
lack v. yoksun kalmak
When we talk about environmental protection, what we say sometimes lacks credibility.
Çevrenin korunması hakkında konuştuğumuzda, söylediklerimiz bazen inandırıcılıktan yoksun kalabiliyor.

More Sentences
lack v. yoksun olmak
He's an artist, but he lacks creativity.
O bir sanatçı ama yaratıcılıktan yoksun biri.

More Sentences
lack v. bulunmamak
The Commission's plans lack any measures to promote stability.
Komisyonun planlarında istikrarı teşvik edecek herhangi bir tedbir bulunmamaktadır.

More Sentences
lack v. noksan olmak
On the contrary, growth is very weak and the political will is lacking.
Bilakis, büyüme çok yetersizdir ve siyasi irade noksanlığı söz konusudur.

More Sentences
lack adj. yetersiz
I agree with his criticism of the Danish proposal's lack of ambition and scant substance.
Danimarka'nın önerisinin iddiasızlığı ve yetersiz içeriği konusundaki eleştirilerine katılıyorum.

More Sentences
Technical
lack n. eksiklik
Never has the lack of an unambiguous, united voice been felt so much as in this tragic situation.
Kesin ve tek bir sesin eksikliği hiçbir zaman bu trajik durumda olduğu kadar hissedilmemiştir.

More Sentences
Aeronautic
lack n. eksiklik
Revenues from taxes go some way towards compensating farmers for their lack of income.
Vergilerden elde edilen gelirler, çiftçilerin gelir eksikliğini telafi etmek için bir yol kat ediyor.

More Sentences
Common Usage
lack n. yokluk
General
lack n. eksik olma
lack n. tümü ile olmama
lack n. mahrumiyet
lack n. eksik
lack n. gereksinim
lack n. noksanlık
lack n. olmayış
lack n. zaruret
lack v. mahrum kalmak
lack v. -sizlik çekmek
lack v. -den yoksun olmak
lack v. ihtiyacı olmak
lack v. -e sahip olmamak
lack v. kıt olmak
lack v. az olmak
lack v. yetişmemek
lack v. yetmemek
lack v. eksik gelmek
lack v. noksan gelmek
lack v. yokluk çekmek
lack v. eksiklik çekmek
Technical
lack n. kifayet etmeme
lack n. olmayış
Chemistry
lack n. lak
lack n. lak böceği tarafından salgılanan reçineli bir madde

Meanings of "lacked" with other terms in English Turkish Dictionary : 267 result(s)

English Turkish
Common Usage
lack of confidence n. güvensizlik
The Council has demonstrated its lack of confidence in the Commission.
Konsey, Komisyon'a olan güvensizliğini ortaya koymuştur.

More Sentences
lack of water n. susuzluk
The plants died for lack of water.
Bitkiler susuzluktan öldü.

More Sentences
General
lack of n. yoksunluk
Quite frankly, I have never seen such a lack of reflection.
Açıkçası, hiç bu kadar tefekkür yoksunluğu görmemiştim.

More Sentences
lack of proportion n. oransızlık
A repeat of this debacle and the lack of proportion must be avoided.
Bu fiyaskonun ve orantısızlığın tekrarlanmasından kaçınılmalıdır.

More Sentences
lack of understanding n. anlayışsızlık
There are many reasons and first comes lack of understanding.
Birçok nedeni vardır; anlayışsızlık en başta gelmektedir.

More Sentences
lack of courage n. cesaretsizlik
I was very angry with myself for my lack of courage.
Cesaretsizliğim için kendime çok kızmıştım.

More Sentences
lack of money n. parasızlık
He failed, due to lack of money.
Parasızlık yüzünden başarısız oldu.

More Sentences
lack of n. yokluk
Lack of food made them very hungry.
Yiyecek yokluğu onları çok acıktırdı.

More Sentences
lack of experience n. tecrübe eksikliği
Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi iş çıkarması gerektiğini düşünüyorum.

More Sentences
lack of information n. bilgi eksikliği
This uncertainty and lack of information about enlargement only serves to intensify these negative feelings.
Genişleme konusundaki belirsizlik ve bilgi eksikliği bu olumsuz duyguları daha da arttırmaktadır.

More Sentences
lack of knowledge n. bilgi eksikliği
I do not know if there is a lack of knowledge or a lack of trust here.
Burada bir bilgi eksikliği mi yoksa güven eksikliği mi var bilmiyorum.

More Sentences
lack of interest n. ilgisizlik
This time round, the Council has already made known to us its lack of interest in Parliament's opinion.
Bu kez Konsey, Parlamento'nun görüşlerine olan ilgisizliğini bize çoktan gösterdi.

More Sentences
lack of attention n. dikkat eksikliği
By lack of attention, she hit the post with her car.
Dikkat eksikliği yüzünden arabasıyla direğe çarptı.

More Sentences
lack of trust n. güven eksikliği
I am not one of the people who agrees that there is a vast lack of trust.
Büyük bir güven eksikliği olduğunu kabul eden insanlardan biri değilim.

More Sentences
lack of confidence n. güven eksikliği
We know that the key brake on this expansion is the lack of confidence, particularly amongst consumers.
Bu genişlemenin önündeki en önemli frenin, özellikle tüketiciler arasındaki güven eksikliği olduğunu biliyoruz.

More Sentences
lack of love n. sevgi eksikliği
All human offenses are the result of a lack of love.
Tüm insan suçları sevgi eksikliğinden kaynaklanır.

More Sentences
lack of capacity n. kapasite eksikliği
The lack of capacity to do things right is also part of why things are done wrongly.
İşleri doğru yapma kapasitesinin eksikliği de işlerin neden yanlış yapıldığının bir parçasıdır.

More Sentences
lack of time n. zaman yetersizliği
I asked for the floor yesterday, but my request was refused due to a lack of time.
Dün söz istemiştim, ancak zaman yetersizliği nedeniyle talebim reddedildi.

More Sentences
lack of communication n. iletişimsizlik
There is a lack of communication between the young and the old.
Gençler ve yaşlılar arasında iletişim eksikliği var.

More Sentences
lack of water n. su kıtlığı
One of the most serious problems continues to be the lack of water for both drinking and other purposes.
En ciddi sorunlardan biri, hem içmeye hem de diğer amaçlara yönelik su kıtlığı olmaya devam ediyor.

More Sentences
lack of water n. su yokluğu
People living in this area are dying because of the lack of water.
Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.

More Sentences
lack of sleep n. uykusuzluk
Lack of sleep is bad for your health.
Uykusuzluk sağlığın için kötüdür.

More Sentences
lack of progress n. ilerleme eksikliği
Community responsibility for this lamentable lack of progress should not be diminished.
Bu acınacak ilerleme eksikliğinde toplumun sorumluluğu azaltılmamalıdır.

More Sentences
lack of visibility n. görünürlük eksikliği
Lack of visibility affects two-wheeled vehicles and all vehicles in general.
Görünürlük eksikliği iki tekerlekli araçları ve genel olarak tüm araçları etkiler.

More Sentences
lack of transparency n. şeffaflık eksikliği/yoksunluğu
That, hitherto, irresponsibility and lack of transparency have been the norm in the Commission?
Şimdiye kadar Komisyon'da sorumsuzluk ve şeffaflık eksikliğinin norm haline geldiğini mi?

More Sentences
for lack of prep. yokluğundan
A lot of wild animals died for lack of food.
Bir sürü vahşi hayvan yiyecek yokluğundan öldü.

More Sentences
Trade/Economic
lack of resources n. kaynak yetersizliği
The second major horizontal issue is a lack of resources.
İkinci büyük yatay sorun ise kaynak yetersizliğidir.

More Sentences
lack of competition n. rekabet eksikliği
That may cause prices to rise again at a later date, due to a lack of competition.
Bu durum, rekabet eksikliği nedeniyle fiyatların daha sonraki bir tarihte tekrar yükselmesine neden olabilir.

More Sentences
lack of demand n. talep yetersizliği
You must remember that the real problem with the coffee sector is the lack of demand.
Kahve sektöründeki asıl sorunun talep yetersizliği olduğunu unutmamalısınız.

More Sentences
Law
lack of evidence n. delil yetersizliği
Tom was acquitted for lack of evidence.
Tom delil yetersizliğinden beraat etti.

More Sentences
lack of evidence n. kanıt eksikliği
Tom was acquited because of lack of evidence.
Tom kanıt eksikliği yüzünden beraat etmişti.

More Sentences
Technical
lack of equipment n. ekipman yetersizliği
Sadly, it also has to be said that lack of equipment is currently hampering the efforts of many citizens eager to help.
Ne yazık ki, ekipman yetersizliği şu anda yardım etmeye hevesli olan birçok vatandaşın çabalarını sekteye uğratmaktadır.

More Sentences
Pathology
lack of coordination n. koordinasyon eksikliği
The lack of coordination leads to friction costs in the work of the NGOs and government offices.
Koordinasyon eksikliği, STK'ların ve devlet dairelerinin çalışmalarında sürtüşme maliyetlerine yol açmaktadır.

More Sentences
Common Usage
lack of attention n. dikkatsizlik
lack of work n. çok az iş/çalışma/emek
lack of thought n. fikirsizlik
General
lack of workers n. adamsızlık
lack of experience n. tecrübesizlik
lack of control n. başıboşluk
lack of suspicion n. kuşkusuzluk
lack of need n. gereksizlik
lack of experience n. acemilik
lack of condition n. hamlık
lack of education n. eğitimsizlik
lack of oil n. yağsızlık
lack of understanding n. anlamazlık
lack of harmony n. geçimsizlik
lack of aim n. ereksizlik
lack of employees n. adamsızlık
lack of purpose n. amaçsızlık
lack of means n. çaresizlik
lack of manners n. görgüsüzlük
lack of taste n. lezzetsizlik
lack of interest n. alakasızlık
lack of zeal n. gayretsizlik
lack of harmony n. ahenksizlik
lack of esteem n. itibarsızlık
lack of aim n. gayesizlik
lack of continuity n. devamsızlık
lack of inspection n. denetimsizlik
lack of adjustment n. ayarsızlık
lack of appetite for sex n. cinsel isteksizlik
lack of food n. beslenme yetersizliği
lack of foresight n. basiretsizlik
lack of use n. kal olmuş
lack of taste n. tatsızlık
lack of harmony n. uyumsuzluk
lack of grounds for legal action n. takipsizlik
lack of roads n. yolsuzluk
lack of nourishment n. besinsizlik
lack of communication n. iletişim kopukluğu
lack of nutrition n. beslenme yetersizliği
lack of nutrition n. yetersiz beslenme
lack of nutrition n. beslenme kifayetsizliği
lack of nutrition n. beslenme eksikliği
lack of a devotion to one´s country or family n. hamiyetsizlik
lack of sanitary conditions n. sağlığa elverişsizlik
lack of sanitary conditions n. sağlık şartlarının yetersizliği
lack of sanitary conditions n. sağlığa elverişsiz
lack of comprehension n. anlayışsızlık
lack of concentration n. konsantrasyon eksikliği
lack of energy n. uyuklama
lack of energy n. uyuşukluk
lack of energy n. rehavet
lack of self-respect n. haysiyetsizlik
lack of confidence n. adem-i itimat
lack of control n. denetim eksikliği
lack of inspection n. denetim eksikliği
lack of necessity n. gereksizlik
lack of success n. muvaffakiyetsizlik
lack of sexual drive n. cinsel isteksizlik
lack of sexual drive n. cinsel soğukluk
lack of necessity n. lüzumsuzluk
lack of time n. vakit darlığı
lack of communication n. haberleşme eksikliği
lack of motivation n. motivasyon eksikliği
lack of unity n. birlik/bütünlük eksikliği/yoksunluğu
lack of capacity n. kapasite yetersizliği
lack of capacity n. kapasitesizlik
lack of knowledge n. bilgisizlik
lack of contentment n. hoşnutsuzluk
lack of contentment n. tatminsizlik
lack of training n. eğitim eksikliği
lack of n. mahrumiyet
lack of rain n. kuraklık
lack of rain n. yağış eksikliği
lack of rain n. yağmur eksikliği
lack of rain n. yağmursuzluk
lack of rain n. yağmur yokluğu
lack of expression n. ifade eksikliği
lack of self-confidence n. kendine güvensizlik
lack of self-confidence n. özgüvensizlik
lack of rainfall n. yağış azlığı
lack of self-confidence n. özgüven eksikliği
lack or order n. başıbozukluk
lack of discipline n. başıbozukluk
lack of experience n. çaylaklık
lack of solution n. çözümsüzlük
lack of appetite n. iştahsızlık
lack of efficacy n. tesirsizlik
lack of space n. yer sıkıntısı/darlığı
lack of commitment n. taahhütsüzlük
lack of time n. zaman sıkıntısı
lack of conviction n. inanç eksikliği/yokluğu
lack of conviction n. mahkumiyetin olmaması
lack of familiarity n. aşinalık eksikliği
lack/shortage of ski̇ll n. yetenek eksikliği
lack/shortage of ski̇ll n. beceriksizlik
lack/shortage of ski̇ll n. yeteneksizlik
lack of sample n. yetersiz numune
lack of necessity n. zorunluluğun olmaması
lack of satisfaction n. memnuniyetsizlik
lack of satisfaction n. tatminsizlik
lack of satisfaction n. tatmin olmama
lack of satisfaction n. tatmin eksikliği
lack of oversight n. dikkatsizlik
lack [obsolete] n. özlemek
lack of teamwork n. ekip çalışması eksikliği
lack of character n. karaktersizlik
lack of irony n. ironi eksikliği
lack of irony n. ironinin olmaması
lack of irony n. ironi olmaması
lack of ornamentation n. süssüzlük
lack of thought n. fikirsizlik
feel the lack of v. eksikliğini hissetmek
lack in understanding v. anlayışsız olmak
show a lack of respect for v. saygıda kusur etmek
show a lack of comprehension v. anlayışsızlık göstermek
show a total lack of comprehension v. tam bir anlayışsızlık göstermek
show a lack of comprehension v. anlayışssızlık sergilemek
show a lack of respect v. saygısızlık göstermek
throw out the case for lack of evidence v. delil yetersizliğinden davayı düşürmek
lack an owner v. sahipsiz olmak
lack an owner v. sahibi olmamak
lack an owner v. sahipsiz kalmak
lack integrity v. bütünlükten yoksun olmak
die from lack of air or oxygen v. havasızlıktan ölmek
lack vision v. vizyonu olmamak
lack vision v. vizyonsuz olmak
lack vision v. vizyondan yoksun olmak
lack something v. bir şeyin yokluğunu/eksikliğini çekmek
lack something v. bir şeyin eksikliğini duymak/hissetmek
lack for something v. bir şeyin yokluğunu/eksikliğini çekmek
lack for something v. bir şeyin eksikliğini duymak/hissetmek
be no lack v. eksiklik olmamak
lack consistency v. dikiş tutturamamak
for lack of prep. etkisizliğinden
through lack of prep. eksikliğinden dolayı
lack of prep. -sizlik
Phrasals
lack for v. -e ihtiyacı olmak
lack for v. '-in eksikliğini/yoksunluğunu çekmek
lack for v. '-in eksikliğini duymak/hissetmek
Phrases
lack thereof expr. bahsedilen şeyin tam tersinin olması veya eksik olması durumu
for lack of a better word expr. kelimenin tam anlamıyla
Colloquial
lok (lack of knowledge) n. bilgisizlik
for lack of a better word expr. nasıl desem
for lack of a better word expr. tabiri caizse
I find your lack of (something) disturbing expr. bence (bir şey) eksikliğin çok sinir bozucu
I find your lack of (something) disturbing expr. bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü
I find your lack of (something) disturbing expr. (bir şey) eksikliğinden dolayı sana yazık
Idioms
close acquaintance causes lack of respect n. aşırı yakınlık saygısızlık doğurur
lack the courage of (one's) convictions v. düşündüklerini savunacak cesareti olmamak
lack the courage of (one's) convictions v. inandıklarının arkasında duracak cesareti olmamak
lack the courage of (one's) convictions v. inandığı gibi hareket edememek
lack the courage of (one's) convictions v. doğru bildiği gibi hareket edememek
lack endurance v. dayanacak gücü kalmamak
lack the courage of (one's) convictions v. inandığı gibi hareket edememek
lack the courage of (one's) convictions v. doğru bildiği şekilde davranamamak
lack the courage of (one's) convictions v. inançları doğrultusunda hareket edecek cesareti olmamak
lack the courage of (one's) convictions v. düşüncelerinin arkasında duramamak
lack the courage of (one's) convictions v. ilkelerine göre hareket edecek cesaretten yoksun olmak
have/lack the courage of your convictions v. ilkelerine göre hareket etme cesaretine sahip olmak/olmamak
have/lack the courage of your convictions v. düşüncelerinin arkasında durmak/durmamak
have/lack the courage of your convictions v. inançlarına göre hareket etme cesaretine sahip olmak/olmamak
have/lack the courage of your convictions v. inançları doğrultusunda sorumluluk alma/elini taşın altına koyma cesareti göstermek/gösterememek
not for (a) lack of trying expr. o kadar çabaya rağmen
not for (a) lack of trying expr. o kadar uğraşmasına rağmen
not for (a) lack of trying expr. yine de çok uğraştı/çaba harcadı
not for (a) lack of trying expr. yine de iyi çabaladı
not for (a) lack of trying expr. çok çabalamadı değil
Trade/Economic
lack of business n. iş darlığı
lack of qualified personnel n. kalifiye eleman eksikliği
lack of qualified personnel n. kalifiye eleman sıkıntısı
lack of money n. para darlığı
lack of competition n. rekabet yokluğu
lack of funding n. sermaye yokluğu
lack of funding n. sermaye eksikliği
lack of demand n. talep eksikliği
lack of competition n. tekelcilik
lack of qualified personnel n. vasıflı eleman eksikliği
lack of conformity n. uygunluk eksikliği
lack of qualified personnel n. vasıflı eleman sıkıntısı
lack of conformity n. uygunsuzluk
due to lack of assets expr. varlık yokluğu nedeniyle
Law
lack of success n. başarı eksikliği
unconditional release on lack of evidence n. delil yetersizliğinden şartsız tahliye
decision of lack of jurisdiction n. görevsizlik kararı
lack of competence n. görevsizlik
lack of jurisdiction n. görevsizlik
lack of evidence n. kanıt yetersizliği
lack of evidence n. kanıt noksanlığı
lack of assent n. rıza yokluğu
lack of consent n. rıza yokluğu
lack of competency n. vazifeli olmama
lack of venue n. yetkisizlik
lack of jurisdiction n. yetkisizlik
reason of lack of venue n. yetkisizlik nedeni
lack of capacity to sue n. husumet yokluğu
lack of capacity n. ehliyet eksikliği
lack of capacity n. ehliyetsizlik
show a lack of mutual assent v. muvafakatsizlik göstermek
Politics
lack of majority n. çoğunluğun sağlanamaması
lack of confidence n. güven eksikliği
lack of majority n. herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması
Technical
lack of maintenance n. bakım eksikliği
lack of style n. biçim yetersizliği
lack of stability n. denge yetersizliği
lack of hardware n. donanım yetersizliği
lack of equipment n. donanım yetersizliği
lack of fusion n. ergime noksanlığı
lack of coordination n. eşgüdüm eksikliği
lack of hardware n. ekipman yetersizliği
lack of energy n. enerji azlığı
lack of penetration n. kıvamlılık yetersizliği
lack of oxygen n. oksijen eksikliği
lack of hardware n. teknik yetersizlik
lack of equipment n. teknik yetersizlik
lack of data n. veri eksikliği
lack of lubrication n. yağlama olmaması
lack of lubrication n. yağlama kesilmesi
lack of oil n. yağlama yağı yetersizliği
lack of fusion n. yetersiz ergime
Electric
lack of current n. elektrik akımı yetersizliği
Automotive
lack of parallelism n. paralellikten yoksun
lack of lubrication n. yağlama yetersizliği
Medical
lack of movement n. hareket yitimi
severe salt loss from lack of mineralocorticoid activity n. mineralokortikoid eksikliğine bağlı ciddi tuz kaybı
lack of fingerprints n. parmak izi yokluğu
lack of surfactant n. surfaktan eksikliği
lack of compliance n. uyum eksikliği
lack of vitamins n. vitaminsizlik
lack of lubrication n. yeterli ıslanmanın olmaması
Psychology
sense of lack of control n. kontrol edememe korkusu
Biology
lack of dominance n. eksik baskınlık
Education
lack of education n. eğitim eksikliği
Meteorology
lack of rainfall n. yağış yetersizliği
Military
lack adequate mobility n. yeterli hareket yeteneği eksikliği