|
- You can let her go.
- Onun gitmesine izin verebilirsin.
- Tom told Mary he wouldn't let her go by herself.
- Tom, Mary'ye onun tek başına gitmesine izin vermeyeceğini söyledi.
- We shouldn't have let her go.
- Onun gitmesine izin vermemeliydik.
- You can let her go.
- Gitmesine izin verebilirsin.
- We can't let her go.
- Gitmesine izin veremeyiz.
- Should I let her go?
- Onun gitmesine izin vermeli miyim?
- Why did you let her go?
- Neden gitmesine izin verdin?
- We can't just let her go.
- Gitmesine izin veremeyiz.
- We can't let her go.
- Biz onun gitmesine izin veremeyiz.
- She let her go.
- Gitmesine izin verdi.
- Why don't you let her go?
- Neden onun gitmesine izin vermiyorsun?
- I'll let her go.
- Onun gitmesine izin vereceğim.
- I wanted to let her go.
- Onun gitmesine izin vermek istedim.
- I had to let her go.
- Onun gitmesine izin vermeliydim.
- Why don't you let her go?
- Neden gitmesine izin vermiyorsun?
- I'd advise you to let her go.
- Onun gitmesine izin vermenizi tavsiye ederim.
- Let her go.
- Gitmesine izin ver.
- I had to let her go.
- Onun gitmesine izin vermek zorunda kaldım.
- We shouldn't have let her go.
- Gitmesine izin vermemeliydik.
- Dan apologized to his daughter, Linda, for not letting her go to the party.
- Dan, partiye gitmesine izin vermediği için kızı Linda'dan özür diledi.
- We had to let her go.
- Kızın gitmesine izin vermeliydik.
- I can't let her go alone.
- Onun yalnız gitmesine izin veremem.
- I suggest you let her go.
- Onun gitmesine izin vermeni öneriyorum.
- Dan apologized to his daughter, Linda, for not letting her go to the party.
- Dan partiye gitmesine izin vermediği için kızı Linda'dan özür diledi.
- I won't let her go there.
- Onun oraya gitmesine izin vermeyeceğim.
- Why did you let her go?
- Neden onun gitmesine izin verdin?
- I'll let her go.
- Gitmesine izin vereceğim.
- You can let her go now.
- Şimdi onun gitmesine izin verebilirsin.
- I should never have let her go.
- Asla onun gitmesine izin vermemeliydim.
- You can let her go now.
- Şimdi gitmesine izin verebilirsin.
- Should I let her go?
- Gitmesine izin vermeli miyim?
- We had to let her go.
- Biz onun gitmesine izin vermek zorunda kaldık.
- I should've let her go fishing.
- Onun balığa gitmesine izin vermeliydim.
Show More (30)
|
