|
- I am determined to ensure that this new directive will not unwillingly contribute to shortages of life-saving therapies.
- Bu yeni direktifin hayat kurtaran tedavilerin eksikliğine istemeden de olsa katkıda bulunmamasını sağlamaya kararlıyım.
- Surgeons performed life-saving surgery on Fadil.
- Cerrahlar Fadıl'a hayat kurtaran bir ameliyat yaptı.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
- Nalokson, opioid aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Surgeons performed life-saving surgery on Fadil.
- Cerrahlar Fadıl üzerinde hayat kurtaran bir ameliyat gerçekleştirdiler.
Show More (1)
|