lush - English Turkish Sentences
English Turkish
lush yemyeşil adj.
  • The land has rich, lush vegetation.
  • Arazi zengin, yemyeşil bir bitki örtüsüne sahiptir.
  • It has a clean sea and lush green nature.
  • Temiz bir denizi ve yemyeşil bir doğası var.
  • The mountains, lakes, rivers and lush green forests of Ikaria island form a unique natural beauty.
  • İkarya adasının dağları, gölleri, nehirleri ve yemyeşil ormanları eşsiz bir doğal güzellik oluşturmaktadır.
Show More (8)
lush ayyaş n.
  • A random lush in the street wanted some money from me.
  • Sokakta bilmediğim bir ayyaş benden biraz para istedi.
  • Tom is a lush.
  • Tom bir ayyaş.
Show More (-1)
lush lüks adj.
  • The car has lush seats.
  • Arabanın lüks koltukları var.
Show More (-2)
lush harika adj.
  • The orchestra played lush harmonies to the crowd.
  • Orkestra kalabalığa harika armoniler çaldı.
Show More (-2)
lush şehvet uyandıran adj.
  • I was very lush when I was young.
  • Gençliğimde çok şehvet uyandıran biriydim.
Show More (-2)