|
- Strenuous efforts have now been made to make up for lost time.
- Kaybedilen zamanın telafi edilmesi için yoğun çaba sarf edilmektedir.
- Unfortunately, however, we cannot make up for lost time.
- Ancak ne yazık ki kaybedilen zamanı telafi edemeyiz.
- I think this is fair because it partly makes up for the lower wages women receive when they work.
- Bunun adil olduğunu düşünüyorum çünkü kadınların çalıştıklarında aldıkları daha düşük ücretleri kısmen telafi ediyor.
- We are already a couple of months behind, but will be able to make up for them.
- Halihazırda birkaç ay gerideyiz, ancak bunları telafi edebileceğiz.
- The budgets of the Member States cannot make up for an inadequate Community budget.
- Üye Devletlerin bütçeleri yetersiz bir Topluluk bütçesini telafi edemez.
- The time has come to ensure justice is done and to make up for the injustice.
- Adaletin yerini bulmasını sağlamanın ve adaletsizliği telafi etmenin zamanı geldi.
- This would make up for the injustice and ensure justice is done.
- Bu, adaletsizliği telafi edecek ve adaletin yerini bulmasını sağlayacaktır.
- In Switzerland I have an opportunity to make up for it.
- İsviçre'de bunu telafi etmek için bir fırsatım var.
- In Switzerland I have an opportunity to make up for it.
- İsviçre'de bunu telafi etme şansım var.
- He hurried on to make up for lost time.
- Kaybettiği zamanı telafi etmek için acele etti.
- To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
- Tom, hastanedeki tatsız deneyimlerini telafi etmek için olması gerekenden biraz daha fazla içti.
- We must work hard to make up for lost time.
- Kaybedilen zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyız.
- He made up for the deficit.
- Açığı telafi etti.
- Did the plane make up for the lost time?
- Uçak kaybedilen zamanı telafi etti mi?
- He made up for lost time by running fast.
- Hızlı koşarak kaybolan zamanı telafi etti.
- Tom tried to make up for his lack of sleep by taking a nap.
- Tom kestirerek uykusuzluğunu telafi etmeye çalıştı.
- I will make up for the lost time by working as hard as I can.
- Kaybettiğim zamanı, elimden geldiğince çok çalışarak telafi edeceğim.
- I must make up for the loss.
- Kaybımı telafi etmeliyim.
- You have to work harder to make up for lost time.
- Kaybettiğin zamanı telafi etmek için daha çok çalışmalısın.
- I've got a lot to make up for.
- Telafi etmem gereken çok şey var.
- She made up for lost time by working hard.
- Çok çalışarak kaybedilen zamanı telafi etti.
- Money cannot make up for lost time.
- Para kayıp zamanı telafi edemez.
- I have to work hard to make up for lost time.
- Kaybettiğim zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.
- He worked hard to make up for his lack of experience.
- O, deneyim eksikliğini telafi etmek için çok çalıştı.
- I must make up for lost time.
- Kaybolan zamanı telafi etmeliyim.
- You must make up for lost time.
- Kaybedilen zamanı telafi etmen gerekir.
- I will make up for it next time.
- Bir dahaki sefere telafi edeceğim.
- You can't make up for lost time.
- Kaybettiğiniz vakti telafi edemezsiniz.
- He tried to make up for his lack of sleep by taking a nap.
- Uykusuzluğunu kestirerek telafi etmeye çalıştı.
- The government had to make up for the loss.
- Hükümet zararı telafi etmek zorunda kaldı.
- If I could have a wish, I'd wish I could make up for lost time.
- Eğer bir dilek dileyebilseydim, kaybettiğim zamanı telafi edebilmeyi dilerdim.
- Her genius makes up for her lack of experience.
- Dehası deneyimsizliğini telafi ediyor.
- Tom hurried to make up for lost time.
- Tom kaybettiği zamanı telafi etmek için acele etti.
- We'll make up for the loss.
- Kaybımızı telafi edeceğiz.
- To make up for his unpleasant experiences in the hospital, he drank more than he should have.
- Hastanede geçirdiği nahoş süreci telafi etmek için içmesi gerekenden fazla içki içti.
- I'm trying to make up for lost time.
- Kaybettiğim zamanı telafi etmeye çalışıyorum.
- Nothing will make up for his past mistakes.
- Onun geçmişteki hatalarını hiçbir şey telafi etmeyecektir.
- I can't make up for what I did.
- Yaptığım şeyi telafi edemem.
- I will make up for the damage I did to your car.
- Arabana yaptığım hasarı telafi edeceğim.
- To make up for his unpleasant experiences in the hospital, he drank more than he should have.
- Hastanedeki tatsız deneyimlerini telafi etmek için olması gerekenden daha fazla içti.
- This year's good harvest will make up for last year's bad one.
- Bu yılın iyi hasatı geçen yılın kötü hasatını telafi edecektir.
- I think it isn't possible for us to make up for lost time.
- Bizim için kayıp zamanı telafi etmenin mümkün olmadığını düşünüyorum.
- We have to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmeliyiz.
- I'll do all I can to make up for it.
- Onu telafi etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım.
- I have to work hard to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telâfi etmek için sıkı çalışmak zorundayım.
- You can't make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi edemezsin.
- You have to work harder to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmek için daha sıkı çalışmalısın.
- Tom hurried to make up for lost time.
- Tom kayıp zamanı telafi etmek için acele etti.
- We need to make up for lost time.
- Kaybettiğimiz zamanı telafi etmeliyiz.
- The company is turning to export markets to make up for a decline in domestic sales.
- Şirket yurtiçi satışlarındaki bir gerilemeyi telafi etmek için ihracat pazarlarına yöneliyor.
- He worked hard to make up for his lack of experience.
- Tecrübe eksikliğini telafi etmek için çok çalıştı.
- Did the plane make up for the lost time?
- Uçak kaybettiği zamanı telafi etti mi?
- I must make up for lost time by driving fast.
- Hızlı sürerek kaybedilen zamanı telafi etmeliyim.
- We're trying to make up for lost time.
- Kaybettiğimiz zamanı telafi etmeye çalışıyoruz.
- We must make up for lost time.
- Kaybettiğimiz zamanı telafi etmeliyiz.
- I wish I could make up for lost time.
- Keşke kayıp zamanı telafi edebilsem.
- We must work hard to make up for lost time.
- Kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyız.
- I'm trying to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmeye çalışıyorum.
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
- I'll do all I can to make up for it.
- Bunu telafi etmek için elimden geleni yapacağım.
- Tom tried to make up for his lack of sleep by taking a nap.
- Tom uykusuzluğunu şekerleme yaparak telafi etmeye çalıştı.
- Tom is trying to make up for lost time.
- Tom kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışıyor.
- We're trying to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmeye çalışıyoruz.
- It's difficult to make up for lost time.
- Kaybedilen zamanı telafi etmek zordur.
- He tried to make up for lost time.
- Kaybettiği zamanı telafi etmeye çalıştı.
- We must make up for lost time.
- Kaybolan zamanı telafi etmeliyiz.
- To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
- Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
- I will make up for the lost time by working as hard as I can.
- Elimden geldiğince çok çalışarak, kaybolan zamanı telafi edeceğim.
- I'll make up for it.
- Bunu telafi edeceğim.
- He tried to make up for lost time.
- Kaybedilen zamanı telafi etmeye çalıştı.
- Money cannot make up for lost time.
- Para kaybedilen zamanı telafi edemez.
- I will make up for the damage I did to your car.
- Arabanıza verdiğim zararı telafi edeceğim.
- He hurried on to make up for lost time.
- O, kayıp zamanı telafi etmek için acele etti.
- This year's good harvest will make up for last year's bad one.
- Bu yılki iyi hasat geçen yılki kötü hasadı telafi edecek.
- I think it isn't possible for us to make up for lost time.
- Bence kaybettiğimiz zamanı telafi etmemiz mümkün değil.
- I'll make up for it.
- Ben onu telafi edeceğim.
- Tom is trying to make up for lost time.
- Tom kayıp zamanı telafi etmeye çalışıyor.
- If I could have a wish, I'd wish I could make up for lost time.
- Bir dileğim olabilseydi, kaybolan zamanı telafi edebilmeyi isterdim.
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke ticaret açığını telafi etmek için çok çalışıyor.
- We were hurrying in order to make up for the wasted time.
- Kaybolan zamanı telafi etmek için acele ediyorduk.
- I've got a lot to make up for.
- Telafi edecek çok şeyim var.
- I will make up for it next time.
- Onu gelecek sefer telafi edeceğim.
- I will make up for the lost time by studying as hard as I can.
- Mümkün olduğunca çok çalışarak kayıp zamanı telafi edeceğim.
- He made up for lost time by running fast.
- Hızlı koşarak kaybettiği zamanı telafi etti.
- You must make up for lost time.
- Kaybettiğin zamanı telafi etmelisin.
- I will make up for the lost time by studying as hard as I can.
- Kaybettiğim zamanı elimden geldiğince çok çalışarak telafi edeceğim.
- I must make up for lost time by driving fast.
- Hızlı sürerek kaybettiğim zamanı telafi etmeliyim.
- We need to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmemiz gerekiyor.
- We were hurrying in order to make up for the wasted time.
- Kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için acele ediyorduk.
- I am ready to do anything to make up for the loss.
- Zararı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.
- I wish I could make up for lost time.
- Keşke kaybettiğim zamanı telafi edebilseydim.
- We have to make up for lost time.
- Kaybettiğimiz zamanı telafi etmeliyiz.
- She made up for lost time by working hard.
- Kaybettiği zamanı çok çalışarak telafi etti.
- The company is turning to export markets to make up for a decline in domestic sales.
- Şirket iç satışlardaki düşüşü telafi etmek için ihracat pazarlarına yöneliyor.
- We suggested that she should make up for the loss.
- Kaybını telafi etmesini önerdik.
- Her genius makes up for her lack of experience.
- Onun dahiliği onun deneyim eksikliğini telafi eder.
- He made up for the deficit.
- O, zararı telafi etti.
- Nothing will make up for his past mistakes.
- Hiçbir şey onun geçmişteki hatalarını telafi edemez.
Show More (95)
|
