|
- I expect your morning could have been more pleasant.
- Sabahınızın daha keyifli geçmesini umuyorum.
- We must not forget that the desire for a Convention was conceived the morning after the night of the Nice Council.
- Unutmamalıyız ki bir Kongre arzusu Nice Konseyi gecesinin ertesi sabahı ortaya çıkmıştır.
- We are not going to spend the whole morning on this.
- Bütün sabahı bunun üzerinde geçirmeyeceğiz.
- My report will be submitted for translation on Friday morning.
- Raporum Cuma sabahı tercüme edilmek üzere teslim edilecek.
- This very morning, President Verhofstadt said that when Europe speaks and speaks in unison, we are heard.
- Bu sabah Başkan Verhofstadt, Avrupa konuştuğunda ve birlikte konuştuğunda sesimizin duyulduğunu söyledi.
- Yesterday morning we had the part-session with our colleagues from the candidate countries.
- Dün sabah aday ülkelerden gelen meslektaşlarımızla yarı oturumu gerçekleştirdik.
- We have seen some examples of this first approach right here this very morning.
- Bu ilk yaklaşımın bazı örneklerini tam da bu sabah burada gördük.
- To follow on from what you just said, a very good morning.
- Söylediklerinizden devam edecek olursak, çok iyi bir sabah.
- We are being asked to discuss directives about breakfast at the end of the morning.
- Sabahın sonunda kahvaltı ile ilgili direktifleri görüşmemiz isteniyor.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman kazandıran ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinini sürdürmekte.
- I'd just as soon go up with a green gunner than a jinxed morning, fellas.
- Bir an önce acemi bir topçuyla gitmeyi uğursuz bir sabaha tercih ederim, çocuklar.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Sizi sabaha kadar idare edecek bir sürü boş yerim var.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Özür dilerim, çok kötü bir sabah geçirdim.
- I'd just as soon go up with a green gunner than a jinxed morning, fellas.
- Uğursuz bir sabah yerine bir an evvel çömez bir topçuyla çıkmayı tercih ederim, beyler.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Üzgünüm, çok zor bir sabah geçirdim.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinlerine devam ediyor.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Seni sabaha kadar idare edecek epey yerim var.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Kusura bakma, çok zor bir sabah geçirdim.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Seni sabaha kadar tutacak şekilde epey yerim var.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinine devam ediyor.
- I've been shooting since seven this morning.
- Sabah 7'den beri çekimdeyim.
- She worked from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çalıştı.
- I've been looking for you all morning.
- Sabah hep seni aradım.
- Tom has been waiting all morning for Mary.
- Tom sabahtan beri Mary'yi bekliyor.
- Yesterday morning he went back to Rotterdam.
- Dün sabah Rotterdam'a geri döndü.
- What a beautiful morning!
- Ne güzel bir sabah!
- The morning sun is too bright to look at.
- Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- I must call him sometimes during the morning.
- Sabahları ara sıra onu aramalıyım.
- It rained hard yesterday morning.
- Dün sabah çok yağmur yağdı.
- It is already morning.
- Zaten sabah.
- I hadn't expected us to speak so much about love this Monday morning.
- Bu Pazartesi sabahı aşk hakkında bu kadar çok konuşacağımızı beklemiyordum.
- The boss ordered us to work from morning till night.
- Patron bize sabahtan akşama kadar çalışmamızı emretti.
- It's been raining since yesterday morning.
- Dün sabahtan beri yağmur yağıyor.
- I spent the whole morning studying English.
- Bütün sabahı İngilizce çalışarak geçirdim.
- Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
- Tom bütün sabahı sunum için hazırlanarak geçirdi.
- Were you playing tennis yesterday morning?
- Dün sabah tenis mi oynuyordunuz?
- We've just had our coldest August morning for twenty years.
- Son yirmi yılın en soğuk Ağustos sabahını yaşadık.
- It's morning here in my time zone.
- Benim zaman dilimimde sabah oldu.
- Tom hasn't read the morning paper yet.
- Tom sabah gazetesini henüz okumadı.
- And he called the light Day, and the darkness Night; and there was evening and morning one day.
- Ve ışığa Gündüz, ve karanlığa Gece dedi; ve akşam ve sabah bir gün oldu.
- Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom, hava çok soğuk olduğu için sabah yüzmekten vazgeçmek zorunda kaldı.
- Did you call me yesterday morning?
- Dün sabah bana telefon ettin mi?
- That day it had looked like rain since morning.
- O gün sabahtan beri yağmur yağacak gibi görünüyordu.
- I saw Tom yesterday morning.
- Tom'u dün sabah gördüm.
- I have the feeling that since last Sunday morning, years have gone by.
- Geçen pazar sabahından bu yana yıllar geçmiş gibi hissediyorum.
- This side of the house catches the morning sun.
- Evin bu tarafı sabah güneşini alıyor.
- I gave her the morning off.
- Ona sabah izni verdim.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusuna bayılırım.
- You've had a busy morning, haven't you?
- Yoğun bir sabah geçirdin, değil mi?
- He works a lot from morning till night.
- Sabahtan geceye kadar çok çalışır.
- Did you ring me yesterday morning?
- Dün sabah beni aradın mı?
- It was a perfect morning.
- Mükemmel bir sabahtı.
- Tom went to work that morning.
- Tom o sabah işe gitti.
- Tom spent the morning painting the ceiling.
- Tom sabahı tavanı boyayarak geçirdi.
- It was very cold yesterday morning.
- Dün sabah çok soğuktu.
- Tom has been doing that all morning.
- Tom sabahtan beri o işi yapıyor.
- Tom spent the whole morning with Mary.
- Tom bütün sabahı Mary ile geçirdi.
- Thursday morning is great for all of us.
- Perşembe sabahı hepimiz için harikadır.
- We'll meet on Thursday morning.
- Perşembe sabahı buluşacağız.
- Tom and Mary walk to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte yürürlerdi.
- And God called the firmament, Heaven; and the evening and morning were the second day.
- Tanrı gök kubbeye "Gök" adını verdi; akşam ve sabahla ikinci gün oldu.
- After a rainy morning the clouds were suddenly parted and a double rainbow appeared in the sky.
- Yağmurlu bir sabahın ardından bulutlar aniden dağıldı ve gökyüzünde çifte gökkuşağı belirdi.
- Tom took the morning off.
- Tom sabah izin aldı.
- Anne thought that the morning would never come.
- Anne sabahın hiç gelmeyeceğini düşündü.
- I spent the entire morning filling out these forms.
- Bütün sabahı bu formları doldurarak geçirdim.
- Can't this wait till morning?
- Bu, sabaha kadar bekleyemez mi?
- I've been looking for it all morning.
- Sabahtan beri onu arıyorum.
- I've been looking for it all morning.
- Sabahtan beri onu arıyordum.
- Where have you been all morning?
- Sabahtan beri nerelerdeydin?
- I've been waiting here for Tom since this morning.
- Sabahtan beri burada Tom'u bekliyorum.
- He is always working from morning till night.
- O her zaman sabahtan akşama kadar çalışıyor.
- It was an October morning.
- Bir Ekim sabahıydı.
- Isn't it a lovely morning?
- Güzel bir sabah, değil mi?
- I'm not going to be home that morning so I won't be able to check my email on my computer, so text me it instead.
- O sabah evde olmayacağımdan dolayı e-postamı kontrol edemeyeceğim, bu yüzden onun yerine bana mesaj at.
- I've been waiting for him since early this morning.
- Sabahtan beri onu bekliyorum.
- He worked from morning till evening.
- Sabahtan akşama kadar çalıştı.
- Can you meet me at nine o'clock on Saturday morning?
- Cumartesi sabahı saat dokuzda benimle buluşabilir misin?
- It was on the morning of February the ninth that I arrived in London.
- Londra'ya dokuz Şubat sabahında vardım.
- I saw her yesterday morning.
- Onu dün sabah gördüm.
- The shooting occurred Monday morning.
- Çatışma Pazartesi sabahı meydana geldi.
- At least, stay till morning.
- Bari sabaha kadar kalaydın.
- She was there all morning.
- Sabahtan beri oradaydı.
- Something went wrong that morning.
- O sabah bir şeyler ters gitti.
- Tom spent the morning on the porch, reading the newspaper.
- Tom sabahı verandada gazeteyi okuyarak geçirdi.
- The accident occurred yesterday morning.
- Kaza dün sabah meydana geldi.
- I saw many birds yesterday morning.
- Dün sabah bir sürü kuş gördüm.
- The morning sunshine is so bright that I can't look at it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki ben ona bakamam.
- What've you been doing all morning?
- Sen sabahtan beri ne yapıyordun?
- What was Tom doing yesterday morning?
- Dün sabah Tom ne yapıyordu?
- I lost my wallet yesterday morning.
- Dün sabah cüzdanımı kaybettim.
- It was very cold yesterday morning.
- Dün sabah hava çok soğuktu.
- Call me Monday morning to check on the status.
- Pazartesi sabahı durumu kontrol etmek için beni ara.
- It's going to be morning soon.
- Yakında sabah olacak.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
- Normalde altıda kalkarım ama dün sabah sekizde kalktım.
- I just spent the morning with Tom.
- Sabahı Tom'la geçirdim.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
- Prensip olarak saat altıda kalkıyorum ama dün sabah sekizde kalktım.
- I've been waiting all morning for someone to do that.
- Sabahtan beri birinin bunu yapmasını bekledim.
- We must finish everything before Tuesday morning.
- Salı sabahından önce her şeyi bitirmeliyiz.
- The fact is that he slept late that morning.
- Gerçek şu ki, o sabah geç yattı.
- Monday morning I was bitten by a dog.
- Pazartesi sabahı bir köpek tarafından ısırıldım.
- We always play tennis on Saturday morning.
- Cumartesi sabahları hep tenis oynarız.
- I've been here since this morning.
- Sabahtan beri buradayım.
- I have been typing this report since this morning, but I'm only halfway through.
- Bu raporu sabahtan beri yazıyorum ama daha yarısına geldim.
- I had a busy morning.
- Yoğun bir sabah geçirdim.
- As a matter of fact, I haven't eaten anything since this morning.
- Aslına bakarsan, sabahtan beri hiçbir şey yemedim.
- The committee met Monday morning.
- Komite pazartesi sabahı toplandı.
- Layla's body was found Monday morning.
- Layla'nın cesedi pazartesi sabahı bulundu.
- I spent the morning trying to figure out what to do.
- Sabahı ne yapacağımı bulmaya çalışarak geçirdim.
- The accident occurred yesterday morning.
- Kaza, dün sabah oldu.
- And the evening and the morning were the third day.
- Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
- Do you prefer mornings or evenings shifts?
- Sabah vardiyasını mı yoksa akşam vardiyasını mı tercih edersiniz?
- Tom has been with Mary all morning.
- Tom sabah hep Mary ile birlikteydi.
- I drink coffee almost every morning.
- Neredeyse her sabah kahve içiyorum.
- We spent yesterday morning together.
- Dün sabahı birlikte geçirdik.
- Tom had a hectic morning.
- Tom telaşlı bir sabah geçirdi.
- I go jogging almost every morning.
- Neredeyse her sabah koşuya giderim.
- He'll be back by Monday morning at the latest.
- En geç pazartesi sabahı dönmüş olur.
- I would like to spend the whole morning like this.
- Bütün sabahı böyle geçirmek isterdim.
- He worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
- On the second morning, the Scotsman saw from the top of his tree a great castle far away.
- İkinci sabah İskoçyalı ağacının tepesinden uzakta büyük bir kale gördü.
- Tom spent the morning doing errands.
- Tom sabahı ayak işleri yaparak geçirdi.
- They worked hard from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çok çalıştılar.
- We will set off after the morning prayer.
- Sabah namazından sonra yola çıkacağız.
- The inspector arrived at the school late on Monday morning.
- Müfettiş pazartesi sabahı okula geç vakit geldi.
- During the morning I feel very lazy, I don't want to do anything.
- Sabahları kendimi çok tembel hissediyorum, hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- I overslept yesterday morning.
- Dün sabah uyuyakalmışım.
- The following morning, the snowman was completely melted.
- Ertesi sabah kardan adam tamamen erimişti.
- The morning forecast predicted thunder showers later in the day.
- Sabahki hava durumu günün ilerleyen saatlerinde gök gürültülü sağanak yağış tahmin ediyor.
- Where were you yesterday morning?
- Dün sabah neredeydin?
- Thursday morning is great for all of us.
- Perşembe sabahı hepimiz için harika.
- She was in bed during the morning reading a book.
- Sabah yatağında kitap okuyordu.
- I spent the morning in bed, reading a book.
- Sabahı yatakta kitap okuyarak geçirdim.
- Tom and Mary spent all Saturday morning together.
- Tom ve Mary bütün Cumartesi sabahını birlikte geçirdiler.
- It's been raining since early morning.
- Sabahın erken saatlerinden beri yağmur yağıyor.
- You mean you spent the entire morning with Jamal?
- Yani sen bütün sabahı Jamal'la mı geçirdin?
- He told me that he had lost his textbook the previous morning.
- Bana önceki sabah ders kitabını kaybettiğini söyledi.
- Sami has his own morning routine.
- Sami'nin kendine has bir sabah rutini var.
- Tom died early Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı erken saatlerde öldü.
- Roger works from morning till night.
- Roger sabahtan akşama kadar çalışıyor.
- The toaster was useful during busy mornings.
- Ekmek kızartma makinesi yoğun sabahlar sırasında kullanışlıydı.
- Tom left Boston early Monday morning.
- Tom Pazartesi sabahı Boston'dan erken ayrıldı.
- He works on the farm from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çiftlikte çalışıyor.
- It's been a busy morning.
- Yoğun bir sabahtı.
- Tom visited Mary last Monday morning.
- Tom geçen pazartesi sabahı Mary'yi ziyaret etti.
- The committee met Monday morning.
- Komite pazartesi sabahı buluştu.
- Tom left early Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı erkenden ayrıldı.
- Dan saw something suspicious on the morning Linda died.
- Dan Linda'nın öldüğü sabah şüpheli bir şey gördü.
- I gave Tom the morning off.
- Tom'a sabah izin verdim.
- My sister has been knitting since this morning.
- Kız kardeşim sabahtan beri örgü örüyor.
- Can this wait till morning?
- Sabaha kadar bekleyebilir mi?
- Tom has had a bad morning.
- Tom kötü bir sabah geçirdi.
- And the evening and morning were the fourth day.
- Akşam ve sabahla dördüncü gün oldu.
- I've been waiting for you all morning.
- Sabah hep seni bekledim.
- Tom wakes up early almost every morning.
- Tom neredeyse her sabah erken uyanır.
- I haven't eaten anything since yesterday morning.
- Dün sabahtan beri bir şey yemedim.
- You have until morning to decide.
- Karar vermek için sabaha kadar vaktin var.
- Isn't it a lovely morning?
- Ne güzel bir sabah, değil mi?
- The morning sun came in the window.
- Sabah güneşi pencereden girdi.
- And the evening and morning were the fourth day.
- Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
- Yua and Yuma walked from morning until the last train.
- Yua ve Yuma sabahtan son trene kadar yürüdüler.
- Tom had a great morning.
- Tom harika bir sabah geçirdi.
- It's been raining since morning.
- Sabahtan beri yağmur yağıyor.
- Tom and Mary go to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah birlikte okula gidiyorlar.
- That morning Mary went round the whole village.
- O sabah Mary bütün köyü dolaştı.
- One morning I shot an elephant in my pyjamas.
- Bir sabah, pijamalarımla bir fil vurdum.
- It was pouring rain all morning long.
- Sabahtan beri yağmur yağıyordu.
- At least, stay till morning.
- En azından sabaha kadar kal.
- He told me that he had lost his textbook the previous morning.
- O bana önceki sabah ders kitabını kaybettiğini söyledi.
- Tom has been doing that all morning.
- Tom sabahtan beri bunu yapıyor.
- Tom hasn't done anything all morning.
- Tom sabahtan beri hiçbir şey yapmadı.
- I wish you a good morning!
- Size iyi bir sabah diliyorum!
- We will set off after the morning prayer.
- Sabah ezanıyla birlikte yola koyulacağız.
- The toaster was useful during busy mornings.
- Tost makinesi yoğun sabahlarda işe yarıyordu.
- She woke up in the early morning.
- Sabah erkenden uyandı.
- Tom puttered around in the garden all morning.
- Tom sabahtan beri bahçede dolaşıyordu.
- I got up an hour ago and in the meantime I've brushed my teeth, washed and shaved myself and done my morning gymnastics.
- Ben bir saat önce kalktım ve bu arada dişlerimi fırçaladım ve tıraş oldum ve sabah cimnastiğimi yaptım.
- The following morning, Caroll Stadt had disappeared.
- Ertesi sabah, Caroll Stadt ortadan kaybolmuştu.
- I've been coughing all morning.
- Sabahtan beri öksürüyorum.
- I'm late for my morning conference.
- Sabah konferansım için geç kaldım.
- How did you feel the morning after that party?
- O partiden sonra sabahleyin kendini nasıl hissettin?
- The morning is just a few hours away.
- Sabah sadece birkaç saat uzakta.
- I've been crying all morning.
- Sabahtan beri ağlıyorum.
- I awoke one morning and found myself famous.
- Bir sabah uyandım ve kendimi ünlü buldum.
- And it lasted until early morning.
- Ve sabahın erken saatlerine kadar sürdü.
- I saw them yesterday morning.
- Onları dün sabah gördüm.
- It's difficult to get the car going on cold mornings.
- Soğuk sabahlarda arabayı çalıştırmak zor oluyor.
- Tom hasn't said a word all morning.
- Tom sabahleyin tek bir kelime bile söylemedi.
- It is already morning.
- Sabah oldu bile.
- She woke up in the early morning.
- O, sabahın erken saatlerinde uyandı.
- Every Tuesday morning the housekeeper vacuums.
- Temizlikçi kadın her salı sabahı elektrik süpürgesiyle temizlik yapar.
- Tom spent the morning on the porch, reading the newspaper.
- Tom sabahı verandada gazete okuyarak geçirdi.
- I've been very hungry since this morning.
- Sabahtan beri çok açım.
- I'm not going to be home that morning so I won't be able to check my email on my computer, so text me it instead.
- O sabah evde olmayacağım, bu yüzden bilgisayarımdan e-postalarıma bakamayacağım, onun yerine bana mesaj at.
- I've been waiting all morning for someone to do that.
- Sabahtan beri birinin bunu yapmasını bekliyorum.
- The boss ordered us to work from morning till night.
- Patron sabahtan akşama kadar çalışmamızı emretti.
- I work for three hours every Saturday morning.
- Her cumartesi sabahı üç saat çalışıyorum.
- I've been calling Tom all morning, but I can't get a hold of him.
- Sabahtan beri Tom'u arıyorum ama ulaşamıyorum.
- I've been tense all morning.
- Sabahtan beri gerginim.
- I've been coughing since this morning.
- Sabahtan beri öksürüyorum.
- I called Tom the following morning.
- Ertesi sabah Tom'u aradım.
- He said that he had arrived there that morning.
- O sabah oraya geldiğini söyledi.
- Tom hasn't been here all morning.
- Tom sabahtan beri burada değil.
- I saw Tom in the park that morning.
- O sabah Tom'u parkta gördüm.
- The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
- We've just had our coldest August morning for twenty years.
- Biz sadece yirmi yıl içindeki en soğuk ağustos sabahımızı yaşadık.
- They made him work from morning till night.
- Onu sabahtan akşama kadar çalıştırdılar.
- She worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
- They made him work from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar onu çalıştırdılar.
- I met with Tom again on Monday morning.
- Pazartesi sabahı Tom'la tekrar görüştüm.
- Tom may be dead before morning.
- Tom sabah olmadan önce ölmüş olabilir.
- I've been looking for it all morning.
- Sabah hep onu aradım.
- Why don't you wait till morning?
- Neden sabaha kadar beklemiyorsun?
- I'm counting on you to help next Tuesday morning.
- Gelecek salı sabahı yardım etmek için sana güveniyorum.
- I'm pretty hungry since I haven't eaten since early this morning.
- Sabahtan beri bir şey yemediğim için oldukça açım.
- Usually, I'll be gone before the morning light.
- Genellikle sabah gün ışımadan gitmiş olurum.
- I work for three hours every Saturday morning.
- Ben her cumartesi sabahı üç saat boyunca çalışırım.
- I hadn't expected us to speak so much about love this Monday morning.
- Bu pazartesi sabahı aşk hakkında bu kadar çok şey konuşmamızı beklememiştim.
- I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.
- Dün gece çamaşırları kuruması için astım ve sabaha kadar taş gibi donmuştu.
- The inspector arrived at the school late on Monday morning.
- Müfettiş pazartesi sabahı okula geç geldi.
- Sami delivers the morning paper in the neighborhood.
- Sami mahallede sabah gazetesi dağıtıyordu.
- The doctor is working from morning til night.
- Doktor sabahtan akşama kadar çalışıyor.
- He does nothing but complain from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmıyor.
- Tom came by my house yesterday morning.
- Tom dün sabah evime uğradı.
- He left his hometown on a cold morning.
- Soğuk bir sabah memleketinden ayrıldı.
- Tom and Mary always play tennis on Saturday morning.
- Tom ve Mary Cumartesi sabahı her zaman tenis oynarlar.
- Call me Monday morning to check on the status.
- Durumu kontrol etmek için pazartesi sabahı beni arayın.
- One morning, she unexpectedly met him on the street.
- Bir sabah, beklenmedik bir şekilde onunla sokakta karşılaştı.
- I'm late for my morning conference.
- Sabahki konferansıma geç kaldım.
- He is always working from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar hep çalışır.
- Tom may be dead before morning.
- Tom sabaha ölmüş olabilir.
- He carried on working from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çalışmaya devam etti.
- Tom went to see Mary early yesterday morning.
- Tom dün sabah erkenden Mary'yi görmeye gitti.
- Tom and Mary always play tennis on Saturday morning.
- Tom ve Mary her zaman cumartesi sabahları tenis oynarlar.
- I had a very nice morning.
- Çok güzel bir sabah geçirdim.
- I want you out of our apartment by morning.
- Sabaha kadar dairemizden çıkmanızı istiyoruz.
- My sister has been studying in her room since this morning.
- Kız kardeşim sabahtan beri odasında ders çalışıyor.
- I saw Tom in the park that morning.
- O sabah parkta Tom'u gördüm.
- Tom and Mary walked from early morning until it started to get dark.
- Tom ve Mary sabahın erken saatlerinden hava kararmaya başlayana kadar yürüdüler.
- Tom hasn't read the morning paper yet.
- Tom henüz sabah gazetesini okumadı.
- It was a busy morning.
- Yoğun bir sabahtı.
- She has been practicing the piano since morning.
- Sabahtan beri piyano çalışıyor.
- I drink coffee almost every morning.
- Neredeyse her sabah kahve içerim.
- I saw her yesterday morning.
- Dün sabah onu gördüm.
- Sami has his own morning routine.
- Sami'nin kendi sabah rutini var.
- I spent the entire morning in bed.
- Bütün sabahı yatakta geçirdim.
- Tom has been playing his guitar all morning.
- Tom sabahtan beri gitar çalıyor.
- The temperature has fallen since morning.
- Sıcaklık sabahtan beri düşüyor.
- I haven't had anything to eat since this morning.
- Sabahtan beri bir şey yemedim.
- I had a doctor's appointment yesterday morning.
- Dün sabah doktor randevum vardı.
- I'm not going to be home that morning so I won't be able to check my email on my computer, so send it to my cellphone instead.
- O sabah evde olmayacağımdan dolayı bilgisayarımdan e-postamı kontrol edemeyeceğim, onun yerine cep telefonuma gönder.
- The last time I saw Tom was Monday morning.
- Tom'u en son pazartesi sabahı gördüm.
- The temperature has fallen since morning.
- Sıcaklık sabahtan beri düştü.
- I've had a busy morning.
- Yoğun bir sabah geçirdim.
- I go jogging almost every morning.
- Neredeyse her sabah koşmaya giderim.
- Tom came here yesterday morning to help us.
- Tom bize yardım etmek için dün sabah buraya geldi.
- It was yesterday morning that I saw Tom on the bus.
- Tom'u dün sabah otobüste gördüm.
- Tom and Mary often had their morning coffee on the front porch.
- Tom ve Mary genellikle ön sundurmada sabah kahvesini içtiler.
- I'm not going to be home that morning so I won't be able to check my email on my computer, so send it to my cellphone instead.
- O sabah evde olmayacağım için bilgisayarımdan e-postamı kontrol edemeyeceğim, onun yerine cep telefonuma gönder.
- He said that he had arrived there that morning.
- O sabah oraya vardığını söyledi.
- Fadil paid an early morning visit to Dania.
- Fadıl sabah erken saatte Dania'yı ziyaret etti.
- She couldn't attend the morning church service.
- Sabahki kilise ayinine katılamadı.
- I'll be back before morning.
- Sabah olmadan dönerim.
- The doctor works from morning until night.
- Doktor sabahtan akşama kadar çalışıyor.
- I'm pretty hungry since I haven't eaten since early this morning.
- Sabahın erken saatlerinden beri yemek yemediğim için ben oldukça açım.
- I've been listening to the Beatles all morning.
- Sabahtan beri Beatles dinliyorum.
- I'm sure Tom will sober up by morning.
- Tom'un sabaha kadar ayılacağına eminim.
- It's been a busy morning.
- Yoğun bir sabah oldu.
- I gave her the morning off.
- Ona sabahleyin izin verdim.
- Is it morning already?
- Zaten sabah mı?
- I saw you yesterday morning.
- Dün sabah seni gördüm.
- Yesterday morning I saw many birds.
- Dün sabah birçok kuş gördüm.
- It was a perfect morning.
- O mükemmel bir sabahtı.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusunu seviyorum.
- I've been hiccuping all morning.
- Sabahtan beri hıçkırıyorum.
- He knew she had been busy since morning.
- Sabahtan beri meşgul olduğunu biliyordu.
- She was in bed during the morning reading a book.
- O sabah boyunca yatakta bir kitap okuyordu.
- I gave them the morning off.
- Onlara sabah izni verdim.
- Tom has been trying to do that all morning.
- Tom sabahtan beri bunu yapmaya çalışıyor.
- It's been raining heavily since this morning, so I don't want to go anywhere.
- Sabahtan beri şiddetli yağmur yağıyor, bu yüzden hiçbir yere gitmek istemiyorum.
- The secretary opened the mail which had been delivered that morning.
- Sekreter o sabah gelen postayı açtı.
- When did you get up that morning?
- O sabah kaçta kalktın?
- He'll be back by Monday morning at the latest.
- En geç pazartesi sabahına kadar geri dönecek.
- Something went wrong that morning.
- O sabah bir şey ters gitti.
- Can this wait till morning?
- Bu sabaha kadar bekleyebilir mi?
- You've been waiting all morning.
- Sabahtan beri bekliyorsun.
- She has been practicing the piano since morning.
- O, sabahtan beri piyano çalışmaktadır.
- When morning dawned, the Princess came to see if he was still alive.
- Sabah olduğunda, Prenses onun hâlâ hayatta olup olmadığını görmek için geldi.
- If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Kahvaltı yapmazsanız, muhtemelen sabahları aç olursunuz ve işte olabileceğiniz kadar verimli olamazsınız.
- Tom and Mary spent all Saturday morning together.
- Tom ve Mary bütün cumartesi sabahını birlikte harcadılar.
- Tom called yesterday morning.
- Tom dün sabah aradı.
- I saw them yesterday morning.
- Dün sabah onları gördüm.
- Study in the cool of the morning.
- Sabah serinliğinde çalışın.
- The morning sun came in the window.
- Sabah güneşi pencereden içeri girdi.
- I've been doing that all morning.
- Sabahtan beri bunu yapıyorum.
- Anne thought that the morning would never come.
- Anne sabahın asla gelmeyeceğini düşünüyordu.
- It rained hard yesterday morning.
- Dün sabah şiddetli yağmur yağdı.
- I met my friends last Wednesday morning.
- Geçen çarşamba sabahı arkadaşlarımla buluştum.
- It's morning here in my time zone.
- Benim zaman dilimimde burada sabah.
- You've barely said a word all morning.
- Sabahtan beri tek kelime etmedin.
- Tom came to my house yesterday morning.
- Tom dün sabah evime geldi.
- Layla had missed a meeting with Sami that morning.
- Leyla o sabah Sami ile olan bir görüşmeyi kaçırmıştı.
- Tom and Mary often had their morning coffee on the front porch.
- Tom ve Mary sabah kahvelerini genellikle ön verandada içiyorlardı.
- I'm going on a date with my boyfriend today, so I've been in a very good mood since this morning.
- Bugün erkek arkadaşımla randevum var, bu yüzden sabahtan beri keyfim çok yerinde.
- Sami delivers the morning paper in the neighborhood.
- Sami mahalleye sabah gazetesini teslim ediyor.
- The morning sun is so bright that I cannot see it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki göremiyorum.
- What've you been doing all morning?
- Sabahtan beri ne yapıyorsun?
- The neighbours have been banging about next door all morning.
- Komşular sabahtan beri kapıya vurup duruyorlar.
- We always play tennis on Saturday morning.
- Cumartesi sabahı her zaman tenis oynarız.
- And God called the firmament, Heaven; and the evening and morning were the second day.
- Tanrı kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
- I can't wait until Monday morning.
- Pazartesi sabahına kadar bekleyemem.
- How's your morning been?
- Sabahın nasıl geçti?
- Tom was walking his dog yesterday morning when I saw him.
- Dün sabah onu gördüğümde Tom köpeğini gezdiriyordu.
- Morning worship begins at eleven o'clock.
- Sabah ibadeti saat on birde başlar.
- Usually, I'll be gone before the morning light.
- Genellikle, sabah ışığından önce gitmiş olurum.
- My father has been washing his car since this morning.
- Babam sabahtan beri arabasını yıkıyor.
- They carried on working from morning till night.
- Onlar sabahtan akşama kadar çalışmaya devam etti.
- He drove me up the wall all morning.
- Sabahtan beri beni çileden çıkardı.
- Tom was born on a cold winter morning.
- Tom soğuk bir kış sabahı doğdu.
- Did you call me yesterday morning?
- Dün sabah beni aradın mı?
- One morning I shot an elephant in my pyjamas.
- Bir sabah pijamalarımla bir fil vurdum.
- I spent the whole morning waiting for something to happen.
- Bütün sabahı bir şeylerin olmasını bekleyerek geçirdim.
- I'm counting on you to help next Tuesday morning.
- Gelecek Salı sabahı yardım edeceğine güveniyorum.
- I spent the whole morning studying English.
- Ben bütün sabahı İngilizce çalışarak geçirdim.
- Can you meet me at nine o'clock on Saturday morning?
- Cumartesi sabahı dokuzda benimle buluşabilir misin?
- It was on the morning of February the ninth that I arrived in London.
- Dokuz Şubat sabahı Londra'ya vardım.
- The morning service began with a hymn.
- Sabah töreni bir ilahi ile başladı.
- I want to know why you weren't here yesterday morning.
- Dün sabah neden burada olmadığını bilmek istiyorum.
- We had a very heavy rain yesterday morning.
- Dün sabah çok şiddetli bir yağmur yağdı.
- I had been writing letters all that morning.
- Sabahtan beri mektup yazıyordum.
- Tom said he saw something suspicious the morning Mary died.
- Tom, Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söyledi.
- And the evening and morning were the fifth day.
- Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
- Morning is never good.
- Sabah hiç iyi değildir.
- I just got back from my morning swim.
- Sabah yüzmemden yeni döndüm.
- Monday morning was typical.
- Pazartesi sabahı tipikti.
- It was a wonderful morning.
- Harika bir sabahtı.
- I must call him sometimes during the morning.
- Ben sabah saatlerinde bazen onu aramalıyım.
- I've been in Boston since Monday morning.
- Pazartesi sabahından beri Boston'dayım.
- Once more, the night is over and a new morning begins.
- Bir defa daha, gece bitti ve yeni bir sabah başlıyor.
- Tom usually sits at the kitchen table and eats cereal while reading the morning paper.
- Tom genellikle mutfak masasında oturur ve sabah gazetesini okurken mısır gevreği yer.
- I've been waiting all morning for somebody to do that.
- Sabahtan beri birinin bunu yapmasını bekliyorum.
- I have had such a busy morning.
- Çok yoğun bir sabah geçirdim.
- I take a shower almost every morning.
- Neredeyse her sabah duş alırım.
- We arrived on the morning of the seventh.
- Yedinci günün sabahında vardık.
- I've been trying to do that all morning.
- Sabahtan beri bunu yapmaya çalışıyorum.
- The morning is just a few hours away.
- Sabaha sadece birkaç saat kaldı.
- At least, stay till morning.
- En azından sabaha kadar kalın.
- What time did you get up that morning?
- O sabah kaçta kalktın?
- Were you playing tennis yesterday morning?
- Dün sabah tenis mi oynuyordun?
- This side of the house catches the morning sun.
- Evin bu kısmı, sabah güneşini alır.
- I've had a very busy morning.
- Çok yoğun bir sabah geçirdim.
- Roger works from morning till night.
- Roger sabahtan akşama kadar çalışır.
- The temperature has fallen since morning.
- Sabahtan beri hava sıcaklığı düştü.
- I find it hard to get up early on cold mornings.
- Soğuk sabahlarda erken kalkmakta zorlanıyorum.
- On the second morning, the Scotsman saw from the top of his tree a great castle far away.
- İkinci sabah İskoçyalı, ağacının tepesinden uzakta büyük bir kale gördü.
- The inspector arrived at the school late on Monday morning.
- Müfettiş Pazartesi sabahı geç saatlerde okula geldi.
- Until the morning, the camp of the enemy army was surrounded.
- Sabaha kadar düşman ordusunun kampı kuşatılmıştı.
- I spent the whole morning waiting for something to happen.
- Bütün sabahı bir şey olmasını bekleyerek geçirdim.
- Tom has been waiting all morning for someone.
- Tom sabahtan beri birini bekliyor.
- Tom left Boston early Monday morning.
- Tom Pazartesi sabahı erkenden Boston'dan ayrıldı.
- I'm leaving for Chicago next Saturday morning.
- Önümüzdeki cumartesi sabahı Chicago'ya gidiyorum.
- It's morning.
- Sabah oldu.
- They went to the park the next morning.
- Bir sonraki sabah parka gittiler.
- This can't wait until morning.
- Bu, sabaha kadar bekleyemez.
- Can this wait until morning?
- Bu sabaha kadar bekleyebilir mi?
- I saw him yesterday morning.
- Onu dün sabah gördüm.
- Tom died early Monday morning.
- Tom pazartesi sabahının erken saatlerinde öldü.
- The old man slept very late that morning.
- Yaşlı adam o sabah çok geç uyudu.
- Tom said he saw something suspicious on the morning Mary died.
- Tom Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söyledi.
- Tom hasn't said a word all morning.
- Tom sabahtan beri tek kelime etmedi.
- I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.
- Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.
- Where were you on the morning of January the 1st?
- 1 Ocak sabahı neredeydin?
- I spent my whole morning all in tears trying to fish my wedding ring from the drain.
- Bütün sabahımı gözyaşları içinde alyansımı kanalizasyondan çıkarmaya çalışarak geçirdim.
- What was Tom doing yesterday morning?
- Tom dün sabah ne yapıyordu?
- The morning rush is at its peak now.
- Sabah koşuşturmacası şimdi zirvede.
- I met with Tom again on Monday morning.
- Pazartesi sabahı Tom'la tekrar buluştum.
- The rays of the morning sun spark the fire of my soul.
- Sabah güneşinin ışınları ruhumun ateşini körüklüyor.
- I spent the whole morning with Tom.
- Bütün sabahı Tom'la geçirdim.
- Tom could've been killed that morning.
- Tom o sabah öldürülmüş olabilir.
- I've been humming that tune to myself all morning.
- Sabahtan beri kendi kendime bu melodiyi mırıldanıyorum.
- I've been looking for you all morning.
- Sabahtan beri seni arıyordum.
- Tom is a morning person.
- Tom sabahları erken uyanmayı sever.
- They made Oshin work from morning till night.
- Oshin'i sabahtan akşama kadar çalıştırdılar.
- Morning worship begins at eleven o'clock.
- Sabah ibadeti saat 11'de başlar.
- The morning light is increasing.
- Sabah ışığı artıyor.
- Tom was arrested later that morning.
- Tom o sabah tutuklandı.
- If you don't sleep soon, it'll be morning before you know it.
- Çabucak uyumazsan sen farkına varmadan sabah olacak.
- Tom left Boston early on Monday morning.
- Tom Pazartesi sabahı erkenden Boston'dan ayrıldı.
- Tom was walking his dog yesterday morning when I saw him.
- Tom dün sabah onu gördüğümde köpeğini gezdiriyordu.
- Tom has been sneezing all morning.
- Tom sabahtan beri hapşırıyor.
- Dan saw something suspicious on the morning Linda died.
- Dan, Linda'nın öldüğü sabah şüpheli bir şey gördü.
- The morning rush is at its peak now.
- Sabah koşuşturmacası şu anda zirvede.
- I've been listening to this song on repeat since this morning.
- Sabahtan beri bu şarkıyı tekrar tekrar dinliyorum.
- I ate bread yesterday morning.
- Dün sabah ekmek yedim.
- You mean you spent the entire morning with Jamal?
- Bütün sabahı Jamal'la geçirdiğini mi kastediyorsun?
- Once more, the night is over and a new morning begins.
- Bir kez daha, gece bitti ve yeni bir sabah başladı.
- Tom could've been killed that morning.
- Tom o sabah öldürülebilirdi.
- During the morning I feel very lazy, I don't want to do anything.
- Sabahleyin kendimi çok tembel hissediyorum, hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- I gave him the morning off.
- Ona sabahleyin izin verdim.
- The morning sunshine is so bright that I can't look at it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki bakamıyorum.
- They carried on working from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çalışmaya devam ettiler.
- Tom has been busy since this early this morning.
- Tom sabahın erken saatlerinden beri meşguldü.
- I find it hard to get up early on cold mornings.
- Soğuk sabahlarda erken kalkmayı zor bulurum.
- This can't wait until morning.
- Bu sabaha kadar bekleyemez.
- I saw you yesterday morning.
- Seni dün sabah gördüm.
- We had a very heavy rain yesterday morning.
- Dün sabah çok yoğun yağmur yağdı.
- Were you busy yesterday morning?
- Dün sabah meşgul müydün?
- Tom has been in this room all morning.
- Tom sabahtan beri bu odadaydı.
- Tom goes shopping almost every morning.
- Tom neredeyse her sabah alışverişe gider.
- If you don't sleep soon, it'll be morning before you know it.
- Eğer hemen uyumazsan, sen farkına bile varmadan sabah olacak.
- Is it morning already?
- Sabah oldu mu?
- Tom died Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı öldü.
- What were Tom and Mary doing yesterday morning?
- Tom ve Mary dün sabah ne yapıyorlardı?
- I saw many birds yesterday morning.
- Dün sabah çok sayıda kuş gördüm.
- It's been raining all morning.
- Sabahtan beri yağmur yağıyor.
- I got up at five that morning.
- O sabah beşte kalktım.
- I saw Tom yesterday morning.
- Dün sabah Tom'u gördüm.
- Tom left the house early on Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı erkenden evden ayrıldı.
- I gave him the morning off.
- Ona sabah izni verdim.
- Every Tuesday morning the housekeeper vacuums.
- Her Salı sabahı temizlikçi süpürür.
- They made Oshin work from morning till night.
- Oshin'e sabahtan akşama kadar iş yaptırdılar.
- Layla had missed a meeting with Sami that morning.
- Layla o sabah Sami ile olan toplantısını kaçırmıştı.
- Did you spend the entire morning with Tom?
- Tüm sabahı Tom ile mi geçirdin?
- Yesterday morning he went back to Rotterdam.
- O dün sabah Rotterdam'a geri döndü.
- Yesterday morning I ate a waffle!
- Dün sabah bir waffle yedim!
- Tom said he saw something suspicious on the morning Mary died.
- Tom, Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söylemişti.
- Tom and Mary go to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte gidiyorlar.
- Where's the morning paper?
- Sabah gazetesi nerede?
- The last time I saw Tom was Monday morning.
- Tom'u son gördüğümde pazartesi sabahıydı.
- I would like to spend the whole morning like this.
- Bütün sabahı böyle geçirmek isterim.
- Until the morning, the camp of the enemy army was surrounded.
- Sabaha kadar düşman ordusunun kampı kuşatıldı.
- Where were you on the morning of January the 1st?
- Ocak ayının 1'i sabahı neredeydin?
- Tom's been working on this report since this morning.
- Tom sabahtan beri bu rapor üzerinde çalışıyor.
- I've been thinking about you all morning.
- Sabahtan beri seni düşünüyordum.
- Tom likes sitting on the beach in the early morning.
- Tom sabahın erken saatlerinde sahilde oturmayı sever.
- It must be morning, for the birds are singing.
- Kuşlar öttüğüne göre sabah olmuş olmalı.
- I'm pretty hungry since I haven't eaten since early this morning.
- Sabahtan beri bir şey yemediğim için çok açım.
- Tom and I go jogging together almost every morning.
- Tom ve ben neredeyse her sabah birlikte koşuya gideriz.
- And the evening and morning were the fifth day.
- Akşam ve sabahla beşinci gün oldu.
- I gave them the morning off.
- Onlara sabahleyin izin verdim.
- Did you realize that you haven't eaten anything since this morning?
- Sabahtan beri bir şey yemediğini fark ettin mi?
- Fadil paid an early morning visit to Dania.
- Fadıl, Dania'ya sabah erkenden bir ziyarette bulundu.
- The shooting occurred Monday morning.
- Silahlı saldırı pazartesi sabahı meydana geldi.
- Tom learned about Mary's death later that morning.
- Tom, Mary'nin öldüğünü o sabah öğrendi.
- He works a lot from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çok çalışıyor.
- I had a doctor's appointment yesterday morning.
- Dün sabah doktorla randevum vardı.
- The morning doesn't happen good.
- Sabah iyi olmaz.
- You have until morning to decide.
- Sabaha kadar karar vermek zorundasın.
- Tom left the house early on Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı evden erken ayrıldı.
- The doctor works from morning until night.
- Doktor sabahtan akşama kadar çalışır.
- I saw him yesterday morning.
- Dün sabah onu gördüm.
- What a lovely morning!
- Ne güzel bir sabah!
- The morning sun is too bright to look at.
- Sabah güneşi bakılamayacak kadar parlak.
- Layla's body was found Monday morning.
- Leyla'nın cesedi pazartesi sabahı bulundu.
- One morning he saw a pretty girl.
- Bir sabah hoş bir kız gördü.
- What a beautiful morning for fishing!
- Balık tutmak için ne güzel bir sabah!
- I want you out of our apartment by morning.
- Sabaha dek dairemizden çıkmanı istiyorum.
- One morning he saw a pretty girl.
- O, bir sabah güzel bir kız gördü.
- As a rule, he arrives at the office about eight-thirty in morning.
- Kural olarak sabah sekiz buçuk gibi ofise gelir.
- The following morning, the snowman was completely melted.
- Kardan adam ertesi sabah tamamen eridi.
- It is a cold morning for June.
- Haziran için soğuk bir sabah.
- Tom has been singing that same song all morning.
- Tom sabahtan beri aynı şarkıyı söylüyor.
- I don't like early morning meetings.
- Sabahın erken saatlerindeki toplantıları sevmiyorum.
- The morning sun is so bright that I cannot see it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki ben onu göremiyorum.
- How did you feel the morning after that party?
- O partiden sonraki sabah nasıl hissettin?
- Tom came by my house yesterday morning.
- Tom dün sabah evime geldi.
- Can't this wait till morning?
- Bu sabaha kadar bekleyemez mi?
- Tom has been working all morning.
- Tom sabahtan beri çalışıyor.
- I stayed awake until morning.
- Sabaha kadar uyanık kaldım.
- He worked from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çalıştı.
- Morning found them on deck.
- Sabah onları güvertede buldu.
- It's such a beautiful morning.
- Çok güzel bir sabah.
- He has been playing tennis since this morning.
- Sabahtan beri tenis oynuyor.
- He does nothing but complain from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmaz.
- Tom came here yesterday morning to help us.
- Tom dün sabah bize yardım etmek için buraya geldi.
- Study in the cool of the morning.
- Sabahın serinliğinde çalış.
- I need about twenty minutes to organize my morning.
- Sabahımı organize etmek için yirmi dakikaya ihtiyacım var.
- Tom was here yesterday morning, wasn't he?
- Tom dün sabah buradaydı, değil mi?
- It was an October morning.
- Bir ekim ayı sabahıydı.
- And the evening and the morning were the third day.
- Akşam ve sabahla üçüncü gün oldu.
- I've been trying to reach you all morning.
- Sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyorum.
Show More (479)
|