|
- As with all music it needs to be a fine tune and properly orchestrated.
- Tüm müziklerde olduğu gibi bunun da ince bir ayar yapılması ve düzgün bir şekilde orkestra edilmesi gerekiyor.
- Finally, a couple of words about the music and entertainment sectors.
- Son olarak, müzik ve eğlence sektörleri hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.
- Who could stop the music coming from that discotheque on the other side of the block from reaching my windows!
- Bloğun diğer tarafındaki diskotekten gelen müziğin pencerelerime ulaşmasına kim engel olabilir ki!
- At the end of six months I hope that the music is still playing and that the European people are still listening.
- Altı ayın sonunda umarım müzik hala çalıyordur ve Avrupa halkı hala dinliyordur.
- Should they not enjoy the same international protection as all their colleagues in the music world?
- Müzik dünyasındaki tüm meslektaşlarıyla aynı uluslararası korumadan yararlanmamaları gerekmez mi?
- I do not know if that was a point of order, but it was music to my ears.
- Bunun bir emir olup olmadığını bilmiyorum ama kulağıma müzik gibi geldi.
- For the music and entertainment sector, I think we have established a very good approach.
- Müzik ve eğlence sektörü için çok iyi bir yaklaşım oluşturduğumuzu düşünüyorum.
- There is no point in trying to pacify wild animals by playing music.
- Yabani hayvanları müzik çalarak sakinleştirmeye çalışmanın hiçbir anlamı yoktur.
- It would seem that even then, people were making music that nobody danced to.
- Görünüşe göre o zamanlar bile insanlar kimsenin dans etmediği müzikler yapıyorlardı.
- Girls are back at school, music and film are allowed again and football is replacing public hangings.
- Kızlar okula geri döndü, müzik ve film yeniden serbest oldu ve halka açık idamların yerini futbol aldı.
- Software is not an invention and is already protected under copyright law, just like books, films and music.
- Yazılım bir icat değildir ve tıpkı kitaplar, filmler ve müzik gibi telif hakkı yasası kapsamında zaten korunmaktadır.
- To make this clearer, let me draw a parallel with the music world.
- Bunu daha açık hale getirmek için müzik dünyası ile bir paralellik kurmama izin verin.
- We gained some things for industry but lost some for the music and entertainment business.
- Endüstri için bazı şeyler kazandık ama müzik ve eğlence sektörü için bazı şeyler kaybettik.
- It is said that music is a bridge between earth and heaven.
- Derler ki, müzik, cennetle yeryüzü arasında bir köprüymüş.
- Find out how to make a success of a career in the music industry.
- Müzik sektöründe nasıl başarılı bir kariyer yapabileceğinizi öğrenin.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Size komplo kuruyorlar, ancak özgürlük, müzikte yaşıyor.
- Fashion and music have, for many years, influenced one another.
- Moda ve müzik uzun yıllar boyunca birbirini etkilemiştir.
- It is said that music is a bridge between earth and heaven.
- Müziğin yeryüzü ile cennet arasında bir köprü olduğu söylenir.
- I know why, for the music never stops for me.
- Nedenini biliyorum, çünkü müzik benim için asla durmaz.
- This music resounds in my ears and has become the song of my life.
- Bu müzik kulaklarımda yankılanıyor ve hayatımın şarkısı haline geldi.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya yakın zamanda çaldığınız şarkı hakkında size daha fazla ayrıntı verebilir.
- I've listened to their music a lot before and since.
- Müziklerini öncesinde ve sonrasında çok dinledim.
- I've listened to their music a lot before and since.
- Önceleri ve sonrasında müziklerini çok dinledim.
- As far as biological cause and effect are concerned, music is useless.
- Biyolojik neden-sonuç ilişkisi açısından müzik bir işe yaramaz.
- As far as biological cause and effect are concerned, music is useless.
- Biyolojik neden ve sonuç söz konusu olduğunda, müzik işe yaramaz.
- Some people think trying to read music is hard and difficult.
- Bazı insanlar müzik okumaya çalışmayı zor ve zahmetli buluyor.
- This gave her a real insight into the international music industry.
- Bu sayede uluslararası müzik alanına dair gerçek bir fikir edinmiş oldu.
- This music resounds in my ears and has become the song of my life.
- Bu müzik kulaklarımda çınladı ve hayatımın şarkısı oldu.
- I thought a little background music would add a nice touch.
- Arka planda hafif bir müziğin hoş bir dokunuş olacağını düşündüm.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Size karşı komplo kuruyorlar ama müzik özgürlüğün yaşadığı yerdir.
- Even in music, minor and major don't get along without one another.
- Müzikte bile, minör ve majör birbiri olmadan devam etmez.
- His dream was to pursue career in music industry.
- Hayali ise müzik alanında kariyer yapmaktı.
- Babypod is a device that stimulates before birth through music.
- Babypod, doğumdan önce müzik yoluyla uyarım gönderebilen bir cihazdır.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya en son çaldığınız bir şarkı hakkında size daha fazla ayrıntı söyleyebilir.
- Isolation from external sounds is good even when not playing music.
- Müzik çalmazken bile dış seslerden izole olmak iyidir.
- Babypod is a device that stimulates before birth through music.
- Babypod, doğumdan önce müzik yoluyla uyaran bir cihazdır.
- Through music, we can really connect with one another.
- Müzik aracılığıyla birbirimizle gerçekten bağlantı kurabiliriz.
- Some people think trying to read music is hard and difficult.
- Bazı insanlar müzik okumaya çalışmanın zorlu ve zahmetli olduğunu düşünür.
- Find out how to make a success of a career in the music industry.
- Müzik alanında bir kariyerde nasıl başarılı olacağınızı öğrenin.
- It is said that music is a bridge between earth and heaven.
- Müziğin yer ile gök arasında bir köprü olduğu söylenir.
- I've listened to their music a lot before and since.
- Daha öncesinde ve o zamandan beri müziklerini çok dinlemiştim.
- As far as biological cause and effect are concerned, music is useless.
- Biyolojik neden-sonuç söz konusu olduğunda müziğin faydası yoktur.
- Siri can tell you more details about the music that you're listening to or a recently played song.
- Siri, dinlediğiniz müzik veya kısa süre önce çalınan bir parça hakkında size daha fazla bilgi verebilir.
- This song sounds very different to Western music.
- Bu şarkı Batı müziğinden çok farklı geliyor.
- Babypod is a device that stimulates before birth through music.
- Babypod, doğumdan önce müzikle uyarım gönderen bir cihazdır.
- This song sounds very different to Western music.
- Bu şarkı kulağa Batı müziğinden çok farklı geliyor.
- Find out how to make a success of a career in the music industry.
- Müzik alanında nasıl başarılı bir kariyer yapabileceğinizi öğrenin.
- They are conspiring against you, but music is where freedom lives.
- Sana karşı komplo kuruyorlar ama müzik özgürlüğün yaşadığı yerdir.
- His music appeals to young people.
- Müziği gençlere hitap ediyor.
- Quiet music was heard in the room we entered.
- Girdiğimiz odada sessiz bir müzik duyuluyordu.
- Music is a language everyone can understand.
- Müzik herkesin anlayabileceği bir dildir.
- The music of Mozart is always pleasing to me.
- Mozart'ın müziği, bana her zaman keyif vermiştir.
- Tom doesn't have an ear for music.
- Tom'un müzik kulağı yok.
- Tom has a gift for music.
- Tom'un müzik için bir yeteneği var.
- That music gets on his nerves.
- Bu müzik onun sinirlerini bozuyor.
- You really have an ear for music.
- Senin gerçekten müzik kulağın var.
- He is a music enthusiast.
- O bir müzik tutkunu.
- She's very interested in music.
- O, müzikle çok ilgilidir.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Müziğin vahşi hayvanı yatıştırdığı söylenir ama şahsen benim için ne beni rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- My daughter loves music.
- Kızım müziği seviyor.
- Now let me entertain you with music.
- Şimdi seni müzikle eğlendirmeme izin ver.
- Music brightens our lives.
- Müzik hayatımızı aydınlatır.
- They love studying music.
- Müzik çalışmayı seviyorlar.
- The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümsenmiştir.
- Music is the soundtrack of your life.
- Müzik, senin hayatının film müziğidir.
- I don't like loud music.
- Yüksek sesli müzikten hoşlanmıyorum.
- If this kind of music floats your boat, let me recommend a few other musicians you may want to listen to.
- Bu tür müzik hoşuna giderse, dinlemek isteyebileceğin birkaç müzisyen daha tavsiye edeyim.
- They were dancing with the music.
- Onlar müzik eşliğinde dans ediyorlardı.
- I hear the music from the ice cream truck.
- Dondurma kamyonundan müzik duyuyorum.
- I love Berber music.
- Berberi müziğine bayılırım.
- She taught music for thirty years.
- Otuz yıl müzik öğretmenliği yaptı.
- Tom used to come over every Monday evening and play music with me.
- Tom her pazartesi akşamı bize gelir ve benimle müzik çalardı.
- Music is noise that thinks.
- Müzik düşünen gürültüdür.
- Tom got tired of listening to the kind of music Mary liked.
- Tom, Mary'nin sevdiği müzik türünü dinlemekten sıkılmıştı.
- She understands music.
- O müzikten anlar.
- Tom decided to go to Boston to study music.
- Tom müzik eğitimi almak için Boston'a gitme kararı aldı.
- Music is ever present in our daily lives.
- Müzik günlük hayatımızda her zaman var.
- I hope there are some music clubs.
- Umarım bazı müzik kulüpleri var.
- How would you describe the kind of music you play?
- Çaldığınız müzik türünü nasıl tanımlarsınız?
- She and her friends love music.
- O ve arkadaşları müziği seviyor.
- He is playing music.
- O müzik çalıyor.
- Even after I get a job, I think I'll still want to continue some form of music.
- Bir iş bulduktan sonra bile müziğe bir şekilde devam etmek isteyeceğimi düşünüyorum.
- Anyone can cultivate their interest in music.
- Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
- Are you fond of music?
- Müzik sever misin?
- I love music as well as sports.
- Sporun yanı sıra müziği de severim.
- Who taught you music?
- Sana kim müzik öğretti?
- I like the kind of music Tom composes.
- Tom'un bestelediği müzik türünü seviyorum.
- Few things give us as much pleasure as music.
- Çok az şey bize müzik kadar zevk verir.
- I love Berber music.
- Berberice müziği severim.
- We study music.
- Müzik okuyoruz.
- Our music teacher advised me to visit Vienna.
- Müzik öğretmenimiz bana Viyana'yı ziyaret etmemi tavsiye etti.
- What kind of music did you listen to when you were a teenager?
- Gençken ne tür müzik dinledin?
- Turn this music off immediately.
- Derhal kapatın şu müziği.
- I like loud music.
- Yüksek sesli müzikten hoşlanırım.
- The music started again.
- Müzik yeniden başladı.
- Music moves the feelings.
- Müzik duyguları harekete geçirir.
- I would like to go to Austria to study music.
- Müzik okumak için Avusturya'ya gitmek istiyorum.
- Tom opened a music school in Boston.
- Tom Boston'da bir müzik okulu açtı.
- Thanks for the beautiful music!
- Güzel müzik için teşekkürler!
- Could you turn down the music, please?
- Lütfen müziğin sesini kısar mısın?
Show More (97)
|