1 |
nag |
başının etini yemek |
v. |
|
- You're always nagging me.
- Her zaman başımın etini yiyorsun.
- Tom is always nagging me.
- Tom sürekli başımın etini yiyor.
- You're always nagging me.
- Hep başımın etini yiyorsun.
- His wife nags him constantly.
- Karısı sürekli başının etini yiyor.
- Mike is always nagging his father to buy him a car.
- Mike kendisine bir araba alması için babasının başının etini yiyor.
- Tom is always nagging me.
- Tom her zaman başımın etini yiyor.
- I don't mean to nag you.
- Başının etini yemek istemem.
Show More (4)
|
2 |
nag |
rahatsız etmek |
v |
|
- It is a fantastic feeling, but the joy is tempered slightly by a nagging unease.
- Bu harika bir duygu ancak bu sevinç, rahatsız edici bir tedirginlikle biraz azalıyor.
- His nagging distressed her.
- Dırdırı onu rahatsız etti.
Show More (-1)
|
3 |
nag |
dırdır etmek |
v |
|
- His wife nags him constantly.
- Karısı ona sürekli dırdır ediyor.
Show More (-2)
|