|
- We are not fair to our minorities at present.
- Şu anda azınlıklarımıza karşı adil değiliz.
- It is not fair to ask our colleagues and employees to work in conditions like that.
- Meslektaşlarımızdan ve çalışanlarımızdan bu koşullarda çalışmalarını istemek adil değildir.
- That is not fair, and it is not at all democratic.
- Bu adil değildir ve hiç de demokratik değildir.
- Comparing that with what we in Europe could do if we unite is, unfortunately, not fair.
- Bunu Avrupa'da birleşirsek yapabileceklerimizle karşılaştırmak maalesef adil değil.
- That's not fair and you know it.
- Bu adil değil ve bunu biliyorsun.
- This is not fair.
- Bu adil değil.
- It's not fair.
- Adil değil.
- It's not fair that she can go and I can't.
- Onun gidebilmesi ve benim gidememem adil değil.
- It's just not fair.
- Bu hiç adil değil.
- That's not fair!
- Bu hiç adil değil!
- It's not fair that she can go and I can't.
- Onun gidip benim gidememem hiç adil değil.
- It's not fair at all.
- Hiç adil değil.
- Life is not fair.
- Yaşam adil değildir.
- That's not fair!
- Bu adil değil!
- That's not fair, is it?
- Bu adil değil, değil mi?
- But it's not fair!
- Ama bu hiç adil değil!
- It's not fair to you.
- Bu senin için adil değil.
- The judge in the case was not fair.
- Davadaki hakim adil değildi.
- That's not fair.
- Bu hiç adil değil.
- That's not fair, is it?
- O adil değil, değil mi?
- Life's not fair.
- Hayat adil değil.
- People that look fair are sometimes not fair at all.
- Adil görünen insanlar bazen hiç de adil değildir.
- That's not fair.
- Bu adil değil.
- It's not fair at all.
- Bu hiç adil değil.
- But it's not fair!
- Fakat bu adil değil!
- It's just not fair.
- Hiç adil değil.
- Life is not fair.
- Hayat adil değil.
- Maybe it's not fair.
- Belki de bu adil değil.
- The judge in the case was not fair.
- Davaya bakan yargıç adil değildi.
- It's not fair to you.
- Senin için adil değil.
Show More (27)
|
