|
- Sami told Layla not to worry about that.
- Sami, Leyla'ya o konuda endişelenmemesini söyledi.
- Try not to worry.
- Endişelenmemeye çalış.
- Just tell them not to worry.
- Onlara endişelenmemelerini söyle.
- Tom said not to worry about it.
- Tom endişelenmememi söyledi.
- I want my parents not to worry.
- Ailemin endişelenmemesini istiyorum.
- Sami told Layla not to worry about that.
- Sami, Layla'ya bu konuda endişelenmemesini söyledi.
- I told Tom not to worry.
- Tom'a endişelenmemesini söyledim.
- I try not to worry.
- Endişelenmemeye çalışıyorum.
- Try not to worry about us.
- Bizim için endişelenmemeye çalış.
- She told him not to worry.
- Ona endişelenmemesini söyledi.
- Try not to worry about him.
- Onun için endişelenmemeye çalış.
- I told Tom not to worry about that.
- Tom'a bu konuda endişelenmemesini söyledim.
- Tom told us not to worry.
- Tom bize endişelenmememizi söyledi.
- Try not to worry about her.
- Onun için endişelenmemeye çalış.
- Tom told Mary not to worry about him.
- Tom, Mary'ye onun için endişelenmemesini söyledi.
- Tom told us not to worry about anything.
- Tom bize hiçbir şey için endişelenmememizi söyledi.
- Tom is trying not to worry too much.
- Tom çok fazla endişelenmemeye çalışıyor.
- Just tell her not to worry.
- Ona endişelenmemesini söyle.
- Tom said not to worry about Mary.
- Tom, Mary için endişelenmememi söyledi.
- Tom has told us not to worry.
- Tom bize endişelenmememizi söyledi.
- Try not to worry about me.
- Benim için endişelenmemeye çalış.
- I told you not to worry.
- Endişelenmemeni söyledim.
- You said not to worry about it.
- Bunun için endişelenmememi söylemiştin.
- Tom told Mary not to worry.
- Tom Mary'ye endişelenmemesini söyledi.
- I told you not to worry.
- Ben sana endişelenmemeni söyledim.
- Tom told Mary not to worry about that.
- Tom, Mary'ye o konuda endişelenmemesini söyledi.
- Tom has told me not to worry.
- Tom bana endişelenmememi söyledi.
- I try not to worry about you.
- Senin için endişelenmemeye çalışıyorum.
- Try not to worry too much.
- Çok fazla endişelenmemeye çalış.
- Tom said not to worry about him.
- Tom onun için endişelenmememi söyledi.
- Just tell him not to worry.
- Ona endişelenmemesini söyle.
- Try not to worry about them.
- Onlar için endişelenmemeye çalış.
- Tom has told Mary not to worry.
- Tom Mary'ye endişelenmemesini söyledi.
- Try not to worry too much.
- Fazla endişelenmemeye çalış.
- I'm trying not to worry too much.
- Ben çok fazla endişelenmemeye çalışıyorum.
- Try not to worry.
- Endişelenmemeye çalışın.
- Tom has told Mary not to worry.
- Tom, Mary'ye endişelenmemesini söyledi.
- You can tell her not to worry.
- Ona endişelenmemesini söyleyebilirsin.
- Tom says not to worry.
- Tom endişelenmememi söylüyor.
- I came to tell you not to worry.
- Endişelenmemeni söylemek için geldim.
- I came to tell you not to worry.
- Sana endişelenmemeni söylemeye geldim.
- You can tell him not to worry.
- Ona endişelenmemesini söyleyebilirsin.
- I tried not to worry.
- Endişelenmemeye çalıştım.
- Tell Tom not to worry.
- Tom'a endişelenmemesini söyle.
- Tom told Mary not to worry about that.
- Tom, Mary'ye bu konuda endişelenmemesini söyledi.
- I want my parents not to worry.
- Ebeveynlerimin endişelenmemesini istiyorum.
Show More (43)
|
