obsessed - English Turkish Sentences
English Turkish
obsessed takıntılı adj.
  • Both were obsessed with their own narrow vision of the unification of their continents.
  • Her ikisi de kıtalarının birleşmesine ilişkin kendi dar vizyonlarına takıntılıydı.
  • Obsessed with every bad decision he makes.
  • Verdiği her yanlış karara takıntılı.
  • Mary is obsessed with fashion.
  • Mary modaya takıntılı.
Show More (41)
obsessed saplantılı adj.
  • Sami was obsessed with necrophilia.
  • Sami nekrofiliye saplantılıydı.
  • He was obsessed with the idea of travelling to exotic locations.
  • O egzotik yerlere seyahat etme fikrine saplantılıydı.
  • Tom is obviously obsessed with you.
  • Tom açıkçası sana karşı saplantılı.
Show More (3)
obsessed kafayı takmış adj.
  • He's obsessed.
  • O kafayı takmış.
Show More (-2)