|
- The big companies hope to find new oil resources.
- Büyük şirketler yeni petrol kaynakları bulmayı umuyor.
- The procedure to restore the environment and pump out what oil could be pumped out then commenced.
- Daha sonra çevreyi eski haline getirme ve pompalanabilecek petrolü dışarı pompalama prosedürü başlatıldı.
- Iraq has the capacity to be the wealthiest nation in the globe per capita with her oil and other resources.
- Irak, sahip olduğu petrol ve diğer kaynaklarla kişi başına dünyanın en zengin ülkesi olma kapasitesine sahiptir.
- In the modern era, they have twice been overrun in brutal wars serving oil interests.
- Modern çağda, petrol çıkarlarına hizmet eden acımasız savaşlarda iki kez istila edilmişlerdir.
- Angola is more than diamonds and oil.
- Angola elmas ve petrolden daha fazlasıdır.
- I am thinking, for example, of the oil crisis.
- Örneğin petrol krizini düşünüyorum.
- That is especially clear when it comes to oil supplies.
- Bu durum özellikle petrol tedariki söz konusu olduğunda çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
- It seems likely that we will shortly reach the limits of the world's capacity for supplying oil.
- Yakın bir zamanda dünyanın petrol tedarik kapasitesinin sınırlarına ulaşmamız muhtemel görünüyor.
- We see many cases of a perverse use of oil resources.
- Petrol kaynaklarının sapkın bir şekilde kullanıldığına dair birçok vaka görüyoruz.
- What will be done with the oil which has been withdrawn?
- Çekilen petrol ile ne yapılacaktır?
- Having said that, this will not avoid the next spillage of oil.
- Bununla birlikte, bu durum bir sonraki petrol sızıntısını engellemeyecektir.
- Consignments of oil in the Baltic Sea from Russia's new oil port have increased in number.
- Rusya'nın yeni petrol limanından Baltık Denizi'ne yapılan petrol sevkiyatlarının sayısı artmıştır.
- There has been no oil war going on in Palestine.
- Filistin'de devam eden bir petrol savaşı yok.
- This war smells of oil, and the majority in this House knows it.
- Bu savaş petrol kokuyor ve bu Meclisteki çoğunluk da bunu biliyor.
- Once, twice, until there is oil on the North Sea beaches.
- Bir kez, iki kez, Kuzey Denizi sahillerinde petrol bulunana kadar.
- Much nonsense has also been talked about control of Iraqi oil.
- Irak petrolünün kontrolü konusunda da çok saçma şeyler söylendi.
- We need to be clear that the motivating force for this war is primarily about trying to ensure secure access to oil.
- Bu savaşı motive eden gücün öncelikle petrole güvenli erişimi sağlamaya çalışmak olduğu konusunda açık olmalıyız.
- What it is really about is power over oil and power in the region.
- Asıl mesele petrol üzerindeki güç ve bölgedeki güçtür.
- Turning finally to the lifting of the embargo, the oil for food programme has in fact been revised.
- Son olarak ambargonun kaldırılmasına dönecek olursak, gıda için olan petrol programı aslında revize edilmiştir.
- We see many cases of a perverse use of oil resources.
- Petrol kaynaklarının sapkın bir şekilde kullanıldığına dair pek çok vaka görüyoruz.
- The oil in Iraq changes nothing.
- Irak'taki petrol hiçbir şeyi değiştirmez.
- Is Idriss Deby in fact a new oil dictator ?
- Idriss Deby aslında yeni bir petrol diktatörü mü?
- Sadly, we have already experienced several major oil disasters.
- Ne yazık ki, halihazırda birkaç büyük petrol felaketi yaşadık.
- This is not the first time we have seen oil slicks, whether intentional or unintentional.
- İster kasıtlı ister kasıtsız olsun, petrol tabakalarını ilk kez görmüyoruz.
- Water will become more valuable than oil in future in developing countries.
- Su, gelişmekte olan ülkelerde gelecekte petrolden daha değerli hale gelecektir.
- We need to be clear that the motivating force for this war is primarily about trying to ensure secure access to oil.
- Bu savaşın motivasyon kaynağının öncelikle petrole güvenli erişim sağlamaya çalışmak olduğu konusunda net olmalıyız.
- This does not, however, detract from the need to improve the general conditions for transporting oil by sea.
- Ancak bu, petrolün deniz yoluyla taşınmasına ilişkin genel koşulların iyileştirilmesi ihtiyacını ortadan kaldırmaz.
- That is especially clear when it comes to oil supplies.
- Bu durum özellikle petrol arzı söz konusu olduğunda daha da netleşmektedir.
- Now, six months after the disaster, there is still oil coming up from the sunken wreck.
- Şimdi, felaketten altı ay sonra, batık enkazdan hala petrol çıkmaya devam ediyor.
- When it comes to transporting oil, we are giving old, unsafe, and dangerous ships no more chances.
- Petrol taşımacılığı söz konusu olduğunda eski, güvensiz ve tehlikeli gemilere daha fazla şans tanımıyoruz.
- Most of the oil imported by developing countries is used for transportation.
- Gelişmekte olan ülkeler tarafından ithal edilen petrolün büyük bir kısmı ulaşım için kullanılmaktadır.
- Iraq has the capacity to be the wealthiest nation in the globe per capita with her oil and other resources.
- Irak, sahip olduğu petrol ve diğer kaynaklarla dünyanın kişi başına en zengin ülkesi olma kapasitesine sahiptir.
- Make no mistake, this war is about oil.
- Hiç kuşkunuz olmasın, bu savaş petrolle ilgilidir.
- The oil discoveries in Sudan have not yet led to a return to peace.
- Sudan'daki petrol keşifleri henüz barışa dönüşe yol açmadı.
- Turkey holds around 90 days of oil imports which is approximately in line with Community regulations.
- Türkiye, Topluluk düzenlemelerine uygun olarak, yaklaşık 90 günlük petrol ithalatına sahiptir.
- Yes, oil supply is a matter which has to concern us.
- Evet, petrol arzı bizi ilgilendirmesi gereken bir konudur.
- We know that the oil for food programme means that the Iraqi people are being kept on the verge of starvation.
- Gıda karşılığı petrol programının Irak halkının açlık sınırında tutulması anlamına geldiğini biliyoruz.
- No effective lessons seem to have been learnt, even after enduring five oil spills.
- Beş petrol sızıntısından sonra bile etkili dersler alınmamış gibi görünüyor.
- Apparently, in Paris, oil and natural gas interests take priority over everything.
- Görünüşe göre, Paris'te petrol ve doğal gaz çıkarları her şeyden öncelikli.
- My heart goes out to the Galicians, and to the people who are clearing up the oil, which is now more than a metre thick.
- Kalbim Galiçyalılarla ve şu anda bir metreden daha kalın olan petrolü temizleyen insanlarla birlikte.
- Oil is not the only resource in that country.
- Bu ülkedeki tek kaynak petrol değildir.
- In the modern era, they have twice been overrun in brutal wars serving oil interests.
- Modern çağda, petrol çıkarlarına hizmet eden acımasız savaşlarda iki kez istila edildiler.
- That is something we have seen for ourselves in many oil crises, as they are termed.
- Bu, daha önce pek çok petrol krizinde gördüğümüz bir şey.
- The war in Congo, the war in Central Africa is spreading like an oil slick across the continent.
- Kongo'daki savaş, Orta Afrika'daki savaş kıta boyunca bir petrol tabakası gibi yayılıyor.
- What will be done with the oil which has been withdrawn?
- Çekilen petrol ile ne yapılacak?
- Please let this be Europe's last oil disaster.
- Lütfen bu Avrupa'nın son petrol felaketi olsun.
- The oil discoveries in Sudan have not yet led to a return to peace.
- Sudan'daki petrol keşifleri henüz barış ortamına dönülmesine öncülük etmemiştir.
- Then, for example, people will think twice before transporting oil in a tanker that is about to fall apart.
- O zaman, örneğin, insanlar parçalanmak üzere olan bir tankerle petrol taşımadan önce iki kez düşüneceklerdir.
- The creation of an EU compensation fund for oil spills is expected to be finalised by 2003.
- Petrol sızıntıları için bir AB tazminat fonu oluşturulmasının 2003 yılına kadar tamamlanması beklenmektedir.
- Does Europe need common rules governing oil supplies, together with increased coordination?
- Avrupa'nın artan koordinasyonla birlikte petrol tedarikini düzenleyen ortak kurallara ihtiyacı var mı?
- A great deal of oil leaked into the port.
- Limana büyük miktarda petrol sızdı.
- Within a short time it will be constructing its second oil port at the end of the Gulf of Finland.
- Kısa bir süre içinde Finlandiya Körfezi'nin sonunda ikinci petrol limanını inşa edecektir.
- However, we prefer to let ourselves become obsessed with oil pipelines and with discussions with technocrats.
- Ancak, petrol boru hatlarına ve teknokratlarla yapılan tartışmalara takılıp kalmayı tercih ediyoruz.
- Many commentators suggest that it is part of the strategy to ensure access to oil from the Caspian Sea.
- Pek çok yorumcu bunun Hazar Denizi'nden petrole erişimi sağlama stratejisinin bir parçası olduğunu ileri sürmektedir.
- Air travel, nuclear power stations, chemical works and oil depots, are all obvious targets for terrorists.
- Hava yolculuğu, nükleer enerji santralleri, kimyasal tesisler ve petrol depoları teröristler için açık hedeflerdir.
- Total oil stocks, as regularly notified to the IEA, were equivalent to 87-90 days of consumption in 1998.
- AEA’ya düzenli olarak bildirilen toplam petrol stokları, 1998 yılında 87-90 günlük tüketime eşit düzeyde bulunuyordu.
- Within a short time it will be constructing its second oil port at the end of the Gulf of Finland.
- Kısa bir süre içerisinde Finlandiya Körfezi'nin sonunda ikinci petrol limanını inşa edecek.
- It would, along with the threat to oil supplies, globalise an already-escalating conflict.
- Petrol kaynaklarına yönelik tehditle birlikte, zaten tırmanmakta olan bir çatışmayı küreselleştirecektir.
- Which Russian company was responsible for the 50 000 tonnes of oil on the tanker which had been loaded in St Petersburg?
- St Petersburg'da yüklenen tankerdeki 50.000 ton petrolden hangi Rus şirketi sorumluydu?
- It must be said that our fellow citizens can detect a strong smell of oil in this matter.
- Yurttaşlarımızın bu konuda güçlü bir petrol kokusu algılayabileceklerini söylemek gerekir.
- What, you will be wondering, has this to do with the European Union's oil supplies?
- Bunun Avrupa Birliği'nin petrol tedarikiyle ne ilgisi olduğunu merak ediyorsunuzdur.
- So far, the most important privatisation has involved the banking and oil sectors.
- Şimdiye kadar, en önemli özelleştirmeler bankacılık ve petrol sektörlerinde olmuştur.
- This war smells of oil, and the majority in this House knows it.
- Bu savaş petrol kokuyor ve bu Meclis'teki çoğunluk da bunu biliyor.
- Deby used part of the oil consortium's advance millions to acquire weapons.
- Deby, petrol konsorsiyumunun avans olarak verdiği milyonların bir kısmını silah almak için kullandı.
- There is the danger of this leading to Europe exporting oil slick disasters.
- Bunun Avrupa'nın petrol tabakası felaketlerini ihraç etmesine yol açma tehlikesi vardır.
- This concerns in particular the resolution on the oil for food programme.
- Bu özellikle gıda karşılığı petrol programına ilişkin kararla ilgilidir.
- In addition, the Commission wants to set up a public body for sustaining natural oil supplies.
- Buna ek olarak Komisyon, doğal petrol arzının sürdürülmesi için bir kamu kurumu oluşturmak istemektedir.
- An oil disaster on the scale of the Prestige wreck would be devastating.
- Prestige kazası ölçeğinde bir petrol felaketi yıkıcı olacaktır.
- Recently, the issue of pricing Russian oil in euros was raised.
- Kısa bir süre önce Rus petrolünün Avro cinsinden fiyatlandırılması konusu gündeme gelmiştir.
- Make no mistake, this war is about oil.
- Hata yapmayın, bu savaş petrolle ilgili.
- What is true for coffee is also true for the other raw materials, particularly oil.
- Kahve için geçerli olan, başta petrol olmak üzere diğer hammaddeler için de geçerlidir.
- Was it the return of a shipment of oil exported to the Czech Republic which revealed the excessive level of benzopyrene?
- Aşırı benzopiren seviyesini ortaya çıkaran Çek Cumhuriyeti'ne ihraç edilen bir petrol sevkiyatının iadesi miydi?
- It has natural resources such as oil, fish, coffee, rice and timber.
- Petrol, balık, kahve, pirinç ve kereste gibi doğal kaynaklara sahiptir.
- I congratulate the rapporteur on the quality of his amendments and his attempt to pour oil on troubled waters.
- Raportörü değişikliklerinin kalitesi ve sorunlu sulara petrol dökme girişimi nedeniyle kutluyorum.
- We will still have oil, but it will not come cheap.
- Yine petrolümüz olacak ama ucuza gelmeyecek.
- There will be new Iraq oil wars.
- Yeni Irak petrol savaşları olacak.
- What about oil or marine pollution?
- Peki ya petrol ya da deniz kirliliği?
- The Commission needs to assess what is happening with oil in Equatorial Guinea.
- Komisyonun Ekvator Ginesi'nde petrol konusunda neler olduğunu değerlendirmesi gerekmektedir.
- But they are quite welcome to supply oil, he says.
- Ancak petrol tedarik etmekten memnuniyet duyacaklarını söylüyor.
- So one could say that the development of this oil sector has raised the stakes for the peace negotiations.
- Dolayısıyla bu petrol sektörünün gelişmesinin barış müzakereleri için riskleri artırdığı söylenebilir.
- The USA is very keen to have a friendly regime that guarantees the continued supply of cheap oil.
- ABD, ucuz petrol tedarikinin devamını garanti eden dostane bir rejime sahip olmaya çok heveslidir.
- At the same time, the flexibility of oil transportation must be safeguarded.
- Aynı zamanda, petrol taşımacılığının esnekliği de korunmalıdır.
- We should also be looking at the possibility of bringing in more oil in through pipelines.
- Boru hatları yoluyla daha fazla petrol getirme olasılığını da değerlendirmeliyiz.
- If you want to trade in the oil market, choose one of them.
- Petrol piyasasında işlem yapmak istiyorsanız, bunlardan birini tercih edin.
- If you want to trade in the oil market, choose one of them.
- Petrol piyasasında işlem yapmak istiyorsanız bunlardan birini seçin.
- If you want to trade in the oil market, choose one of them.
- Petrol piyasasında işlem yapmak isterseniz, bunlardan birini seçin.
- Today's oil price fluctuates due to these constantly changing conditions.
- Günümüzün petrol fiyatı, sürekli değişen bu koşullar nedeniyle dalgalanmaktadır.
- How much oil has actually been spilled?
- Gerçekte ne kadar petrol döküldü?
- Oil has played an important part in the progress of Japanese industry.
- Petrol, Japon sanayisinin ilerlemesinde önemli bir rol oynamıştır.
- There was a shortage of imported oil.
- İthal petrol sıkıntısı vardı.
- Bush doesn't want to make wars in order to control Central Asian oil.
- Bush Orta Asya petrolünü kontrol etmek için savaş yapmak istemiyor.
- Water and oil are both liquids.
- Su ve petrol sıvıdır.
- Japan imports a large quantity of oil.
- Japonya büyük miktarda petrol ithal eder.
- Tom's company is drilling for oil.
- Tom'un şirketi petrol için sondaj yapıyor.
- We are not short of oil in this country.
- Bu ülkede petrol sıkıntımız yok.
- Japan depends on foreign countries for oil.
- Japonya petrolde yabancı ülkelere bağımlıdır.
- His company is drilling for oil.
- Şirketi petrol için sondaj yapıyor.
- Tom made a great deal of money working on oil rigs.
- Tom petrol kuyularında çalışarak çok para kazandı.
- The price of oil is down this week.
- Petrol fiyatı bu hafta düştü.
- Japan is dependent on foreign countries for oil.
- Japonya petrol için yabancı ülkelere bağımlı.
- The price of oil went up.
- Petrol fiyatı yükseldi.
- Japan relies on Arab countries for oil.
- Japonya petrol için Arap ülkelerine bağımlı.
- They are loading oil into the ship.
- Onlar gemiye petrol yüklüyorlar.
- How much oil is spilled into the ocean every year?
- Her yıl okyanusa ne kadar petrol dökülür?
- Supplies of oil are not infinite.
- Petrol arzı sınırsız değildir.
- Oil is not everything, Charley!
- Petrol her şey değildir, Charley!
- Oil is more precious than human life to you, right?
- Petrol senin için insan hayatından daha kıymetli, değil mi?
- A ship that transports oil is called an oil tanker.
- Petrol taşıyan bir gemiye petrol tankeri denir.
- The US is rich in oil.
- ABD petrol bakımından zengindir.
- Arabia is rich in oil.
- Arabistan petrol zengini.
- Bush doesn't want to make wars in order to control Central Asian oil.
- Bush Orta Asya petrolünü kontrol etmek için savaşmak istemiyor.
- Japan depends on the Middle East for 70% of oil it consumes.
- Japonya tükettiği petrolün %70'i için Orta Doğu'ya bağımlı.
- Oil is more precious than human life to you, right?
- Petrol sizin için insan hayatından daha değerlidir, değil mi?
- Japan has to import oil.
- Japonya petrol ithal etmek zorunda.
- His company is drilling for oil.
- Şirketi petrol arıyor.
- How much oil has spilled so far?
- Şimdiye kadar ne kadar petrol sızdı?
- They intended to drill for oil.
- Petrol için sondaj yapmaya niyetlendiler.
- They are loading oil into the ship.
- Gemiye petrol yüklüyorlar.
- We're not fighting a war in Afghanistan for oil but to preserve democracy.
- Biz Afganistan'da petrol için savaşmıyoruz fakat demokrasiyi korumak için savaşıyoruz.
- Hydropower is a renewable resource, but oil, coal and natural gas are not.
- Hidroelektrik yenilenebilir bir kaynaktır, ancak petrol, kömür ve doğal gaz değildir.
- The water was polluted with oil.
- Su petrolle kirlenmiş.
- Oil may not last for another hundred years.
- Petrol bir yüz yıl daha sürmeyebilir.
- The end of the age of oil is in sight.
- Petrol çağının sonu göründü.
- The discovery of oil was a lucky accident.
- Petrolün keşfi şanslı bir rastlantıydı.
- Japan imports a large quantity of oil.
- Japonya büyük miktarda petrol ithal etmektedir.
- The Taliban's Afghanistan will be the Sunni version of the Iranian mullah regime without oil.
- Taliban'ın Afganistan'ı İran molla rejiminin petrolsüz Sünni versiyonu olacak.
- Japan depends on the Arab countries for its oil supply.
- Japonya petrol tedariki için Arap ülkelerine bağımlı.
- Coal, natural gas and oil are the remains of plants and animals that lived millions of years ago.
- Kömür, doğal gaz ve petrol milyonlarca yıl önce yaşamış bitki ve hayvanların kalıntılarıdır.
- Where there are Muslims, there is oil; the opposite statement is false.
- Müslümanların olduğu yerde petrol vardır; aksi olan ifade ise yanlıştır.
- He made a fortune in oil.
- Petrolden bir servet kazandı.
- Oil is expensive.
- Petrol pahalı.
- Saudi Arabia is very rich in oil.
- Sudi Arabistan petrol bakımından çok zengindir.
- How much oil has spilled so far?
- Şimdiye kadar ne kadar petrol döküldü?
- Oil may not last for another hundred years.
- Petrol yüz yıl daha dayanmayabilir.
- The price of oil has dipped below $30 a barrel.
- Petrolün varil fiyatı 30 doların altına düştü.
- How much oil has actually been spilled?
- Aslında ne kadar petrol dökülmüş?
- New forms of energy must be developed before oil dries up.
- Petrol tükenmeden önce yeni enerji türleri geliştirilmelidir.
- They intended to drill for oil.
- Onlar petrol için sondaj yapmaya niyetlendiler.
- Oil has played an important part in the progress of civilization.
- Petrol, uygarlığın ilerlemesinde önemli bir rol oynamıştır.
- Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
- Oil has played an important part in the progress of civilization.
- Petrol medeniyetin ilerlemesinde önemli bir rol oynadı.
- The water was polluted with oil.
- Su petrolle kirlendi.
- Japan is dependent on foreign countries for oil.
- Japonya petrol için yabancı ülkelere bağımlıdır.
- We're not fighting a war in Afghanistan for oil but to preserve democracy.
- Afganistan'da petrol için değil, demokrasiyi korumak için savaşıyoruz.
- Japan depends on the Arab countries for its oil supply.
- Japonya, petrol temini için Arap ülkeleri bağlıdır.
- There is a long way from oil dependence to a renewable energy society.
- Petrol bağımlılığından yenilenebilir enerji toplumuna uzun bir yol var.
- We are not short of oil in this country.
- Bu ülkede petrol sıkıntısı çekmiyoruz.
- The world needs to develop new energy sources in place of oil.
- Dünya'nın petrol yerine yeni enerji kaynakları geliştirmesi gerekmektedir.
- He made a fortune in oil.
- O, petrolde bir servet yaptı.
- Hydropower is a renewable resource, but oil, coal and natural gas are not.
- Hidroelektrik yenilenebilir bir kaynaktır ama petrol, kömür ve doğal gaz değil.
- The end of the age of oil is in sight.
- Petrol çağının sonu yaklaşıyor.
- Japan depends on Arab countries for oil.
- Japonya, petrol için Arap ülkelerine bağımlıdır.
- Bush isn't interested in oil.
- Bush petrolle ilgilenmez.
- This country is rich in oil.
- Bu ülke petrol yönünden zengindir.
- Oil is abundant in that country.
- O ülkede bol miktarda petrol var.
- Oil is scarce in this country.
- Bu ülkede petrol sınırlıdır.
- Because of fighting in the region, the oil supply was temporarily cut off.
- Bölgedeki savaştan dolayı petrol arzı geçici olarak kesildi.
- Arabia is rich in oil.
- Arabistan petrol bakımından zengindir.
- There is a long way from oil dependence to a renewable energy society.
- Petrol bağımlılığından yenilenebilir enerji toplumuna giden uzun bir yol var.
- The price of oil is going up.
- Petrol fiyatı yükseliyor.
- The water was contaminated with oil.
- Su petrolle kirlenmişti.
- Oil spills are bad for the environment.
- Petrol sızıntıları çevre için kötüdür.
- His company is drilling for oil.
- Şirketi petrol sondajı yapıyor.
- The price of oil went down.
- Petrol fiyatı düştü.
- The price of oil is going up.
- Petrolün fiyatı artıyor.
- This country is a leading importer of oil.
- Bu ülke önde gelen bir petrol ithalatçısı.
- The geologists explored for oil on our farm.
- Jeologlar çiftliğimizde petrol için araştırma yaptılar.
- In 1973, oil cost three dollars per barrel; in 2008 - 80 dollars per barrel.
- 1973'te petrolün varili üç dolardı; 2008'de ise 80 dolar.
- How much oil is spilled into the ocean every year?
- Her yıl okyanusa ne kadar petrol dökülüyor?
- The oil price is falling.
- Petrol fiyatı düşüyor.
- Japan depends on Arab countries for oil.
- Japonya petrol için Arap ülkelerine bağımlı.
- This country is a leading importer of oil.
- Bu ülke petrolün önde gelen ithalatçısı.
- The discovery of oil was a lucky accident.
- Petrolün keşfi şanslı bir kazaydı.
- Japan depends on other countries for oil.
- Japonya petrol için diğer ülkelere bağımlıdır.
- The Taliban's Afghanistan will be the Sunni version of the Iranian mullah regime without oil.
- Taliban'ın Afganistan'ı, İran'daki molla rejiminin petrolsüz Sünni versiyonu olacaktır.
- Are you looking for oil in the area?
- Bölgede petrol mü arıyorsunuz?
- New forms of energy must be developed before oil dries up.
- Petrol kurumadan yeni enerji formları geliştirilmelidir.
- Japan depends on foreign countries for oil.
- Japonya petrol için yabancı ülkelere bağımlı.
- Bush isn't interested in oil.
- Bush petrolle ilgilenmiyor.
- The world is running out of oil.
- Dünyada petrol tükeniyor.
- Oil is transported by tanker.
- Petrol tankerle nakledilir.
- Arabia is rich in oil.
- Arabistan petrol zenginidir.
- Supplies of oil are not infinite.
- Petrol kaynakları sonsuz değildir.
- The oil ran through a thick pipe.
- Petrol kalın bir borudan geçirildi.
- The oil ran through a thick pipe.
- Petrol kalın bir borudan geçiyor.
- Water is heavier than oil.
- Su petrolden daha ağırdır.
- We had to do without oil during the war.
- Savaş sırasında petrolsüz idare etmek zorunda kaldık.
- Oil is scarce in this country.
- Bu ülkede petrol çok az.
- Oil is transported by tanker.
- Petrol tankerlerle taşınıyor.
- The world needs to develop new energy sources in place of oil.
- Dünyanın petrol yerine yeni enerji kaynakları geliştirmesi gerekiyor.
- Because of fighting in the region, the oil supply was temporarily cut off.
- Bölgedeki çatışmalar nedeniyle petrol arzı geçici olarak kesildi.
- How many litres of oil are there in a barrel?
- Bir fıçıda kaç litre petrol vardır?
- Water is more precious than oil here.
- Burada su petrolden daha değerli.
- The geologists explored for oil on our farm.
- Jeologlar çiftliğimizde petrol aradılar.
Show More (191)
|
|
- I will have the oil levels of my mother's car checked.
- Annemin arabasının yağ seviyesini kontrol ettireceğim.
- This meat should be cooked with vegetable oil.
- Bu et bitkisel yağ ile pişirilmeli.
- Does this oil comply with European rules on olive residue oil?
- Bu yağ, zeytin kalıntı yağı ile ilgili Avrupa kurallarına uygun mu?
- The classic example is table oil directly derived from GM maize, GM soya beans, or GM rapeseed.
- Bunun klasik örneği doğrudan GD mısır, GD soya fasulyesi ya da GD kolza tohumundan elde edilen sofra yağıdır.
- Current laws stipulate that oil can consist of 100% genetically modified maize without needing to be labelled as such.
- Mevcut yasalar, yağın etiketlenmesine gerek kalmadan %100 genetiği değiştirilmiş mısırdan oluşabileceğini öngörmektedir.
- Many people swear by these natural products, whether they are Chinese ginseng root or Indian tea tree oil.
- İster Çin ginseng kökü ister Hint çay ağacı yağı olsun, birçok insan bu doğal ürünlere yemin ediyor.
- Lemon balm oil, also called Melissa extract, may have an antiviral effect on the herpes simplex virus.
- Melisa özü olarak da adlandırılan melisa yağı, herpes simpleks virüsü üzerinde antiviral bir etkiye sahip olabilir.
- Tom is in the garage changing his oil.
- Tom garajda yağını değiştiriyor.
- He bought a lot of flour and oil.
- O, çok miktarda un ve yağ satın aldı.
- Would you check the oil, please?
- Yağı kontrol eder misin lütfen?
- You can't mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
- Shall I check the oil?
- Yağı kontrol edeyim mi?
- The lamp needs to be filled with oil.
- Lamba yağ ile doldurulmalı.
- Would you check the oil, please?
- Yağı kontrol eder misiniz, lütfen?
- Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Birçok insan yemeklik yağ yerine tereyağı ile yemek pişirmeyi tercih ediyor.
- How do I know when my car needs an oil change?
- Arabamın yağ değişikliğine ihtiyacı olduğunu nasıl anlarım?
- Bring me the vinegar and oil, please.
- Bana sirke ve yağ getir lütfen.
- You can't make a mixture of oil and water.
- Yağ ve sudan bir karışım yapamazsınız.
- Add seasoning, seasoned oil, and chili, to the boiling water.
- Kaynayan suya baharat, baharatlı yağ ve acı biber ekleyin.
- Oil is extracted from olives.
- Zeytinlerden yağ çıkarılır.
- There's no need to change the oil every 3000 miles.
- Her 3000 milde bir yağ değiştirmeye gerek yok.
- Ice, or oil, can make a road slippery.
- Buz ya da yağ, yolu kayganlaştırabilir.
- That was cooked in oil.
- Yağda pişirilmiş.
- Have you thought of checking the oil level?
- Yağ seviyesini kontrol etmeyi düşündünüz mü?
- Children hate cod liver oil.
- Çocuklar morino karaciğeri yağından nefret ederler.
- You can't mix oil with water.
- Yağ ile suyu karıştıramazsınız.
- How long would it take to change the oil?
- Yağı değiştirmek ne kadar sürer?
- Keep oil away from the fire.
- Yağı ateşten uzak tutun.
- Add seasoning, seasoned oil, and chili, to the boiling water.
- Kaynar suya, baharat, baharatlı yağ ve biber ekleyin.
- Tom checked the oil level.
- Tom yağ seviyesini kontrol etti.
- You can't mix oil with water.
- Yağı suyla karıştıramazsın.
- Water is more precious than oil here.
- Su burada yağdan daha değerlidir.
- The temperature of the oil climbed to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 santigrat dereceye çıktı.
- I should've changed the oil.
- Yağı değiştirmeliydim.
- Water is heavier than oil.
- Su yağdan daha ağırdır.
- Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Birçok insan yağ yerine tereyağı ile yemek yapmayı tercih ediyor.
- It was watery soup spiced with pepper and rancid oil.
- Biber ve ekşimiş yağ ile baharatlandırılmış sulu bir çorbaydı.
- Tom told me he checked the oil level.
- Tom bana yağ seviyesini kontrol ettiğini söyledi.
- The first thing you'll usually want to do is check the oil level.
- Genellikle yapmak isteyeceğiniz ilk şey yağ seviyesini kontrol etmektir.
- I told Tom to check the oil level.
- Tom'a yağ seviyesini kontrol etmesini söyledim.
- He bought a lot of flour and oil.
- Çok fazla un ve yağ satın aldı.
- Oil and water don't blend.
- Yağ ve su karışmaz.
- We learned that oil floats on water.
- Yağın suyun üzerinde yüzdüğünü öğrendik.
- Oil floats on water.
- Yağ suda yüzer.
- That was cooked in oil.
- Yağda pişirilmişti.
- Excuse me, please check the oil.
- Affedersiniz, lütfen yağı kontrol edin.
- You can't make a mixture of oil and water.
- Sen yağ ve su karışımı yapamazsınız.
- Water and oil don't mix.
- Su ve yağ karışmaz.
- How do I know when my car needs an oil change?
- Arabamın yağının değişmesi gerektiğini nasıl anlarım?
- The temperature of the oil went up to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 santigrat dereceye çıktı.
- Have you checked the oil level recently?
- Son zamanlarda yağ seviyesini kontrol ettin mi?
- Fill the bottle with oil, please.
- Şişeyi yağ ile doldurun, lütfen.
- Oil floats on water.
- Yağ, su üzerinde yüzer.
- This oil is rancid.
- Bu yağ ekşimiş.
- You cannot mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
- When was the last time your changed your oil?
- Yağınızı en son ne zaman değiştirdiniz?
- Water and oil are fluids.
- Su ve yağ sıvıdır.
- It's about time you get an oil change on that car.
- Bu arabanın yağını değiştirmenin vakti gelmiş.
- The temperature of the oil went up to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 dereceye yükseldi.
- Oil is extracted from olives.
- Yağ, zeytinden elde edilir.
- Oil floats on water.
- Yağ suyun üzerinde yüzer.
- This oil is rancid.
- Bu yağ bozulmuş.
- Water and oil are fluids.
- Su ve yağ akışkandır.
- Tom put oil on the bicycle chain.
- Tom bisiklet zincirine yağ sürdü.
- Tom checked the oil.
- Tom yağı kontrol etti.
- Oil is expensive.
- Yağ pahalıdır.
- Water and oil are two different types of fluid.
- Su ve yağ iki farklı tipteki akışkandırlar.
- Have you thought of checking the oil level?
- Yağ seviyesini kontrol etmeyi düşündün mü?
- What we want to do next is check the oil level.
- Şimdi yapacağımız şey yağ seviyesini kontrol etmek.
- Cod-liver oil contains vitamin D.
- Karaciğer yağı D vitamini içerir.
- I think it's time for an oil change.
- Yağ değişiminin zamanın geldiğini düşünüyorum.
- Please bring me vinegar and oil.
- Lütfen bana sirke ve yağ getir.
- Tea tree oil is a natural remedy that can be used to treat acne.
- Çay ağacı yağı akne tedavisinde kullanılabilecek doğal bir ilaçtır.
- Cod-liver oil contains vitamin D.
- Morina karaciğeri yağı D vitamini içerir.
- The temperature of the oil went up to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 dereceye kadar çıktı.
- It's about time you get an oil change on that car.
- Arabanın yağını değiştirmenin zamanı geldi.
- She bought flour and oil in quantity.
- Bol miktarda un ve yağ satın aldı.
- I had a little problem replacing the oil filter.
- Yağ filtresini değiştirirken küçük bir sorun yaşadım.
- In November, olives are harvested from the trees to make oil.
- Kasım ayında zeytinler yağ yapmak için ağaçlardan toplanır.
- Tom looked under the car to see if there was any oil on the pavement under the car.
- Tom arabanın altındaki kaldırımda yağ olup olmadığını görmek için arabanın altına baktı.
- Give me the metal bucket with the oil in it.
- Bana içinde yağ olan metal kovayı ver.
- Bring me vinegar and oil, please.
- Bana sirke ve yağ getirin lütfen.
- In November, olives are harvested from the trees to make oil.
- Kasım ayında, zeytinler yağ yapmak için ağaçlardan toplanır.
- Bring me vinegar and oil, please.
- Bana sirke ve yağ getir, lütfen.
- Water and oil are two different types of fluid.
- Su ve yağ iki farklı sıvı türüdür.
- The temperature of the oil climbed to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 santigrat dereceye yükseldi.
- Water and oil are both liquids.
- Su ve yağın her ikisi de sıvıdır.
- I am filling this bottle with oil.
- Bu şişeyi yağ ile dolduruyorum.
- You can add sesame seed oil or some seasoning.
- Susam yağı ya da biraz baharat ekleyebilirsin.
- Oil is necessary to run various machines.
- Yağ, çeşitli makinelerin çalıştırılabilmesi için gereklidir.
- This oil is rancid.
- Bu yağ bayatlamış.
- Oil and water don't blend.
- Su ve yağ birbirine karışmaz.
- Oil does not mix with water.
- Yağ suyla karışmaz.
- The temperature of the oil went up to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 santigrat dereceye yükseldi.
- I think it's time for an oil change.
- Sanırım yağ değiştirme zamanı geldi.
- When was the last time your changed your oil?
- Yağını en son ne zaman değiştirdin?
Show More (93)
|
