|
- What, then, is to be found on the road from Brussels to Copenhagen?
- O halde Brüksel'den Kopenhag'a giden yolda neler bulunabilir?
- Enlargement is without doubt a positive development on the road to European unification.
- Genişleme, Avrupa'nın birleşmesine giden yolda şüphesiz olumlu bir gelişmedir.
- That would be a powerful incentive on the road to the fair distribution of wealth.
- Bu, servetin adil dağılımına giden yolda güçlü bir teşvik olacaktır.
- With this, the last obstacles have been removed on the road to agreeing on the achieved result.
- Bununla, varılan sonuç üzerinde uzlaşmaya giden yolda son engeller de ortadan kalkmış oldu.
- Establishing minimum standards is an important first step on the road towards a common asylum policy in the EU.
- Asgari standartların oluşturulması, AB'de ortak bir sığınma politikasına giden yolda önemli bir ilk adımdır.
- Do not waste time on the road from heavy traffic for hours.
- Yoğun trafikte saatlerce yolda zaman kaybetmeyin.
- Thus, you will not waste time on the road.
- Böylece yolda zaman kaybetmemiş olursunuz.
- I did all this alone while my husband was on the road.
- Bütün bunları kocam yoldayken tek başıma yaptım.
- I didn't recognize Tom when I passed him on the road today.
- Bugün yolda Tom'un yanından geçerken onu tanıyamadım.
- There was no one else on the road.
- Yolda başka hiç kimse yoktu.
- Never play on the road.
- Asla yolda oynama.
- I thought I saw a rabbit on the road.
- Yolda bir tavşan gördüğümü sandım.
- If you meet the Buddha on the road, kill him.
- Buda'ya yolda rastlarsan onu öldür.
- A great many brave men and women will accompany me on the road to victory.
- Pek çok cesur kadın ve erkek, zafere giden yolda bana eşlik edecek.
- He is on the road.
- O yolda.
- Didn't I tell you it's dangerous to speed on the road?
- Sana yolda hız yapmanın tehlikeli olduğunu söylemedim mi?
- We'll be on the road for a total of five days.
- Toplam beş gün boyunca yolda olacağız.
- He made an emergency stop on the road.
- Yolda ani duruş yaptı.
- Tom discovered that life on the road wasn't as easy as he thought it would be.
- Tom yolda hayatın düşündüğü kadar kolay olmadığını keşfetti.
- There was an emergency on the road.
- Yolda bir acil durum vardı.
- Tom spends most of his time on the road.
- Tom zamanının çoğunu yolda geçirir.
- A great many brave men and women will accompany me on the road to victory.
- Zafere giden yolda pek çok cesur kadın ve erkek bana eşlik edecek.
- There is frost on the road.
- Yolda don var.
- Always keep your eyes on the road.
- Her zaman gözün yolda olsun.
- Tom made an emergency stop on the road.
- Tom yolda acil bir mola verdi.
- There is frost on the road.
- Yolda buzlanma var.
- An old man lay dead on the road.
- Yaşlı bir adam yolda ölü yatıyordu.
- There was snow on the road.
- Yolda kar vardı.
- There was no one else on the road.
- Yolda başka kimse yoktu.
- If you meet the Buddha on the road, kill him.
- Yolda Buda'ya rastlarsanız, onu öldürün.
- After two hours on the road, Tom made a comfort stop.
- Yolda iki saat geçirdikten sonra, Tom bir mola verdi.
- There was an emergency on the road.
- Yolda acil bir durum vardı.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtınadan dolayı yolda çalışma askıya alındı.
- She saw a lot of animals on the road.
- Yolda birçok hayvan gördü.
- There are usually never many cars on the road this early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde genellikle yolda çok fazla araba yoktur.
- There was a mule cart on the road.
- Yolda bir katır arabası vardı.
- She saw a lot of animals on the road.
- Yolda bir sürü hayvan görmüş.
- Tom made an emergency stop on the road.
- Tom yolda acil durum duruşu yaptı.
- Didn't I tell you it's dangerous to speed on the road?
- Sana yolda hızlı gitmenin tehlikeli olduğunu söylememiş miydim?
- There are usually never many cars on the road this early in the morning.
- Sabahın bu erken saatlerinde yolda genellikle fazla araba olmaz.
- Tom told me he was going to be on the road until next Monday.
- Tom bana önümüzdeki pazartesiye kadar yolda olacağını söyledi.
- We saw your truck on the road.
- Kamyonunuzu yolda gördük.
- He saw a lot of animals on the road.
- Yolda bir sürü hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
- Yolda birçok hayvan gördü.
- We saw your truck on the road.
- Kamyonunu yolda gördük.
- I thought that I saw a rabbit on the road.
- Yolda bir tavşan gördüğümü sandım.
- Tom is on the road.
- Tom yolda.
- He made an emergency stop on the road.
- Yolda acil bir mola verdi.
- I saw a drunk lying on the road.
- Ben yolda yatan bir sarhoş gördüm.
- I saw a drunk lying on the road.
- Yolda yatan bir sarhoş gördüm.
- There's a fog on the road.
- Yolda sis var.
- A day on the road is good for you.
- Yolda geçen bir gün sana iyi gelir.
- Tear gas canisters could be seen on the road after the rioters had left.
- İsyancılar gittikten sonra yolda göz yaşartıcı gaz kapsülleri görülebiliyordu.
- After two hours on the road, Tom made a comfort stop.
- Yolda iki saat geçirdikten sonra Tom mola verdi.
- Tom told me he was going to be on the road until next Monday.
- Tom bana gelecek pazartesiye kadar yolda olacağını söyledi.
- Did you meet anyone on the road?
- Yolda biriyle karşılaştın mı?
- Tom spends most of his time on the road.
- Tom vaktinin çoğunu yolda geçiriyor.
Show More (54)
|
