opponent - English Turkish Sentences
English Turkish
opponent rakip n.
  • He socked his opponent with a left punch.
  • Rakibini sol yumrukla yere serdi.
  • In sport, an opponent is needed in order to win.
  • Sporda kazanmak için bir rakibe ihtiyaç vardır.
  • In sports, an opponent is needed in order to win.
  • Sporda kazanmak için bir rakibe ihtiyaç vardır.
Show More (45)
opponent karşıt n.
  • The liberalisation of agricultural trade has its advocates and its opponents.
  • Tarımsal ticaretin serbestleştirilmesinin savunucuları ve karşıtları vardır.
  • The self-appointed opponents of globalisation were in the headlines only for a short time.
  • Kendilerini küreselleşme karşıtı ilan edenler sadece kısa bir süre için manşetlerde yer aldılar.
  • Public opinion has been sharply divided into supporters and opponents.
  • Kamuoyu keskin bir şekilde destekçiler ve karşıtlar olarak ikiye bölündü.
Show More (2)
opponent muhalif n.
  • He is an outspoken opponent of the new bill.
  • Kendisi yeni yasa tasarısının sözünü sakınmayan muhaliflerinden biridir.
  • The resolution calls for the release of Yawovi Agboyibo, the opponent of the dictator, General Eyadema.
  • Karar, diktatör General Eyadema'nın muhalifi Yawovi Agboyibo'nun serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.
  • Unexpected support from an opponent?
  • Bir muhaliften beklenmedik bir destek mi?
Show More (0)
opponent karşı adj.
  • I am a sceptic rather than an opponent of genetically modified crops.
  • Ben genetiği değiştirilmiş ürünlere karşı olmaktan ziyade şüpheciyim.
  • I am a sceptic rather than an opponent of genetically modified crops.
  • Ben genetiği değiştirilmiş ürünlere karşı olmaktan ziyade şüpheci yaklaşıyorum.
Show More (-1)