1 |
originate in (some place or something) |
(bir yerden/bir şeyden) çıkmak |
v. |
|
- The Pan-European idea originated in Bohemia 80 years ago.
- Pan-Avrupa fikri 80 yıl önce Bohemya'da ortaya çıktı.
- We all know that gunpowder and paper originated in Asia and then travelled to Europe.
- Barut ve kâğıdın Asya'da ortaya çıktığını ve daha sonra Avrupa'ya gittiğini hepimiz biliyoruz.
- The qipao is a classic female garment that originated in 17th century China.
- Qipao, 17. yüzyıl Çin'inde ortaya çıkan klasik bir kadın giysisidir.
- This style of costume originated in Paris.
- Bu giyim tarzı Paris'te ortaya çıkmıştır.
- This style of costume originated in Paris.
- Bu tarz kostümler Paris'te ortaya çıktı.
- Buddhism originated in India.
- Budizm Hindistan'da ortaya çıktı.
- Various types of philosophy originated in Greece.
- Yunanistan'da çeşitli felsefe türleri ortaya çıktı.
- The custom originated in China.
- Bu gelenek Çin'de ortaya çıktı.
- Humans originated in Africa.
- İnsanlar Afrika'da ortaya çıktı.
Show More (6)
|
2 |
originate in (some place or something) |
(bir yerden/bir şeyden) kaynaklanmak |
v. |
|
- There are manifest problems originating in the Commission's system and in the way it works.
- Komisyon'un sisteminden ve çalışma şeklinden kaynaklanan açık sorunlar vardır.
Show More (-2)
|