painful - English Turkish Sentences
English Turkish
painful sancılı adj.
  • Another painful area is the financial perspectives for the multiannual budget.
  • Bir diğer sancılı alan ise çok yıllı bütçeye ilişkin mali perspektifler.
  • It has been a demanding and often painful process for these countries.
  • Bu ülkeler için zorlu ve çoğu zaman sancılı bir süreç olmuştur.
  • It has been a demanding and often painful process for these countries.
  • Bu ülkeler için zorlu ve çoğu zaman sancılı bir süreç oldu.
Show More (6)
painful ağrılı adj.
  • Bee stings can be very painful.
  • Arı sokmaları çok ağrılı olabilir.
  • Tom woke up the next day with a painful headache.
  • Tom ertesi gün ağrılı bir baş ağrısıyla uyandı.
  • Arthritis is a painful condition that affects the joints.
  • Artrit, eklemleri etkileyen ağrılı bir durumdur.
Show More (3)
painful acılı adj.
  • This is the latest painful chapter in the history of this young democracy.
  • Bu, bu genç demokrasinin tarihindeki son acılı dönemdir.
  • Smoking can cause a slow and painful death.
  • Sigara içmek yavaş ve acılı bir ölüme neden olabilir.
  • Throughout the five years of painful cancer treatments, he managed to keep a stiff upper lip.
  • Beş yıl süren acılı kanser tedavisi boyunca metanetini korumayı başardı.
Show More (2)
painful can sıkıcı adj.
  • I knew it would be painful.
  • Bunun can sıkıcı olacağını biliyordum.
  • The truth can be more painful than a lie.
  • Gerçek bir yalandan daha can sıkıcı olabilir.
  • At times, he suffered from a painful headache.
  • Zaman zaman can sıkıcı baş ağrısı çekti.
Show More (1)
painful acı verici adj.
  • Change is good, even though it's sometimes painful.
  • Değişim bazen acı verici olsa bile iyidir.
  • Your death will be slow and painful.
  • Ölümün yavaş ve acı verici olacak.
Show More (-1)
painful acı adj.
  • Being rejected is painful.
  • Reddedilmek acıdır.
  • Change is good, even though it's sometimes painful.
  • Değişim bazen acı olmasına rağmen iyidir.
Show More (-1)
painful acı veren adj.
  • A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.
  • Çıplak gözle zar zor görülebilen bir tahta parçası, Tom'un parmaklarından birinde çok acı veren bir enfeksiyona neden oldu.
  • Tom had some really painful memories.
  • Tom'un gerçekten acı veren anıları vardı.
Show More (-1)
painful ağrı veren adj.
  • Is it painful to move like this?
  • Bu hareketi yapmak ağrı veriyor mu?
Show More (-2)
painful yorucu adj.
  • That looks really painful.
  • O gerçekten yorucu görünüyor.
Show More (-2)
painful zahmetli adj.
  • That looks really painful.
  • O gerçekten zahmetli görünüyor.
Show More (-2)