| 1 |
palm |
avuç |
n. |
|
- There were burn marks on her palms.
- Avuç içlerinde yanık izleri vardı.
- Open the palm of your hand.
- Avucunu aç.
- Tom's palms were sweaty and his mouth was dry.
- Tom'un avuçları terli ve ağzı kuruydu.
- My palms are damp.
- Avuçlarım nemlendi.
- My palms were sweaty.
- Avuçlarım terlemişti.
- Tom's palms were sweaty.
- Tom'un avuçları terliydi.
- Tom's palms were sweaty.
- Tom'un avuçları terlemişti.
- My palms are damp.
- Benim avuç içlerim nemli.
- That politician won't meet you unless you grease his palm.
- Avucunu yağlamazsan o politikacı seninle görüşmez.
- I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.
- Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.
Show More (7)
|
| 2 |
palm |
avuç içi |
n. |
|
- Tom's new puppy is so small he can fit into the palm of your hand.
- Tom'un yeni köpek yavrusu avucunun içine sığabilecek kadar küçük.
- Let me read your palm.
- Avuç içini okuyayım.
- Tom's new puppy is so small he can fit into the palm of your hand.
- Tom'un yeni yavru köpeği o kadar küçük ki avucunuzun içine sığabilir.
- The device fits in the palm of your hand.
- Cihaz avucunuzun içine sığıyor.
- I have a splinter in the palm of my hand.
- Avucumun içinde bir kıymık var.
- Tom had his palm read.
- Tom avuç içini okuttu.
Show More (3)
|
| 3 |
palm |
palmiye |
n. |
|
- The production of palm oil causes huge carbon emissions.
- Palmiye yağı üretimi büyük miktarda karbon salınımına neden olmaktadır.
- The hall was decorated with potted palms.
- Salon saksı palmiyeleriyle süslenmişti.
- The hall was decorated with potted palms.
- Salon, saksıya dikilmiş palmiyelerle süslendi.
- I usually use hearts of palm in my recipes.
- Tariflerimde genelde palmiye özütü kullanırım.
Show More (1)
|
| 4 |
palm |
avucunda saklamak |
v. |
|
- The magician palmed the coin and produced it from the girl's ear.
- Sihirbaz parayı avucunda saklayarak kızın kulağından çıkardı.
Show More (-2)
|
