|
- Sulphur has proven to be a more strategic component in fuels than was earlier supposed.
- Sülfürün yakıtlarda daha önce sanılandan daha stratejik bir bileşen olduğu kanıtlanmıştır.
- It has proven to have so many shortcomings that we really do need to make a clean sweep here.
- Raporda o kadar çok eksiklik olduğu kanıtlanmıştır ki burada gerçekten bir temizlik yapmamız gerekmektedir.
- Sulphur has proven to be a more strategic component in fuels than was earlier supposed.
- Sülfürün yakıtlarda daha önce düşünüldüğünden daha stratejik bir bileşen olduğu kanıtlanmıştır.
- An agency may perhaps have been established that later proves to have completed its role.
- Belki de daha sonra rolünü tamamladığı kanıtlanan bir ajans kurulmuş olabilir.
- This approach has proven to be valuable and has allowed legislation to be updated.
- Bu yaklaşımın değerli olduğu kanıtlanmış ve mevzuatın güncellenmesine olanak sağlamıştır.
- Parliament's present joint motion for a resolution, however, is proving to be of little use in this context.
- Bununla birlikte Parlamentonun mevcut ortak karar önergesinin bu bağlamda pek bir faydası olmadığı kanıtlanmıştır.
- I want to voice here my gratitude to Günter Verheugen, who has proved to be an astute, passionate negotiator.
- Burada, zeki ve tutkulu bir müzakereci olduğunu kanıtlayan Günter Verheugen'e minnettarlığımı dile getirmek istiyorum.
- This has proved to be an effective method of managing employment issues.
- Bu, istihdam sorunlarının yönetilmesinde etkili bir yöntem olduğunu kanıtlamıştır.
- This proved to be a very useful exercise.
- Bunun çok faydalı bir çalışma olduğu kanıtlanmıştır.
- It has proven to have so many shortcomings that we really do need to make a clean sweep here.
- O kadar çok eksiği olduğunu kanıtladı ki, burada gerçekten bir temizlik yapmamız gerekiyor.
- In conclusion, the Court will very soon prove to be a genuinely independent, effective institution.
- Sonuç olarak, Mahkeme çok yakında gerçekten bağımsız ve etkin bir kurum olduğunu kanıtlayacaktır.
- Spain's attitude in this matter is proving to be absolutely crucial.
- İspanya'nın bu konudaki tutumunun kesinlikle çok önemli olduğu kanıtlanmıştır.
- Of course, the technical obstacles to the introduction of this card proved to be quite considerable.
- Elbette, bu kartın uygulamaya konulmasının önündeki teknik engellerin oldukça büyük olduğu kanıtlanmıştır.
- It has proved to be incapable of reform.
- Reform konusunda yetersiz olduğunu kanıtlamıştır.
- I want to voice here my gratitude to Günter Verheugen, who has proved to be an astute, passionate negotiator.
- Burada, zeki ve tutkulu bir müzakereci olduğunu kanıtlayan Günter Verheugen'e şükranlarımı sunmak istiyorum.
- The administration of the Stockholm office has proved to be scandalous.
- Stockholm ofisinin idaresinin skandal olduğu kanıtlanmıştır.
- Mr Khanbhai is once again proving to be an effective champion for developing countries.
- Bay Khanbhai bir kez daha gelişmekte olan ülkeler için etkili bir şampiyon olduğunu kanıtlıyor.
- We have proved to have been horribly right.
- Son derece haklı olduğumuzu kanıtladık.
- In times of stagnation and recession, its shackles prove to have a toxic effect on economic recovery.
- Durgunluk ve resesyon dönemlerinde, zincirlerinin ekonomik iyileşme üzerinde zehirli bir etkisi olduğu kanıtlanmıştır.
- Today, we must clearly accept that these hopes have unfortunately proven to be quite unfounded.
- Bugün açıkça kabul etmeliyiz ki bu umutların ne yazık ki temelsiz olduğu kanıtlanmıştır.
- The role of network and information security proved to be crucial.
- Ağ ve bilgi güvenliğinin rolünün çok önemli olduğu kanıtlandı.
- It has proved to be incapable of reform.
- Reform yapmaktan aciz olduğunu kanıtlamıştır.
- She proved to be an excellent partner in those negotiations.
- Bu müzakerelerde mükemmel bir ortak olduğunu kanıtladı.
- Of course, the technical obstacles to the introduction of this card proved to be quite considerable.
- Elbette bu kartın uygulamaya konulmasının önündeki teknik engellerin oldukça büyük olduğu kanıtlanmıştır.
- Only a few provisions have proved to be open to multiple interpretations.
- Sadece birkaç hükmün çoklu yorumlara açık olduğu kanıtlanmıştır.
- This has proved to be an effective method of managing employment issues.
- Bu yöntemin istihdam konularının yönetilmesinde etkili bir yöntem olduğu kanıtlanmıştır.
- Today, we must clearly accept that these hopes have unfortunately proven to be quite unfounded.
- Bugün açıkça kabul etmeliyiz ki, bu umutların ne yazık ki temelsiz olduğu kanıtlanmıştır.
- In this important space of enterprise, computers have also proven to be an indispensable device.
- Bu önemli iş girişimi alanında, bilgisayarların da vazgeçilmez bir araç olduğu kanıtlanmıştır.
- In this important space of enterprise, computers have also proven to be an indispensable device.
- Bu önemli girişim alanında bilgisayarlar da vazgeçilmez bir araç olduklarını kanıtladılar.
- On the whole, it will prove to be a fruitful week for business owners.
- Genel olarak, iş sahipleri için verimli bir hafta olacağı kanıtlanacak.
- I want to prove to you I've learned my lesson.
- Dersimi öğrendiğimi sana kanıtlamak istiyorum.
- He proved to be honest.
- O, dürüst olduğunu kanıtladı.
- I want to prove to you I've learned my lesson.
- Sana dersimi aldığımı kanıtlamak istiyorum.
- The old method proved to be best after all.
- Sonuçta eski yöntemin en iyisi olduğu kanıtlandı.
- His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Planı çok zor gibi görünüyordu, ancak çok geçmeden uygulanabilir olduğu kanıtlandı.
- He proved to be honest.
- Dürüst olduğunu kanıtladı.
- He proved to be a good writer.
- O, iyi bir yazar olduğunu kanıtladı.
- He proved to be a spy.
- Casus olduğu kanıtlandı.
- She proved to be a great musician.
- Büyük bir müzisyen olduğunu kanıtladı.
- I will prove to the world that you are a very stupid expert.
- Dünyaya senin çok aptal bir uzman olduğunu kanıtlayacağım.
- The rumor proved to be an absolute lie.
- Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
- I had to prove to Tom that I could do it.
- Tom'a yapabileceğimi kanıtlamam gerekiyordu.
- I want to prove to you that I'm not sick.
- Sana hasta olmadığımı kanıtlamak istiyorum.
- He proved to be an ideal husband.
- İdeal bir koca olduğunu kanıtladı.
- She proved to be a great musician.
- Harika bir müzisyen olduğunu kanıtladı.
- His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Planı çok zor gibi görünüyordu, ama çok geçmeden uygulanabilir olduğu kanıtlandı.
- The news proved to be true.
- Haberin doğru olduğu kanıtlandı.
- He proved to be a spy.
- O bir casus olduğunu kanıtladı.
- The rumor proved to be an absolute lie.
- Söylentinin tamamen yalan olduğu kanıtlandı.
- I want to prove to you that I'm not sick.
- Ben hasta olmadığımı sana kanıtlamak istiyorum.
- The rumor proved to be true.
- Söylentinin doğru olduğu kanıtlandı.
- Tom proved to be a real gentleman.
- Tom gerçek bir beyefendi olduğunu kanıtladı.
- He proved to be a good writer.
- İyi bir yazar olduğunu kanıtladı.
- The experiment proved to be successful.
- Deney, başarısını kanıtladı.
Show More (51)
|