puzzle - English Turkish Sentences
English Turkish
puzzle bulmaca n.
  • Lebanon forms part of the whole puzzle of the Middle East and part of European policy on Mediterranean countries.
  • Lübnan, tüm Orta Doğu bulmacasının ve Avrupa'nın Akdeniz ülkelerine yönelik politikasının bir parçasını oluşturmaktadır.
  • Elias, I just found another piece of the puzzle.
  • Elias, bulmacanın bir parçasını daha buldum.
  • You'd be able to do the puzzle if only you had a little bit more patience.
  • Biraz daha sabırlı olsaydın bulmacayı çözebilirdin.
Show More (70)
puzzle şaşırtmak v.
  • These questions have puzzled life scientists since ancient times.
  • Bu sorular eski çağlardan beri yaşam bilimcilerini şaşırtmıştır.
  • His behavior puzzled me.
  • Onun davranışı beni şaşırttı.
  • What puzzled us was that he said he would not attend the meeting.
  • Bizi şaşırtan şey, toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.
Show More (7)
puzzle bilmece n.
  • I haven't solved the puzzle yet.
  • Henüz bilmeceyi çözmedim.
  • I solved the puzzle.
  • Bilmeceyi çözdüm.
  • Tom couldn't figure out how to solve the puzzle.
  • Tom bilmeceyi nasıl çözeceğini bulamadı.
Show More (3)
puzzle kafasını karıştırmak v.
  • In any case, the public are puzzled by the way powers are apportioned.
  • Her halükarda, yetkilerin paylaştırılma şekli kamuoyunun kafasını karıştırmaktadır.
  • He was puzzled by the question.
  • Soru kafasını karıştırdı.
  • Tom was puzzled by Mary's statement.
  • Mary'nin açıklaması Tom'un kafasını karıştırdı.
Show More (1)
puzzle şaşkınlık n.
  • Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
  • Tom ve Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkınlıkla bakıştılar.
Show More (-2)