queue - English Turkish Sentences
English Turkish
queue kuyruk n.
  • You'll have to wait in that queue for hours!
  • O kuyrukta saatlerce beklemeniz gerekecek!
  • Many Zimbabweans queued for hours and were still not allowed to vote.
  • Birçok Zimbabveli saatlerce kuyrukta beklemesine rağmen oy kullanmasına izin verilmedi.
  • The queue is too long at the ticket office.
  • Bilet gişesindeki kuyruk çok uzun.
Show More (8)
queue sıra n.
  • The print queue contains twelve documents.
  • Yazdırma sırasında on iki belge bulunuyor.
  • Tom jumped the queue.
  • Tom sıra kaptı.
  • Tom jumped the queue.
  • Tom sırayı bozdu.
Show More (1)
queue kuyruk oluşturmak v.
  • This has led to queues of single-hull ships entering Gibraltar in order to evade inspections.
  • Bu durum, denetimlerden kaçmak için Cebelitarık'a giren tek gövdeli gemilerin kuyruklar oluşturmasına yol açmıştır.
  • A long queue had formed in front of the shop.
  • Mağazanın önünde uzun bir kuyruk oluşmuştu.
  • A long queue had formed in front of the shop.
  • Dükkanın önünde uzun bir kuyruk oluştu.
Show More (1)
queue kuyruğa girmek v.
  • Careless lorry drivers are driving into traffic queues because their reactions are too slow.
  • Dikkatsiz kamyon sürücüleri, tepkileri çok yavaş olduğu için trafik kuyruklarına giriyorlar.
  • We queued for the bus.
  • Otobüs için kuyruğa girdik.
Show More (-1)
queue bekleyen kişiler n.
  • It's possible to skip the queue for an organ transplant depending on the patient's condition.
  • Hastanın durumuna bağlı olarak organ nakli bekleyen kişileri es geçmek mümkündür.
Show More (-2)