| 1 |
rejoicing |
sevinç |
n. |
|
- This does not merit such rejoicing.
- Bu böyle bir sevinci hak etmiyor.
- This does not merit such rejoicing.
- Bu durum böyle bir sevinci hak etmiyor.
- What do we do with people who publicly rejoice in the images of 11 September?
- Alenen 11 Eylül görüntülerinden sevinç duyan insanlara ne yapacağız?
- Rejoice in His death and resurrection and the peace that gives us.
- O'nun ölümünden, dirilişinden ve bize verdiği esenlikten sevinç duyun.
- This is a time of rejoicing.
- Bu sevinçli bir zaman.
Show More (2)
|
| 2 |
rejoicing |
bayram sevinci |
n. |
|
- There was much rejoicing when the team won the championship.
- Takım şampiyonluğu kazandığında adeta bayram sevinci yaşandı.
Show More (-2)
|
| 3 |
rejoicing |
neşe |
n. |
|
- Rejoice, lest pleasureless ye die.
- Şenlen ki neşesiz ölme.
Show More (-2)
|
