| 1 |
remedy |
çare |
n. |
|
- Whether this is the remedy, I do not know.
- Çare bu mudur, bilemiyorum.
- That is a really effective remedy.
- Bu gerçekten etkili bir çaredir.
- There is a remedy for everything except death.
- Ölüm dışında her şeye bir çare var.
- There is a remedy for everything.
- Her şey için bir çare var.
- Your only remedy is to go to the law.
- Tek çareniz hukuka başvurmak.
- Is there any home remedy for dust mites?
- Toz akarları için evde yapılabilecek bir çare var mı?
- I have a remedy for that.
- Bunun için bir çarem var.
- Is there a remedy?
- Bir çare var mı?
- This is an effective remedy for crime.
- Bu suç için etkili bir çaredir.
- What's the remedy?
- Çare ne?
- There is a remedy for everything.
- Her şeyin bir çaresi var.
- Can a cup of tea remedy anything?
- Bir fincan çay her şeye çare olabilir mi?
- Is there a home remedy for headache?
- Baş ağrısı için evde uygulanabilecek bir çare var mı?
- What's the remedy?
- Çare nedir?
- Is there another remedy?
- Başka bir çare var mı?
- There is a remedy for everything except death.
- Ölüm dışında her şeyin çaresi var.
- Can a cup of tea remedy anything?
- Bir bardak çay her şeye çare olabilir mi?
- Is there a home remedy for that?
- Bunun için evde bir çare var mı?
Show More (15)
|
| 2 |
remedy |
ilaç |
n. |
|
- The best remedy for the flu is lemon tea with ginger and honey.
- Grip için en iyi ilaç zencefil ve ballı limon çayıdır.
- This directive allows the basic registration of traditional remedies.
- Bu direktif geleneksel ilaçların temel tesciline izin vermektedir.
- Will this remedy kill the patient?
- Bu ilaç hastayı öldürecek mi?
- What should our attitude be towards coccidiostats as a remedy against parasites for use with poultry?
- Kümes hayvanlarında kullanılan parazitlere karşı bir ilaç olarak koksidiyostatlara karşı tutumumuz ne olmalıdır?
- Other OTC remedies include Beano, which helps break down complex carbohydrates.
- Diğer OTC ilaçları arasında kompleks karbonhidratların parçalanmasına yardımcı olan Beano bulunmaktadır.
- Hot lemon with honey is a good remedy for colds.
- Ballı sıcak limon soğuk algınlığı için iyi bir ilaçtır.
- We have yet to discover an effective remedy for cancer.
- Henüz kanser için etkili bir ilaç keşfedemedik.
- What is the best remedy for colds?
- Soğuk algınlıkları için en iyi ilaç nedir?
- This is one of Tom's home remedies.
- Bu Tom'un ev ilaçlarından biri.
- Garlic and onion are good remedies against the common cold.
- Sarımsak ve soğan soğuk algınlığına karşı iyi ilaçlardır.
- What is the best remedy for colds?
- Soğuk algınlığı için en iyi ilaç nedir?
- Is there a home remedy for headache?
- Baş ağrısı için evde hazırlanan bir ilaç var mı?
- What's the best remedy for colds?
- Soğuk algınlığı için en iyi ilaç nedir?
- Tea tree oil is a natural remedy that can be used to treat acne.
- Çay ağacı yağı akne tedavisinde kullanılabilecek doğal bir ilaçtır.
- Garlic and onion are good remedies against the common cold.
- Sarımsak ve soğan soğuk algınlığına karşı iyi bir ilaçtır.
- I need a remedy for the pain.
- Ağrı için bir ilaca ihtiyacım var.
Show More (13)
|
| 3 |
remedy |
düzeltmek |
v. |
|
- If so, what action does the Commission propose to remedy the situation?
- Eğer öyleyse, Komisyon durumu düzeltmek için nasıl bir eylem öneriyor?
- The House has urged the Commission to remedy the situation.
- Meclis, Komisyon'u durumu düzeltmeye çağırdı.
- This is why it is crucial, in tomorrow's voting time, to remedy these aspects.
- Bu nedenle yarınki oylama sırasında bu hususların düzeltilmesi büyük önem taşımaktadır.
- The purpose of the report before us is to remedy this situation.
- Önümüzdeki raporun amacı da bu durumu düzeltmektir.
- What is the Commission's opinion of the situation outlined above, and what will it do to remedy it?
- Yukarıda özetlenen durum hakkında Komisyon'un görüşü nedir ve bunu düzeltmek için ne yapacaktır?
- I think that we will need to do a great deal in order to remedy this situation.
- Bu durumu düzeltmek için çok şey yapmamız gerekeceğini düşünüyorum.
- We must ensure that this decline is not accelerated instead of remedied.
- Bu düşüşün düzeltilmesi yerine hızlandırılmamasını sağlamalıyız.
- If so what action does the Commission propose to remedy the situation?
- Eğer öyleyse, Komisyon durumu düzeltmek için ne gibi bir eylem öneriyor?
- This needs to be remedied.
- Bunun düzeltilmesi gerekiyor.
- Therefore, we now have the chance to remedy the situation, if only in part.
- Bu nedenle, şimdi durumu kısmen de olsa düzeltme şansına sahibiz.
- This is why it is crucial, in tomorrow's voting time, to remedy these aspects.
- Bu nedenle yarınki oylamada bu hususların düzeltilmesi büyük önem taşımaktadır.
- To remedy this, vigorous efforts are required.
- Bunu düzeltmek için yoğun çaba sarf edilmesi gerekmektedir.
- Can these only be attributed to the shortcomings of the air traffic control system, which we are now seeking to remedy?
- Bunlar sadece hava trafik kontrol sisteminin, artık düzeltmeye çalıştığımız eksikliklerine atfedilebilir mi?
- What can we do to remedy the situation if one or the other manufacturer does not respect the deal?
- Üreticilerden biri veya diğeri anlaşmaya uymazsa durumu düzeltmek için ne yapabiliriz?
- I'm trying to remedy the problem.
- Bu sorunu düzeltmeye çalışıyorum.
Show More (12)
|
| 4 |
remedy |
çözüm |
n. |
|
- Unemployment levels show us we need an urgent remedy.
- İşsizlik seviyeleri gösteriyor ki bize acil bir çözüm gerek.
- Where the effectiveness of a remedy has not been proven, it is useful to mention this in the instructions.
- Bir çözümün etkinliğinin kanıtlanmadığı durumlarda, bu durumun talimatlarda belirtilmesinde fayda vardır.
- The only thing that guarantees high standards being observed is effective remedies.
- Yüksek standartlara uyulmasını garanti eden tek şey etkili çözüm yollarıdır.
- ADR is a valuable way to access justice providing services and remedies which are appropriate to the cost of the item.
- ADR, ürünün maliyetine uygun hizmet ve çözüm yolları sağlayarak adalete erişim için değerli bir yoldur.
- The only thing that guarantees high standards being observed is effective remedies.
- Yüksek standartlara uyulmasını garanti eden tek şey etkili çözümlerdir.
- Is there another remedy?
- Başka bir çözüm var mı?
- Is there any home remedy for dust mites?
- Toz akarları için hiç ev çözümü var mı?
- This is an effective remedy for crime.
- Bu, suç için etkili bir çözümdür.
Show More (5)
|
| 5 |
remedy |
yol |
|
|
- We wish to indicate our vote that this legal remedy should have a place in European law.
- Bu hukuk yolunun Avrupa hukukunda bir yeri olması gerektiği yönündeki oyumuzu belirtmek isteriz.
- Where the effectiveness of a remedy has not been proven, it is useful to mention this in the instructions.
- Bir çözüm yolunun etkinliğinin kanıtlanmadığı durumlarda, bunun talimatlarda belirtilmesi faydalı olacaktır.
- We now have the remedy of treaty infringement proceedings.
- Artık antlaşma ihlali davaları gibi bir çözüm yolumuz var.
Show More (0)
|
| 6 |
remedy |
tedavi |
n. |
|
- Is there another remedy?
- Başka bir tedavi var mı?
- We have yet to discover an effective remedy for cancer.
- Hâlâ kanser için etkili bir tedavi bulamadık.
- Is there a home remedy for that?
- Onun için bir ev tedavisi var mı?
Show More (0)
|
| 7 |
remedy |
tamir etmek |
v. |
|
- Our contractors agreed to remedy the broken chimney.
- Müteahhitlerimiz kırık bacayı tamir etmeyi kabul etti.
Show More (-2)
|
