1 |
restrain |
dizginlemek |
v. |
|
- The government has taken firm steps to restrain inflation.
- Hükümet enflasyonu dizginlemek amacıyla sağlam adımlar atmıştır.
- To me, love is being able to restrain one's own feelings and take others into consideration.
- Bana göre sevgi, kişinin kendi duygularını dizginleyebilmesi ve başkalarını da dikkate alabilmesidir.
- I couldn't restrain myself.
- Kendimi dizginleyemedim.
- Tom restrained himself.
- Tom kendini dizginledi.
- Tom tried to restrain his anger.
- Tom öfkesini dizginlemeye çalıştı.
- Tom couldn't restrain his anger.
- Tom öfkesini dizginleyemedi.
- We're trying to restrain them.
- Onları dizginlemeye çalışıyoruz.
- They restrained Tom.
- Tom'u dizginlediler.
- I restrained myself.
- Ben kendimi dizginledim.
- We restrained them.
- Onları dizginledik.
- He tried to restrain his anger.
- Öfkesini dizginlemeye çalıştı.
- They restrained Tom.
- Onlar Tom'u dizginlediler.
- You should learn to restrain yourself.
- Kendini dizginlemeyi öğrenmelisin.
- I want to go to the restroom but I'll restrain myself.
- Ben tuvalete gitmek istiyorum ama kendimi dizginleyeceğim.
- They're trying to restrain Tom.
- Tom'u dizginlemeye çalışıyorlar.
Show More (12)
|
2 |
restrain |
tutmak |
v. |
|
- I could barely restrain myself from punching him in the face.
- Yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum.
- I barely restrained myself from vomiting.
- Kusmamak için kendimi zar zor tuttum.
- I restrained myself.
- Kendimi tuttum.
- He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
- Partide o kadar komikti ki kahkahalarımı tutamadım.
- I barely restrained myself from vomiting.
- Kusmamak için kendimi zor tuttum.
- I couldn't restrain myself.
- Kendimi tutamadım.
- I want to go to the restroom but I'll restrain myself.
- Tuvalete gitmek istiyorum ama kendimi tutacağım.
Show More (4)
|
3 |
restrain |
zapt etmek |
v. |
|
- That child has to be restrained.
- O çocuk zapt edilmeli.
- They're trying to restrain her.
- Onu zapt etmeye çalışıyorlar.
- They're trying to restrain him.
- Onu zapt etmeye çalışıyorlar.
- We're trying to restrain them.
- Onları zapt etmeye çalışıyoruz.
- Tom tried to restrain Mary.
- Tom, Mary'yi zapt etmeye çalışırdı.
- That child has to be restrained.
- O çocuğun zapt edilmesi gerekiyor.
Show More (3)
|
4 |
restrain |
zaptetmek |
v. |
|
- They restrained her.
- Onu zaptettiler.
- They restrained him.
- Onu zaptettiler.
- We restrained them.
- Onları zaptettik.
Show More (0)
|
5 |
restrain |
kısıtlamak |
v. |
|
- We must help the troubled third generation mobile communications business, not restrain it.
- Sorunlu üçüncü nesil mobil iletişim sektörüne yardım etmeliyiz, onu kısıtlamamalıyız.
- Sami was granted a one-year restraining order.
- Sami'ye bir yıl kısıtlama emri verildi.
Show More (-1)
|
6 |
restrain |
(zor kullanarak) engellemek |
v. |
|
- The patient had to be physically restrained from leaving the hospital.
- Hastanın hastaneden ayrılmasının fiziken engellenmesi gerekmiştir.
Show More (-2)
|
7 |
restrain |
alıkoymak |
v. |
|
- Sometimes, the best response is to restrain yourself from responding.
- Bazen en iyi cevap, kendini cevap vermekten alıkoymaktır.
Show More (-2)
|
8 |
restrain |
engellemek |
v. |
|
- Tom couldn't restrain himself.
- Tom kendini engelleyemedi.
Show More (-2)
|
9 |
restrain |
bastırmak |
v. |
|
- He tried to restrain his anger.
- O, öfkesini bastırmaya çalıştı.
Show More (-2)
|