| 1 |
resurrection |
diriliş |
n. |
|
- Rejoice in His death and resurrection and the peace that gives us.
- O'nun ölümü, dirilişi ve bize verdiği huzurla sevinin.
- Rejoice in His death and resurrection and the peace that gives us.
- O'nun ölümünden, dirilişinden ve bize verdiği esenlikten sevinç duyun.
- So the idea of resurrection was itself nothing new.
- Bu yüzden diriliş fikrinin kendisi yeni bir şey değildi.
- So the idea of resurrection was itself nothing new.
- Yani diriliş fikrinin kendisi yeni bir şey değildi.
- Easter week ends up with Jesus' resurrection.
- Paskalya haftası İsa'nın dirilişiyle sona erer.
Show More (2)
|
| 2 |
resurrection |
yeniden canlanma |
n. |
|
- The resurrection of this old tradition was unexpected.
- Bu eski geleneğin yeniden canlanması beklenmedik bir gelişmeydi.
Show More (-2)
|
| 3 |
resurrection |
yeniden dirilme |
n. |
|
- So the idea of resurrection was itself nothing new.
- Yani yeniden dirilme fikrinin kendisi yeni bir şey değildi.
Show More (-2)
|
| 4 |
resurrection |
kıyamet |
n. |
|
- I believe in the resurrection.
- Kıyamete inanırım.
Show More (-2)
|
| 5 |
resurrection |
dirilme |
n. |
|
- This drug will allow the resurrection of the dead.
- Bu ilaç ölülerin dirilmesini sağlayacak.
Show More (-2)
|
