| 1 |
seizure |
(hastalık) nöbet |
n. |
|
- When my mother had a seizure, I didn't know what to do.
- Annem nöbet geçirdiğinde ne yapacağımı bilemedim.
- Recurrent and continuous seizures occur when there is no apparent cause.
- Belirgin bir neden olmadığı halde tekrarlayan ve sürekli nöbetler meydana gelir.
- Recurrent and continuous seizures occur when there is no apparent cause.
- Görünürde hiçbir sebep yokken yineleyen ve aralıksız nöbetler oluşur.
- Recurrent and continuous seizures occur when there is no apparent cause.
- Görünürde hiçbir neden yokken tekrarlayan ve sürekli nöbetler meydana gelir.
- Tom is having another seizure.
- Tom başka nöbet geçiriyor.
- Sami still has occasional seizures.
- Sami hala ara sıra nöbet geçiriyor.
- Tom is having another seizure.
- Tom yine nöbet geçiriyor.
Show More (4)
|
| 2 |
seizure |
el konulma |
n. |
|
- The court decided the seizure of all properties.
- Mahkeme tüm mülklere el konulmasına karar verdi.
Show More (-2)
|
| 3 |
seizure |
ele geçirme |
n. |
|
- A case in southern Colombia involved the seizure of three tons of heroin.
- Güney Kolombiya'daki bir olay, üç ton eroinin ele geçirilmesini de içeriyordu.
Show More (-2)
|
