| 1 |
sentiment |
duygu |
n. |
|
- He showed no display of sentiment to the news.
- Haberlere karşı hiçbir duygu belirtisi göstermedi.
- The Irish Government has already expressed its sentiments in this regard and will be taking appropriate action.
- İrlanda Hükümeti bu konudaki duygularını halihazırda ifade etmiştir ve gerekli adımları atacaktır.
- In any case, it is that sentiment that communicated itself to us.
- Her halükarda, bu duygu bize kendisini iletti.
- This triggers anti-European sentiments because the debate is over-simplified.
- Bu da Avrupa karşıtı duyguları tetikliyor çünkü tartışma aşırı basitleştiriliyor.
- Mr Hyland, I communicated sentiments of a similar sort on behalf of the House last Thursday.
- Bay Hyland, geçen Perşembe günü Meclis adına benzer duyguları dile getirmiştim.
- Above all, name-calling, which is an accessory of racist and xenophobic sentiment, must be avoided.
- Her şeyden önce, ırkçı ve yabancı düşmanı duyguların bir aksesuarı olan isim takmaktan kaçınılmalıdır.
- This sentiment is also shared by the Christian Democratic Appeal as the largest delegation in the largest group.
- Bu duygu, en büyük gruptaki en büyük delegasyon olarak Hıristiyan Demokrat Temyiz tarafından da paylaşılmaktadır.
- Public sentiment turned against the war.
- Halkın duyguları savaşa karşı döndü.
- I appreciate the sentiment.
- Duygunu takdir ediyorum.
- The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments.
- Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.
- Mary is a girl full of sentiment.
- Mary, duygu yüklü bir kız.
- I didn't even know that these sentiments still existed.
- Bu duyguların hala var olduğunu bile bilmiyordum.
- Mary is a girl full of sentiment.
- Mary, duygu dolu bir kızdır.
- She expressed her sentiments on the war.
- Savaşla ilgili duygularını ifade etti.
- The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments.
- Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu sanatsal duygulardır.
Show More (12)
|
| 2 |
sentiment |
düşünce |
n. |
|
- Firstly, I find the whole anti-road sentiment of this report baffling in the extreme.
- Öncelikle, bu raporda yer alan karayolu karşıtı düşünceleri son derece şaşırtıcı buluyorum.
- Clearly the House is fully in agreement with that sentiment.
- Meclis'in de bu düşünceye tamamen katıldığı açıktır.
- This is a sentiment that I am sure will be heartily endorsed, not just in Lambeth Palace, but also in the Vatican.
- Bu düşüncenin sadece Lambeth Sarayı'nda değil, Vatikan'da da yürekten destekleneceğinden eminim.
- Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.
- Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.
- I agree with your sentiment.
- Düşüncelerinize katılıyorum.
Show More (2)
|
| 3 |
sentiment |
vicdan |
n. |
|
- Public sentiment is against the new law enforcement reform bill.
- Kamu vicdanı, kolluk kuvvetlerine yönelik yeni reform tasarısına karşıdır.
Show More (-2)
|
| 4 |
sentiment |
his |
n. |
|
- We should take care that this sentiment does not arise in the first place, and that, if it does, it can be rooted out.
- Bu hissin ilk etapta ortaya çıkmamasına ve ortaya çıkması halinde de kökünün kazınmasına özen göstermeliyiz.
Show More (-2)
|
| 5 |
sentiment |
duyarlılık |
n. |
|
- I appreciate the sentiment.
- Duyarlılığın için minnettarım.
Show More (-2)
|
